Olgu Kundakçı / BirGün

Mor Gabriel arazisi iade edilse de Süryaniler için mülkiyet sorunu devam ediyor. Süryani cemaat temsilcisi Sait Susin, Süryanilerin geri dönüşü için mülkiyet sorununun çözülmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye’nin en eski halklarından olan ve dünyanın dört bir yanına dağılarak bugün nüfusları 25 bine inen Süryaniler anayurtlarına geri dönmek istiyor. Mor Gabriel Manastırı arazileri iade edilse de Süryaniler için mülkiyet sorunu devam ediyor.

Süryani Kadim MeryemAna Kilisesi Vakfı Başkanı Sait Susin ile son birkaç ayda Süryani cemaatinin gündemindeki gelişmeleri, cemaatin taleplerini, sorunlarını konuştuk.

“Biz Süryaniler dünyanın neresinde yaşıyor olursak olalım, burası bizim anayurdumuz. Buradan kopamayız” diyen Susin, mülkiyet sorunu çözülmeden geri dönüşün gerçekleşemeyeceğini söyledi. Patriklik merkezinin bulunduğu Suriye’deki savaş konusunda ise çok endişeli olduklarını belirterek “Savaşın bir an önce sonlanmasını istiyoruz” dedi.

Demokratikleşme Paketi’nden Süryanilerin beklentisi neydi, bu beklentinin ne kadarı karşılandı?

Mor Gabriel konusu 2008’den beri bütün Süryanilerin endişeyle takip ettiği bir konuydu. Çünkü Mor Gabriel Manastırı dünyadaki en büyük manastırlardan biri ve bizim ikinci Kudüsümüz gibi. MS. 397 yılında kurulmuş; arazisi belli, yeri belli. 2008’deki kadastro çalışmalarıyla Maliye hazinesi ve Orman Bakanlığı’nın 244 ve 276 dönümlük iki yeri almak istemesiyle başladı davalar.

Bu davalar sonucunda yerel mahkeme iki defa lehimize karar vermiş olduğu halde, iki karar da Yargıtay tarafından bozulmuştu. AİHM’e gitmek dışında yapacak bir şey kalmamıştı. Paketle bu konunun çözülmüş olması bizler için sevinç kaynağı oldu.

Mor Gabriel birçok din adamı yetiştirmiştir. Bizim için çok önemlidir. Ruhban okulu da açılmış olsaydı daha memnun olurduk.

AİHM’den çıkacak karar Mor Gabriel arazilerinin iadesi yönünde olacaktı. Hükümet, AİHM karar vermeden arazilerin iadesiyle aslında imajının zedelenmesine karşı da bir hamle yapmış oldu. Bu tür yorumlar Süryani cemaatinden de geldi, siz ne diyorsunuz?

Türkiye’deki Süryanilerin yüzde 80’i İstanbul’da yaşıyor. Ve bu yüzde 80’inin tek yasal temsilcisi bizim vakfımız. Süryaniler adına o kadar yorum yapılıyor ki… Söylenenlerden bir tanesi de sizin söylediğiniz. Devlet vermeseydi bile biz alacaktık düşüncesine katılmıyoruz. AİHM’e gitmek bizim için çok istenen bir konu da değildi. Dosya Vakıflar Meclisi’ndeydi. Bu paket çıkmasa dahi Vakıflar Meclisi artık bu sorunu çözecekti.

‘ANADİL SORUNUMUZ ZATEN ÇÖZÜLMÜŞTÜ’

Anadil sorununun Süryaniler için çözülmesi bazı gazetelerde paketle birlikte hallolmuş bir mesele gibi yansıtıldı. Ancak paketten önce bir yargı kararı var ve vakfınız Süryanice anaokulu için çalışmalara başlamıştı bile…

Paket açıklanmadan önce zaten anadilde eğitim sorunu bizim için çözülmüştü.

Türkiye’de yaşayan Kürtlerin ve diğer Müslüman grupların anadilde eğitim istemesiyle bizim anadilde eğitim istememiz apayrı iki konu. Onların önünde Anayasa engeli vardı, bizim ise Lozan’da tanınan anadilde eğitim hakkımız var.

Lozan’a göre tamamen yasal olan okul açma hakkımız Cumhuriyet tarihi boyunca yok sayıldı. Lozan çok net olarak tarif ediyor, azınlık olmayı, o da Müslüman olmamak. Müslüman değilseniz azınlıksınız ve kilisenizi açmada, dilinizi öğretmede özgürsünüz.

Lozan’a aykırı olarak konan Milli Eğitim yönetmeliği’nde Rumlar, Ermeniler ve Museviler okul açabilir diye bir ifade geçiyor ve Süryaniler dışarıda bırakılıyor.

Süryaniler, 1928’de kapatılmış olan son Süryani okulundan bu yana okul açamıyorlardı. Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) okul açmak için yaptığımız müracaatı İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Yönetmeliği göstererek reddetti. Yönetmelik Bakanlığın da elini kolunu bağlıyordu açıkçası. Yargıya başvurmamız ardından Ankara 13. İdare Mahkemesi bizi haklı buldu ve MEB de kararı temyiz etmedi. Şu anda okul kurmamızın önünde engel yok. Anaokuluyla başlayacağız.

Cumhuriyetin ilk yıllarında faaliyette olan Süryani okulları neden kapandı?

19. yy’da Osmanlı’da 29 tane Süryani okulu vardı. Ama son Süryani okulu Mardin’deydi, Kırklar Kilisesi’nde kurulmuştu. 1928’de Süryaniler kendi isteğiyle kapattılar o okulu. Maddi imkânsızlıklar yüzünden kapandığı söyleniyor. Başka bir teze göre o dönemde çok yüksek harçlar çıkarılmış ve bu yüzden okulu idame etme imkânı kalmamış. 1928’den sonra okullar bir daha açılamadı.

Cumhuriyet tarihi boyunca biz her okul açalım dediğimizde siz azınlık değilsiniz, asli unsursunuz diyorlardı. Peki, asli unsursak muvazzaf subay yapın bizi, polis yapın, emniyet müdürü yapın diye gittiğimizde de Hristiyansınız, deniyordu. Mardin’de Milli Eğitim’e bağlı okullara giden yoksul çocuklar manastırlarda kalırdı. Yurt görevi gören bu manastırlarda oradaki çocuklara Süryanice ders ve dini bilgiler verildiği için 1980’lerde kovuşturmalar dahi yapıldı.

Anaokulu için çalışmalar ne durumda?

Özellikle anaokulundan başlıyoruz. Cumhuriyet tarihi boyunca bu konuda hiç tecrübemiz yok. 3-4-5 yaşlarla başlayacağız. Cemaatin büyük kısmı Yeşilköy, Bakırköy civarında yaşıyor. Belli bir standartta bir okul kurmalıyız ki insanlar çocuklarını göndersinler. Onun için aceleye getirmedik. Şu an yer bulma konusunda çalışmalar yapıyoruz. İki kapanmış azınlık okulunu düşündük önce ama harap vaziyette olduğu için vazgeçtik. Kiralık yer arıyoruz.

‘MÜLKİYET SORUNU İÇİN DESTEK GEREK’

Mor Gabriel arazileri iade edildi, ancak Süryanilerin mülkiyet sorunu devam ediyor. Hükümetten bu anlamda nasıl bir adım bekliyorsunuz?

O konuda ciddi sıkıntılar var tabii. Dünyadaki Süryani nüfusunun yüzde 95’i Ortadoğu’da yaşıyordu. 1950’lerden itibaren dünyanın her yerine yayıldılar, Avrupa’ya, Amerika’ya, Kanada’ya, Avustralya’ya, Arjantin’e, Brezilya’ya göçtüler. Giderken topraklarını, evlerini bırakıp gittiler. Süryanilerin göçüyle boş kalan yerlere yerleşti insanlar, toprak ağaları o arazileri işgal ettiler. Kadastro çalışmaları sonucu hazineye geçmiş olan araziler var, şahıslara geçmiş olanlar var. Bu arazilerin Süryanilere iade edilmesi için resmi kurumların, yerel yönetimlerin ve hükümetin desteği gerekiyor. Onu bekliyoruz.

Avrupa’da Süryani nüfusu ne kadar? Türkiye’de ne kadar?

Türkiye’de 25 bin Süryani var. Bu nüfusun büyük çoğunluğu İstanbul’da yaşıyor. Mardin’de 73 aile kaldı. Midyat ve Turabdin’de 3 bin kişi var. Adıyaman’da 150 aile, Diyarbakır’da 2-3 aile var. Bu bölgeler hep Süryanilerin merkeziydi zamanında. Eskiden patriklik merkezi olan Malatya’da tek bir aile yok. Avrupa’da ciddi bir Süryani nüfusu var.

‘GERİ DÖNÜŞÜN ŞARTLARI OLUŞMADI’

Geri dönüş basına yansıdığı düzeyde mi?

Maalesef basının abarttığı gibi değil. Yazın hangi uçağa binerseniz orada 3-5 Süryani ailesi görürsünüz Avrupa’dan gelen. Buraya büyük bir akın var ama yerleşmek için değil. Yurtdışında Süryaniler artık üçüncü jenerasyonu yaşıyor. Bırakın köyde, Mardin’de, İstanbul’da dahi yaşamaları zor. Dönenler belli yaş grubundaki insanlar. Evlerini, köylerini özlüyorlar, ikinci Kudüsümüz olan Mor Gabriel’i ziyaret etmeye geliyorlar. Biz Süryaniler dünyanın neresinde yaşıyor olursak olalım, burası bizim anayurdumuz. Biz buradan kopamayız. Süryanilerin dönüşüne zemin hazırlanması, basının söylediği gibi bir ortamın yaratılması için başta iş imkânlarının yaratılması, mülkiyet sorununun çözülmesi lazım.

İstanbul’da yaşayan Süryaniler ibadet için yer sıkıntısı çekiyor. Yeşilköy’e kurulması planlanan kilise ne aşamada?

Süryaniler, gittikleri her yere kendi kiliselerini yaptılar. Sadece Almanya’da 63 tane Süryani kilisesi var. Güneydoğudan göç eden Süryanilerin kilise yapmadıkları tek yer var o da İstanbul. Şu an Süryani Ortodoksların tek kilisesi Tarlabaşı’ndaki Süryani Kadim MeryemAna Kilisesi. Şu an ayinlerimizi yedi ayrı kilisede yapıyoruz. Kullandığımız bütün kiliseler Katolik kilisesi. Zamanlar uymuyor, ritüeller uymuyor, hiçbir kiliseye sığamıyoruz. Yeşilköy’de metruk İtalyan mezarlığı bölgesi üzerinde çalışıyoruz ancak alınması gereken bir hayli yol var. Anıtlar Kurulu’ndan izin çıkmasını bekliyoruz.

‘DİN ADAMLARINA MAAŞ BAĞLANMALI’

Diyanet İşleri Başkanlığı’nda gayrimüslimlerin temsil edilmesi konusu Anayasa çalışmaları sırasında gündeme gelmişti. Sizin düşünceniz nedir?

Temsiliyet olsa iyi olur, ancak daha acil sorunlarımız var. Müslüman din adamlarına nasıl maaş bağlanıyorsa, gayrimüslim din adamlarımıza da maaş bağlanmalı. Biz din adamları olarak cemaatin bağışlarıyla ayakta kalıyoruz. 1950’lerden sonra İstanbul’a geldiğimiz için burada vakıf malımız, gelir kaynağımız yok.

'KAÇIRILAN METROPOLİTLERDEN HİÇBİR HABER YOK'

Suriye’deki savaş Süryanilere nasıl yansıyor, Süryani cemaati olarak hükümetin dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz, ne talep ediyorsunuz?

Biz Suriye’deki bu iç savaşın bir an önce bitmesini istiyoruz. Şu anki iç savaş durumu bizi çok endişelendiriyor, iki din adamımız kaçırıldı.

Suriye, Süryaniler için çok önemli bir yer çünkü en kalabalık Süryani nüfusu ve Patriklik merkezimiz Suriye’deydi. Suriye’de Süryanilere ait pek çok okul var. Patrikliğin bünyesindeki yüksekokullarda rahipler ve rahibeler yetişiyor. Patrikliğin Türkiye’ye taşınması zaman zaman basına yansıyor ancak ne bizim ne de Patrikliğin gündeminde böyle bir konu var.

Suriye’den kaçıp gelen çok sayıda Hristiyan Süryani var. Bunların 500’e yakınına İstanbul’da biz bakıyoruz. Mardin Midyat’ta bakılanlar var. Bir yere kadar gücümüz yetiyor. Suriyeli Hristiyanlar, muhaliflerin olduğu kamplarda da kalamıyorlar. Dışişleri Bakanımız’a talebimiz sonrasında Midyat’ta Hristiyanlara yönelik 1000 kişilik bir kamp kuruldu; ancak orada da sürekli kalmak istemiyorlar.

Kaçırılan metropolitlere ne olduğuna dair bir gelişme var mı?

Hiçbir gelişme yok. Patriğin yerine geçecek Halep Metropoliti Yuhanna İbrahim, çok aktif ve bilgili bir insandı. Rum Ortodoks metropolitiyle birlikte 22 Nisan’da kaçırıldılar. Ancak o zamandan bugüne maalesef hiçbir haber yok. Dışişleri Bakanlığı ile sürekli temas halindeyiz.

Sayın Davutoğlu ile bire bir konuştuk, bu konuyla ilgili Ankara’ya gittik. Bize söylediği şu oldu. Sayısız grup, sayısız amaç var. Birileri fidye için kaçırıyor, kimisi yıldırmak için… Basında pek çok haber çıkmış olmasına rağmen, bizde net bir haber yok diyor. Bütün Dışişleri yetkilileri aynı şeyi söylüyor. Hiçbir bilgimiz yok. Basında yaşadıklarına veya öldüklerine dair pek çok haber çıktı ama bunların hiçbirini Dışişleri Bakanlığı doğrulamadı. 22 Nisan’dan bu yana çok zaman geçti ve çok ciddi endişelerimiz var.