Artvin’deki HES karşıtı gösterileri sırasında (31 Mayıs 2011) hayatını kaybeden emekli öğretmen Metin Lokumcu'nun oğlu Ulaş Lokumcu, Hopa başta olmak üzere tüm Artvin’i etkileyen sel felaketi ile ilgili bir yazı kaleme aldı. “Bizim yaşadığımız coğrafyada doğamız, deremiz ve insanlarımız doğal, her şeyimiz doğalken siz bizi sunileştirip doğamızı bozdunuz. Biz karşı çıktık maalesef yine biz öldük. Siz saraylarınızda yaşarken biz kendi topraklarımızda sizin yapay derelerinizde boğulduk” ifadelerini kullanan Ulaş Lokumcu“Biz öldük mü, öldürüldük mü?” sorusunu dile getirdi.

Ulaş Lokumcu’nun Birgün gazetesi için “Haklı çıktık ama yine biz öldük” başlığıyla kaleme aldığı yazısı şöyle:

Yıllar önceydi, o günlerde dereye ayaklarımızı sokmak için beton duvarları aşmamız gerekmiyordu. Derelerde yıkanıyorduk, derelerde temizlik yapıyorduk. Derede terliğimizi kaçırıp peşinden koşuyorduk. Sonra büyüdük. Bir gün köylere büyük ve güzel arabalarla Ankara’dan geldiler. Çocuklar sevinçle karşılarken, büyükler merakla sordular “neden geldiler” diye? Arabalardan inen devlet büyükleri, “su akar, Türk bakar demeyecekler’’ diye haykırdılar. Önce Köylüler “Devlet baba derse doğrudur’’ dediler. Sadece 3-5 kişi karşı çıktı. ‘’Yapmayın’’ dedi ‘’Derelerden, sudan bizi uzaklaştırmayın. Dokunabilelim suyumuza, duvarlar örmeyin, yapmayın’’. Velhasıl geldiler, duvarları yaptılar. Sonra “şehri güzelleştiriyoruz’’ dediler. Denizden uzaklaştığımız gibi dereden de uzaklaştık.

‘O KADAR KOLAY DEĞİL’ DEDİ

Bizim köyümüze geldiler. “HES yapacağız, bunun için ölçüm yapacağız” dediler. Cihazlar kurdular. Bizim köyün Metin Hocası izin vermedi. “O kadar kolay değil” dedi. Her ava gittiğimizde debi ölçerleri nişangah yapıp, gençlere atış talimatı veriyordu. “Bu, hayatınızın en güzel avı, bu aleti yok etmezseniz köyünüz yok olacak’’ derdi her seferinde. Yıl 2015 dereler taştı, HES’ler yıkıldı, ağaçlar yok oldu. Şimdi soruyorum size: Biz öldük mü, öldürüldük mü?

Karadeniz’deki tek bela derelerin, denizlerin taşlarla tutsak edilmesi değil. Devlet, her suda bir HES inşa etmeye çalıştı, Karadeniz’in doğasıyla oynayıp bizim yaşam alanlarımızı yok etmeye çalıştı. Yaşam kaynağımız olan suya bizi muhtaç bıraktı. Yapılan her düzenlemeyle Karadeniz halkını ve doğayı köşeye sıkıştırdı. Doğayı talan etmeyin, suyu durdurmayın, doğaya suya sahip çıkın, diyen herkesi cezalandırdı, baskı uyguladı, sakat bıraktı ve ne yazık ki öldürdü.

SİZİN YAPAY DERELERİNİZDE ÖLDÜK

Bugün ki ölümlerin sorumlusu da bizim güzel devlet büyüklerimiz. Bırakmadınız doğal afeti doğal yolla yaşayalım. Siz doğal yazan her şeye karşı çıktınız, müdahale ettiniz. Halbuki bizim yaşadığımız coğrafyada doğamız, deremiz ve insanlarımız doğal, her şeyimiz doğalken siz bizi sunileştirip doğamızı bozdunuz. Biz karşı çıktık maalesef yine biz öldük. Siz saraylarınızda yaşarken biz kendi topraklarımızda sizin yapay derelerinizde boğulduk.

Metin Hoca, yaşam alanlarını savunurken öldü. O hepimizin kahramanı. Şimdi buradan bakınca verdiği mücadelede ne kadar haklıymış diyebiliyoruz.
Ama eminin babam, gençlerin Metin Abisi, arkadaşlarının yoldaşı, herkesin Metin Hocası bu ölümleri gördüğünde bir kez daha kahrolurdu. O köylere yardıma koşardı. Bir daha yaşanmaması için mücadelesine devam ederdi. Karadeniz halkının yakasını bırakın artık daha fazla ölüm yaşamasın.

AĞITLAR YAKTIRTMAYIN

Bizim topraklarımızda “Sevdaluk’’tan başka türkü söylenmezken ağıtlar yaktırtmayın. Biz büyürken bize öğretilenlerle yaşadıklarımız bir olsun. Devlet babalar halkına sahip çıksın ölmeyelim, öldürmeyelim. Metin Hoca’nın evindeki duvarda yazılı olan “BİZ BU DÜNYAYI ATALARIMIZDAN MİRAS DEĞİL, ÇOÇUKLARIMIZDAN MİRAS ALDIK’’ sözü ne kadar haklıymış. O zamanlar aklımız ermiyordu şimdiyse çok geç kalıyoruz. Hopa’mızın başı sağ olsun. Bizi denizden kopardılar, derelerden koparmaya izin vermeyelim.