Soner Tufan / Demokrat Haber

Geçtiğimiz günlerde bildiğiniz gibi Almanya Başbakanı Angela Merkel Türkiye’de idi. Merkel Başbakanımız Tayyip Erdoğan ile birlikte başbakanlıkta dini cemaat temsilcileriyle birlikte bir toplantı yaptı.

Toplantıya Ankara Müftüsü Hakkı Özer, Ermeni Patrik Vekili Aram Ateşyan, Hahambaşı İshak Haleva, Fener Rum Patriği Bartholomeos, Süryani Mor Gabriel Manastarı Metropoliti Samuel Aktaş, Süryani Katolik Patrik Vekili Yusuf Dağ ve Türkiye Protestan Kiliseler Derneği Yönetim Kurulu üyesi Umut Şahin katıldı.

Lakin toplantıda Samuel Aktaş, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Angela Merkel’in Mor Gabriel konusundaki tartışmaları asıl gündem konusu oldu. Bu üçlü arasındaki tartışma yarım saate yakın devam etti.

Toplantı sonrası basına sızdırılan bilgilere göre Samuel Aktaş, Mor Gabriel manastırının arsalarının hazine tarafından el konulmasına tepki göstermiş. Bunun bir hukuksuzluk olduğunu ifade etmiş.

1936’da bayannamede söz konusu arsaların hazineye bildirildiğini, 1937 yılından itibaren bugüne dek arsalar için vergilerin ödendiğini, ancak mahkemenin araziyi 2010 yılında orman arazileriyle ilgili 2B yasası çıktıktan sonra 3 köy muhtarının Mor Gabriel manastırının o toprakları işgal ettiğini düşünerek dava açtığını, davanın Mor Gabriel aleyhine sonuçlandığını, bunda belgelerin ibraz edilmediğinin dayanak gösterildiğini, ancak mahkemeye söz konusu belgelerin sunulmasına karşın kaybedildiğini, sonradan yine o belgeler sunulmasına karşın bu sonucun çıktığını ve bunun işgalden başka bir şey olmadığını, 1600 yıldır Süryani Kadim Kilisesinin malı olan 276 dönüm arazinin Süryanilerin elinden alınıp hazineye geçtiğini, bunun Süryaniler arasında çok acı bir etki bıraktığını elinden geldiğince anlatması üzerine, diğer cemaat temsilcilerinin tepki gösterdiği yönünde haberler çıkması üzerine kendisiyle görüştüğümüz Samuel Aktaş hiçbir cemaat temsilcisinin tepki göstermediğini ve suçlamaların doğru olmadığını ifade etti.

Yani mevcut yasalar önünde utandırıcı bir duruma düşmüş olan Türkiye, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de önünde söz konusu hukuksuzluktan dolayı daha da zor duruma düşmüştür. Hatta Başbakan Erdoğan hukuka müdahale edemeyeceklerini, ancak burada adalet tecelli etmez ise AİHM’de sorunun çözüleceğini ifade etmiştir.

Angela Merkel, Samuel Aktaş’ın durumunu anlayarak, Almanya’nın da yardımcı olacağını, hatta kendisine göz kırparak, ‘tamam senin davanı takip edeceğiz’ şeklinde kendisine destek vermiştir.

Lakin bu olanlar farklı bir şekilde basına sızdırılmıştır. NTV’den haberi ilk yapan muhabir kaynağının bir müslüman olduğunu ifade etmiştir ki, bu Başbakan Erdoğan olamayacağına göre ya müftünün, ya da basın danışmanlarının sızdırmasıyla gerçekleşmiştir.

Süryanilerin haklı davasının ve Süryani temsilcilerinin itibarsızlaştırılması, davanın muallakta bırakılması, davanın yönünün değiştirilmesi yönünde bir hamle yapılarak, Başbakan Erdoğan ve Merkel’i bulmuşken derdimi anlatayım diyen Samuel Aktaş’a öbür cemaat temsilcilerinin tepki gösterdiğinin basına duyurulmasıyla bu davanın ve taraflarının itibarsızlaştırılması amaçlanmıştır.

Oysa gerçekten de Samuel Aktaş Başbakanı ve Angela Merkel’i Mor Gabriel arazilerinden dolayı sıkboğaz etse bile hiçbir cemaat temsilcisinin tepki göstereceğine inanmıyorum. Tersine benzer kaderi paylaşanlar olarak daha çok destek çıkacaklardır.

Ki Samuel Aktaş'a, ne Haleva, ne Umut Şahin, ne de Bartolemeos, ne de Yusuf Dağ tepki göstermiştir.

Bu haber uydurmadır. Bu haber Süryani Cemaati’nin davasının haklılığına gölge düşürmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.

Türkiye’ye yakışan Mor Gabriel davasında AİHM’de yargılanmaya gitmeden önce, ülkemiz hukukunun adalete yaraşır bir sonucuyla hakkın sahibine teslim edilmesidir. Zira bu hukuk garabeti, tarihimizdeki utanç sayfalarına eklenecek yeni bir kara sayfa olacaktır.