1991 yılında kurulan insan hakları örgütü Mazlumder’in olağanüstü genel kurulunda Diyarbakır, İzmir, Şanlıurfa, Gaziantep, Kocaeli, Batman, Mersin, Van, Şırnak, Sakarya şubelerinin de aralarında bulunduğu 16 şube, delegelerin oylarıyla kapatıldı.

Kapatılan şubelerin 12’si Güneydoğu’da bulunuyor. Bu şubelerin ortak özelliği ise, Kürt sorunu konusunda duyarlı olmaları ve bölgedeki hak ihlallerine ilişkin sık sık rapor hazırlamalarıydı.

Genel Kurul sonucunda mevcut Genel Başkan Ahmet Faruk Ünsal'ın yerine Mazlumder İstanbul Şube Başkanı Ramazan Beyhan genel başkan olarak seçildi.

Ayrıca tüzük değişikliği yapılarak Genel Merkez İstanbul'a taşındı.

Mazlumder’in sitesinde yer alan değişiklikler şöyle:

MAZLUMDER Genel Merkezi Ankara’dan İstanbul’a taşındı. Dernek ve şubeler, siyasi partilerin üye veya bileşeni olduğu platformlara katılamaz hükmü getirildi.

Genel ve yerel seçimlerde cumhurbaşkanı, milletvekili veya belediye başkan aday adayı veya adayı olacak üyelerin, bu seçim kararının alınması üzerine on beş gün içinde dernek ve şube organlarında bulunan görevlerinden istifa etme zorunluluğu getirildi.

Dernek ve şubeler siyasi partilerin faaliyetlerine ev sahipliği yapamaz, siyasi partilerin düzenlediği bildiri ve açıklamalara ortak olamaz, siyasi partilerin aktör olduğu gösteri ve protestolara katılamaz; üyelerini anılan faaliyetlere yönlendiremez kuralı getirildi.

Şube Başkanları şube Yönetim Kurulu; Genel Başkan ve Genel Sekreter, Genel Yönetim Kurulu veya acil durumlarda Merkez Yürütme Kurulu kararı olmaksızın, dernek dışı bildiri ve açıklamalara dernekteki görev ve sıfatlarını kullanarak veya kullanmayarak imza veremez ve katılamaz. Bu durumda açıklama ve bildirinin şahsi fikir olduğu savunması yapılamaz kuralı getirildi.

Şube organlarında görevli üyeler, Yönetim Kurulu; genel merkez organlarında görevli üyeler Genel Yönetim Kurulu veya acil durumlarda Merkez Yürütme Kurulu Kararı olmaksızın dernek dışı bildiri ve açıklamalara dernekteki görev ve sıfatını kullanarak imza veremez ve katılamaz kuralı getirildi.

Dernek ve şube organlarında görev alan üyeler, görevlerinden ayrılmaları sonrasında, dernekteki eski görev ve sıfatlarını kullanarak basına demeç veremez, açıklama yapamaz, beyanda bulunamaz. Bu açıklama ve beyanlar derneği bağlamaz kuralı getirildi.

Kapatılan Şubelere bağlı üyelik ve delegeliklerin kendiliğinden sona ermesine karar verildi. Her ilde tek bir şube açılması kuralı getirildi. Temsilciliklerin her yönetim değişiminde tekrar atanması kuralı getirildi.

Derneğin bir şubesine başvurusu sonucu üye olarak kabul edilen kişinin, derneğin diğer bir şubesinde üye olarak kabulü imkanı kaldırıldı. Gelecek Genel Kurul’dan itibaren geçerli olmak üzere Genel Yönetim Kurulu üye sayısı 25’e, Merkezi Yürütme Kurulu üye sayısı dokuza indirildi.

Genel Kurul Tüzük değişikliği dışında bir kısım Dernek Şubesinin kapatılmasına karar verdi. Kapatılan şubeler; Diyarbakır, Şanlıurfa, Van, Gaziantep, İzmir, Muş, Bitlis, Bingöl, Şırnak, Hakkari, Sakarya, Mersin, Kocaeli, Bursa, Antakya şubeleri oldu.

"KÜRT MESELESİNDE TUTTUĞUMUZ RAPORLAR RAHATSIZ ETTİ"

Amerika’nın Sesi’ne konuşan Diyarbakır şube yöneticilerinden Reha Ruhavioğlu, mahkemeye yapılan itiraza olumlu yanıt verilmesi halinde, kongre kararlarının geçersiz olacağını söyledi.

Ruhavioğlu kararı şöyle değerlendirdi: "Çatışma süreci başlamadan önce toplum biraz iktidarlardan uzakta değerlendirme yapabiliyordu. Çatışma süreci yeniden başlayınca, toplum tekrar kutuplaşmış kanaat üzerinden gitti. Bu esnada raporlarımız iki tarafı da rahatsız etti. Silvan raporuna PKK karşı çıktı, Cizre raporuna cumhurbaşkanı parmak salladı. Bunun üzerine kendi içimizden itirazlar yükselmeye başladı. Raporları beraber gidelim, görelim, yazalım dediğimizde gelmemeyi, katkı sağlamamayı, tartışma sürecine katkı sunmamayı tercih etti bu arkadaşlar. Kürt meselesinde tuttuğumuz raporlar, hükümet kadar bu arkadaşları da rahatsız etti. Mesela bir toplantı yaptık, hangi rapor sizi rahatsız etti, konuşalım dedik. Üzerinde mutabık olunmayan tek bir rapor vardı, geri çektik.

Mesela biz PKK’ye ‘Self determinasyon hakkını silahla talep edemezsiniz’ diyoruz. Bu arkadaşlardan biri ‘self determinasyon hakkını meşru göremezsiniz’ diyor. BM meşru görmüş, Türkiye kendi imzaladığı anlaşmalarla meşru görmüş. Sen sivil bir insan hakları örgütü olarak nasıl gayrı meşru görebilirsin? İnsan hakları mücadelesinin sahası Kürdistan’dır.

Burada 12 şubemiz kapatıldı. Biz Kürt meselesi başat olmak üzere insan hakları dili üzerinde anlaşamıyoruz. Bu arkadaşlar bizi çeşitli ithamlarla suçluyorlar. Biz her seferinde, hukuk üzerinde, somut örnekler üzerinde tartışalım diyoruz. Biz buna ilkesel ayrışma diyoruz. Kürt meselesinin birinci, başat olduğu ilkesel bir ayrışma diyoruz. Çünkü bugün kapatılan şubeler arasında Sakarya, Kocaeli, İzmir şubeleri var.

İnsan hakları meselesine ilkesel bakan arkadaşlarla, konjonktürün etkisinde kalan arkadaşlar ikiye ayrılmış durumda. Mazlum-Der’i, mahkeme farklı bir karar vermezse, gayrimeşru şekilde ele geçirmiş oldular. İnsan hakları mücadelesi Mazlum-Der’le başlamadı, onunla da bitmez.

Biz bölge şubeleri, ilkesel davrananlar olarak, kendi aramızda istişareler yapıp, hukuki süreci takip ederken, bir yandan da nasıl bir insan hakları mücadelesi veririz buna bakacağız. Bu moral bozucu bir süreç ama insan hakları mücadelesini bitirecek bir süreç değil.”