Ucuz mazot için geçtikleri Kuzey Irak’tan dönerken sınırda öldürülen çoğu lise ve ilköğretim öğrencisi 35 gencin mezarları başında bu kez sınıf arkadaşları vardı. Gülyazı Lisesi 4. sınıfta okuyan Nevzat Encü’nün önceki gün doğum günüydü. Arkadaşları sürpriz yapmak için para toplamıştı. Pasta ve hediyeler hazırdı. Okulların açıldığı gün kutlama vardı. Ancak bu plana bombalar engel oldu...

Radikal gazetesi yazarı Serkan Ocak'ın yazısı şöyle:

Yeni yılın ilk günü, 450 öğrencili Gülyazı Çok Programlı Lisesi’nin zilleri çalıyor. Ancak sıralar boş. Öğrenciler, Gülyazı ve Ortasu köyleri arasındaki halı sahada taziye çadırındaki ziyaretçiler. Ölenlerden Nevzat, Cemal ve Şerafettin Encü’nün sınıf arkadaşı Edip Ölmez, “Tazminatla, parayla bizi kandıramazsınız. Hepimiz okuyup hukukçu olacağız. Bunların hesabını soracağız” diye feryat ediyor.

Öğrencilerin bir kısmı daha sonra mezarlığa gidiyor ve burada arkadaşları için dua ediyor. Nevzat Encü’nün mezarına okul kıyafetlerini koyup, mezar taşına da kravatını bağlıyorlar. 12-B öğrencilerinden Ceylan Encü de akrabalarından 2 kuzenini, sınıf arkadaşlarından da 3 kişiyi kaybetmiş. Ölen arkadaşı Seyithan’ın ‘sevgilisine kontör almak için’ mazota gittiğini anlatıyor: “Gitmeden önce babasıyla da tartışmış, katırı elinden alıp engel olmak isteyen babasını dinlememiş, kontör için mazota gitmiş.”

Nihat Sağat da arkadaşının mezarında sessizce dua ediyor. Sınıfın neşe kaynağı olan bu ikiliden Nihat artık sırasında yalnız. Arkadaşlarının deyimiyle, ‘her zaman gülen Nihat’tan eser yok’tu dün.

Nevzat Encü’nün sıra arkadaşı Sadık Yakut, her gününü beraber geçirdiği arkadaşını anlatırken boğazı düğümleniyor: “1 Ocak’ta doğum günü vardı. Hayatta olsaydı, bugün, okulda güzel bir sürpriz bekliyor olacaktı onu. Pastası ve hediye parfümü de hazırdı.”

Hayali gerçekleşti ama…
Ölenlerden Mahsun Encü okula çok uzak oturduğu ve birkaç kez ayağını kırdığı için lise 2’de kaydını sildirmiş; okulu dışarıdan bitirmek üzere. Lise Gülyazı Köyü’nün tepesinde, Mahsun’un evi ise Ortasu Köyü’nde. Aradaki 10 kilometrelik yokuşu, arkadaşlarıyla birlikte, kara bir çamura bata çıka tırmanıp Mahsun’un evine varıyoruz.
Tam bir teknoloji düşkünüymüş Mahsun, şimdi masasında öylece duran bilgisayarı alabilmek için yıllarca hayal kurmuş ve gerçekleştirmek için de sık sık ‘mazota gitmiş’. Sonunda başarmış da... ‘Yüksek performanslı’ bilgisayarını 1200 TL’ye, taksitle almış. Ve taksitlerin yarısı bitmişti ki… Mahsun’un annesi acılı: “Köyde bir bakkal, bir halı saha var. İş yok. Herkes mecbur mazota gidiyor. Biz her zaman barış istiyoruz. Bizimkiler gitti, başkaları gitmesin. Bir yıl boyunca bilgisayar ve telefon almak için mazota gitti. Borcunun yarısını ödemişti, gerisini nasıl öderiz bilmiyorum.”

Ağabeyinin yerine gitti…
Ortasu’da neredeyse her evden bir cenaze var. Oğlu Vedat’ı öldüren bombaların sesini 45 dakika çaresizce dinleyen Mercan Encü’nün evindeyiz bu kez. O geceyi dakika dakika anlatıyor: “Mazota giden yol evimizin önünden geçer. Onlar gitti, sonra askerlerin geçtiğini gördük. Babası hemen yola düştü. Askere gidecek, 2 bidon mazot için askerliğinden olmasın istiyordu. Uçakları duydum. Biri gidiyor, diğeri geliyor. Korucubaşını aradım, ‘Bir şey yok’ dedi. Babası telsizle ilk grupla konuşmuş, ‘Kaçın’ demiş. İlk onlar vuruldu. Oğlumun arkadaki 12 kişiyle olduğunu öğrenmiş. Korucubaşını tekrar aradım, ‘Ne olur vurmayın’ diye yalvardım. Taburu aramış bu kez, ‘Yapacak bir şey yok’ dedi.

Uçaklar bir daha vurdu, bir daha…”
Vedat ilk kez gitmiş mazota ve üstelik ağabeyinin yerine. Ağabey Fikret o günü şöyle anlatıyor: “Akşamüstü gidecekleri belli oldu. Saat 4’te çıktılar. Yol 20 kilometre, gidiş-geliş 8 saat. Sürekli ben gidiyordum. Ama düştüm, bacağım yaralandı. O akşam Vedat benim yerime gitmek istedi. Daha önce izin vermemiştim. Çok istiyordu, kalbi kırılmasın diye bu kez izin verdim. Bir daha bu köyden kimse mazota gitmez. Başka çaremiz yok ama açlıktan ölmediğimiz sürece gitmeyiz. Öldürüldükleri yoldan nasıl geçeriz?”