Hacı Bektaş-ı Veli’nin “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” sözü çok meşhurdur. Sağcısı, solcusu, fotbolcusu Aleviler’e jest yapmak iterse hemen bu sözü kullanır. Ancak başta Alevilerce bir türlü bu sözün gereği yerine getirilmez. Belki de Aleviler, “tarih boyu bir olamadık, iri olamadık, diri olamadık, o nedenle dardayız” anlamında kullanıyorlar bu sözü. Ancak birkaç gün önce bu konuda bir müjde gerçekleşti. Yan yana gelemeyen farklı Alevi kurumları bir oldu! Biz bunun ardında bir hinlik, bir derinlik aramak yerine olumlu bulup takdir etmek gerektiğini düşünüyoruz. O nedenle Necdet Saraç’ın önemli tespitler içeren ve konuyu ele alan yazısını aşağıda bilginize sunuyoruz. Ama aynı zamanda, böyle önemli bir ilk adımın devamının gelmesini; Alevilerin kendilerini asimile eden, yok sayan rejimin bekçiliğine çağıranlara yüz vermemelerini, eşit yurttaşlık hakları için daha kararlı ve ilkeli bir mücadele içinde olmalarını da diliyoruz…

 

ABDAL MUSA’DA BİR İLK GERÇEKLEŞTİ…

Necdet Saraç

Hacı Bektaş Veli Dergahı’nın kurumlaşmasında ciddi rol oynayan, Hacı Bektaş-i Veli’nin en önemli halifelerinden biri olan Abdal Musa 23-27 Haziran tarihlerinde Tekke köyünde on binlerce insanının katıldığı etkinliklerle 27. kez anıldı.

Bir dönemler tam anlamıyla bir Alevi Kızılbaş merkezi olan Antalya yöresinde aradan geçen 700 yıl içinde ciddi bir Alevi asimilasyonu yaşansa da, etkinliğe on binlerce insanının katılması, Abdal Musa’nın bu bölgeyi deyim yerindeyse yeniden etkilemeye başladığını gösteriyor. Alevi dünyası, 13. yüzyıldan sonra “Tekke Eyaleti” olarak belirtilen ve tam anlamıyla bir Alevi diyarı olan bu bölgede Abdal Musa dışında Kaygusuz Abdal, Kafi Baba, Budala Sultan, Sevündük Dede, Kilerci Baba, Baltası Gedik, Mesten Dede, Keramet Baba, Hasan Baba, Oturak Dede gibi onlarca Alevi Bektaşi ereninin yaşadığı bu topraklarda yeniden buluşuyor. Bu buluşmada, Alevi Bektaşi geleneğinde, Hacı Bektaşi Dergâhı’ndan sonraki en önemli dergâh olan, Bektaşi meydanındaki 12 posttan birini temsil eden, adına cemler düzenlenen, kurbanlar adanan Abdal Musa’nın manevi gücünün etkisi olduğunu söylemek mümkün…

Belki de bu manevi etkiyle birlikte, özellikle 2008’de AKP’nin “Alevi iftarı” ile adı çok gündeme gelen, siyasi İslam tarafından üzerinde epeyce hesaplar yapılan Tekke Köyü Muhtarlığı, derneği ve vakfı aradan geçen üç yılda bu hesapları bozmuş gözüküyor. AKP’nin hesaplarını bozan “Akdeniz Erenlerinin Başkenti Tekke Köyü”ndeki Abdal Musa anma etkinliği, geçmişte yapılan “hesaplara” meydan okurcasına bu yıl bir ilke de imza attı: Abdal Musa Anma Etkinliği ilk kez Alevi dünyasında farklı eğilimleri temsil eden Alevi Bektaşi Federasyonu, Cem Vakfı, Karacaahmet, Şah kulu gibi kuruluşları yan yana getirdi.

Etkinlik, Tekke Köyü Muhtarlığı, Tekke Köyü Abdal Musa Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, bünyesinde Şah kulu ve Karacaahmet Dergâhları gibi yapıları barındıran Alevi Dernekleri Federasyonu, yine bünyesinde Alevi Kültür Dernekleri, Pir Sultan Abdal Dernekleri gibi onlarca derneği barındıran Alevi Bektaşi Federasyonu ve Cem Vakfı tarafından birlikte düzenlendi.

Etkinliklere olan ilginin geçmiş yıllara göre daha fazla olması, panellere, konuşmalara ve konserlere gösterilen ilginin boyutları bu tablonun, yani yan yana gelişin, birliğin Alevi toplumunda istenilen, arzulanan bir tablo olduğunu işaret ediyordu. Toplantılarda, sokaklarda, konserlerde sohbet edenler, televizyonlara demeçler verenler sürekli olarak Alevilerin birliğinin, beraberliğinin önemine ve devamına işaret ediyorlardı. Nitekim ikinci gün yapılan ve “Abdal Musa ve Kaygusuz Abdal”ın anlatıldığı, Miyase İlknur ile Ali Yaman’ın katıldığı panelde de, üçüncü gün yapılan ve “Alevilerin güncel sorunları ile çözüm önerilerinin konuşulduğu” paneldeki konuşmacılar Necati Şahin, Hıdır Temel ve Necdet Saraç da bu yan yana gelişin önemine değindiler. Alevi hareketinde bir dönemin geride kaldığı, yeni dönemde ihtiyaçlara cevap verecek şekilde Alevi hareketinin yeniden yapılanması gerektiği vurgulandı. Mevcut Alevi kurumlarını, yöre derneklerini, işadamlarını, akademisyenleri, sanatçıları “Alevilik şemsiye altında” bir araya getirecek, “Alevi Lobisi”nden bahsedildi…

Özellikle ABF ile CEM Vakfı’nın böylesine önemli bir organizasyonda ilk kez ortak imza ile yan yana gelmesi, bu birliktelik içinde Şah kulu, Karacaahmet ve birçok önemli dergâhın / Cemevi’nin de olması resmi açılış törenlerine de son derece olumlu yansıdı. Resmi açılış töreninde CEM Vakfı Genel Başkan Yardımcısı Cemal Canbolat, Alevi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı Hüsniye Takmaz ve Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Selahattin Özel, Alevi dünyasının ortak sorunlar ve çözüm önerileri için yan yana gelmelerinin öneminin altını çizerken, “Alevilerin iç sorunlarında takılıp kalmak yerine” dış sorunlara ve asıl olarak Alevi taleplerine yer verdiler. Bu yaklaşımlarından dolayı da anfi tiyatroyu dolduran binlerce insandan alkışlarla destek aldılar. Canbolat, Takmaz ve Özel, Abdal Musa Dergâhı’nın çevresinde yapılan Taş Ocağı faaliyetlerinin derhal durdurulması için herkesi göreve çağırdılar ve bu konuda Alevi dünyasının dışındaki güçlerden de destek istediler. Cemevleri’nin ibadethane olarak kabul edilmesinin, zorunlu din derslerinin kaldırılmasının, eşit haklar talebinin ve Alevilere yönelik seçimler döneminde Kılıçdaroğlu şahsında çok çıplak şekilde öne çıkan ayrımcılığın tek başına Alevilerin sorunu olmadığı, bu sorunların çözümü için esas itibariyle Sünnilerin tavır alması gerektiği belirtildi…

Açılışta konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı Volkan Canalioğlu, ayrımcılığa karşı tavır almaya devam edeceklerini söylerken, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Mustafa Akaydın, Başbakan Erdoğan’ın Alevilere karşı fetvalarıyla ünlü Çorumlu Ebussut Efendi’yi “gurur kaynağı” olarak sunmasını Çorum kökenli bir kişi olarak reddettiğini, ayrımcılığın da bu yaklaşımlarla körüklendiğini söyleyerek “gelin canlar bir olalım” dedi.

Bu konuşmalardan sonra, etkinliği organize eden bütün kuruluş temsilcileri, etkinliğe katılan siyasi parti temsilcileri, sanatçılar sahnede, anfi tiyatroyu dolduran binlerce kişi de tribünlerde ayağa kalkarak “gelin canlar bir olalım”ı söylerken, gözlerden ve yüzlerdeki umut ışığı Abdal Musa’dan Hacı Bektaş’a, oradan Pir Sultan’a, Pir Sultan’dan Seyit Rıza’ya kadar yansıyordu…

Alevi örgütlerinin yan yana gelişi devam etmeli…

12 Haziran seçimlerinde Alevi toplumu, CHP ve Emek, Barış, Demokrasi Bloku lehine açıkça tavır almış olsa da, temsil düzeyinde “fiili olarak tasfiye edildiler”… Hem bu gelişme, hem de Alevi hareketinin Alevi toplumunun değişen ve gelişen ihtiyaçlarına mevcut örgütlenme anlayışıyla ve biçimiyle cevap vermeleri olası gözükmüyor. Bu durum, kişilerden ve yorumlardan bağımsız bir durumdur. Kuşkusuz, bugün eğer Alevilik bu kadar konuşuluyorsa ve meşru bir hale gelmişse, Alevilerin temel 4-5 talebi sağından soluna herkes tarafından ezberlenmişse, bu tereddütsüz bugünkü Alevi hareketinin başarısıdır. Sıhhiye’yi, Kadıköy’ü, Gündoğdu’yu, Madımak önünü organize eden Alevi hareketinin başarısıdır. Bu başarıyı teslim ederken, artık kabul etmek gerekir ki; mevcut Alevi örgütlenmesi bu haliyle Alevi toplumu adına yeni ve büyük bir sıçrama yapamaz. Örgütlenmede artık bir dönem kapanmıştır. Yalnızca anmalarla, yıldönümleriyle, ağıtlarla Alevi hareketi artık büyütülemez. Aynı şekilde Alevi hareketi kendi içinden “yeni düşmanlar üreterek”, ya da “dernek yönetimini ele geçirmeyle, devlet yönetimini ele geçirdiğini sanarak” da artık büyüyemez. Alevi hareketi şimdi hep beraber, yeni dönemi birlikte tartışmalı, mutlaka yeniden yapılanmalıdır…

Abdal Musa anma etkinliklerinde şekillenen ve güven verici bir tablo yaratan bu birliktelik mutlaka geliştirilmeli ve büyütülmelidir. Bu tür birliktelikler Abdal Musa’dan sonra önümüzdeki dönemde 2 Temmuz Sivas anmalarında, 16 Ağustos Hacı Bektaş Veli anmalarında ve sonrasında da Alevi taleplerine ve ihtiyaçlarına dair her alanda hayata geçirilmelidir…

Temel ilkelerde söylenenler söylenebildiği sürece bu yan yana gelişler kimseyi ürkütmemelidir… Temel ilkeler mi nedir? Abdal Musa bu ilkeleri yüzlerce yıl önce belirlemiş ve şöyle demiş: “Sözünüzü önce düşünüp sonra söyleyin. Mürşidinden gönlünü ayırmayın, mevki sahiplerine yüzsuyu dökmeyin, kalleş ve pirsizlere yoldaş olmayın. Tek başına nimet yemeyin, yumuşak huylu ve güvenilir insan olmaya çalışın…”

DEVLETİN AYIBI: “BAKIMSIZ BİR KÖY!”

Akdeniz erenlerinin “başkenti” Abdal Musa Dergahı’nın bulunduğu Tekke Köyü, anmalar sırasında hiç bir insani ihtiyaca cevap veremeyecek kadar bakımsız ve ilkel. Hani denir ya, “yol yok, yolak yok, her taraf kir, toz içinde”. Başka inançlarla, örneğin Sünnilere ait türbelerle yada Hıristiyanlara ait kutsal yerlerle, yani “inanç turizminin” olduğu hiçbir yerle kıyaslama yapmamak gerekiyor ama milyonlarca insanının gönlünde taht kurmuş Abdal Musa’nın türbesinin de ruhunun da olduğu yer böyle kıt kanaat olanakları olan “köy Muhtarlığı”nın olanaksızlığına asla bırakılmamalı. Bu yıl özellikle Antalya Alevi Kültür Derneği’nin aracılığıyla, hem Antalya Büyükşehir Belediyesi üzerinden, hem de işadamlarından alınan desteğe rağmen Tekke Köyü’nün mevcut “resmi” iç acıcı değil. Sokaklar, çöp içinde, tuvalet ihtiyacını gidermek büyük sorun. Kalacak yer sorunu, büyük sorun. Kurban kesimi de, açılan stantlar da sorun…

Bunların bir kısmı “bizim toplumun” sorunu olabilir ama asıl sorun devlette. Devlet böylesine önemli bir yere mutlaka ciddi bir altyapı olanağı yapmalı, etkinliklere mutlaka ciddi bütçe ayırmalı. Bu tür bir talep “devletin Alevisi” olmayı gerektirmez. Devlet, eğer laik devlet olacaksa, sosyal hukuk devleti olacaksa, Abdal Musa’ya da, Hacı Bektaş’a da, diğer Alevi dergah ve türbelerine de mutlaka ciddi bütçeler ayırmalıdır…