Minbic/Rojava’da IŞİD’e karşı savaşırken yaşamını yitiren Eylem Ataş’ın cenazesi bir aydır ailesine verilmiyor.
 
23 yaşındaki Eylem Ataş, Kasım 2015’te Rojava’ya gitti. 27 Haziran 2016’da Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) adına IŞİD’e karşı Minbic/Rojava’da savaşırken hayatını kaybetti.
 
Ataş’ın ailesi bir aydır çocuklarının cenazesini doğduğu Adana’ya getirmek için mücadele ediyor. Ataş ailesi seslerini duyurmak için change.org’da da bir imza kampanyası başlattı.
 
KAYMAKAMLIK REDDETTİ
 
Eylem Ataş’ın arkadaşı Hakan Aktaş, Ataş’ın ailesinin hukuki girişimlerinin bir sonuç vermediğini aktardı.
 
Aktaş, “Ataş’ın ailesi ve avukatlar aracılığıyla Suruç Kaymakamlığı’na dilekçe verdik. Babası sınırın ötesine geçip hem Ataş’ı teşhis etmek hem de cenazeyi almak istediğini belirtti. Ancak dilekçeye bir hafta cevap gelmedi. Sonra da dilekçenin kaybedildiği söylendi.
 
Yeniden dilekçe verdik. Bu sefer de dilekçenin içeriği uygun değil gerekçesiyle reddedildi. Bunun üzerine Ataş’ın ailesi mecliste CHP ve HDP grubuyla görüştü. Biz de arkadaşları olarak her kanaldan sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.” dedi.
 
‘KİM ZULME UĞRAMIŞSA ORADA BULUNMUŞ, OMUZDAŞI OLMUŞTUR’
 
Ataş ailesi, başlattığı imza kampanyasında Eylem Ataş’ı şöyle anlattı:
 
“23 yaşında; doğduğu, büyüdüğü, güldüğü toprakları bırakarak bütün dünyanın terörist ilan ettiği IŞİD çetelerine karşı mücadele etmeyi tercih eden kızım/kardeşim kısacık ömrünü onurla doldurmuştur. Bizler, Adana’nın Aladağ ilçesinden Yörük/Türkmen bir aileyiz. Kızım/kardeşim bu küçük ilçeden çıkıp büyük insanlık ailesinin bir ferdi olmayı tercih etmiştir. 23 yıl boyunca Çukurova’da, Ankara’da, İstanbul’da kim zulme uğramışsa orada bulunmuş, herkesin omuzdaşı olmuştur.
 
"Onu tanırsınız! Çocuk istismarına ve işçiliğine karşı çıkarken Ankara sokaklarında polis şiddeti ile gözünün %80’inin kulanamaz hale gelmesinden tanırsınız. Kadın cinayetlerine, tacize, tecavüze karşı sokaklara ‘’özgürlük’’ yazan ellerinden tanırsınız.
 
LGBTİ’lerin maruz bırakıldığı ayrımcı siyasetin karşısındaki direnişinden tanırsınız. Yakılan, yıkılan Cizre’de mor meşalesi ile Yeryüzü Kadınları olarak büyüttüğü barış talebinden tanırsınız. IŞİD’le savaşta hayatını kaybeden 59 gün sonunda naaşı alınan Aziz Güler’in defin hakkını savunan eylemlerden tanırsınız. Ve daha çok yakın zamanda kara çarşaflarını fırlatarak çiçekli fistanını kuşanan Minbiç’li Türkmen, Arap, Kürt kadınların özgürleştiği karelerden tanırsınız.
 
"Onun vasiyeti olan doğduğu Çukurova topraklarına defnedilmesi en temel hakkımızdır.”
 
Rojava’da IŞİD’e karşı savaşırken hayatını kaybeden Aziz Güler'in de cenazesi iki ay sınırda bekletilmişti.

(Kaynak: Bianet)