Radikal’den Pınar Öğünç, 10 yıl önce vicdani reddini açıklayan, cezaevinde yatan ve şu an firari sayılan simge isim Mehmet Tarhan ile yeni süreci konuştu…

Vicdani reddini açıkladığı için ağır bedeller ödemiş biri olarak Türkiye gündeminin birden vicdani ret olması size ne hissettiriyor?
Öncelikle bu kadar çabuk ve güçlü biçimde beklemiyordum, sürpriz oldu. Avrupa Konseyi zorunlu kıldığı için bugünlerde bir düzenleme yapılmasını bekliyorduk aslında. Ama içeriğe dair hiçbir şey söylenmemesi de kaygılandırıyor. 

Çerçeve hakkında nasıl bir öngörünüz var?
Sadullah Ergin’in Türkiye’nin vicdani retçileri birden fazla kez cezalandırmasıyla ilgili açıklaması var. Bu, Osman Murat Ülke kararıyla ilgili. Bunu gidermek üzere bir çerçeve olacağı düşünülüyor. Diğer yandan bazı gazetelerde sadece dini yönden reddedenlerin muaf tutulacağı, diğerlerine ağır alternatif hizmetler getirileceği var. Yine de hükümetin genel performansına baktığımızda, hakkıyla ve demokratik bir şekilde çözülmesini beklemiyorum. 

Sizin net talebiniz nedir?
Vicdani ret hakkının, herkesin eşit oranda kullanımına açık bir şekilde tanımlanması gerekir. Sosyal ya da sivil hizmet denilenin de iyi tartışılması lazım. Olacaksa insanlar yapacakları hizmeti kendi seçmeli. İkincisi sivil alternatif hizmetin Avrupa’da bazı sonuçları oldu; bunların iyi incelenmesi lazım. 

Nasıl sonuçlar bunlar?
Örneğin Fransa’da sivil alternatif hizmetten sonra yaşlı bakımevlerinde ve hastanelerde enfeksiyon oranları arttı. Sosyal hizmeti birilerine zorla yaptırdığınızda hakkıyla yapmayabiliyor. Doğrudan insanların canına kasteden bir durum bu. İkincisi sendikal haklarda ciddi gerilemeler oluyor. Çünkü devlet eline müthiş ucuz bir işgücü geçiriyor. 

Bir nevi taşeronlaştırma…
Evet, tam öyle. Bunları istihdam edecekleri alanlarda zaten çalışanlar var. Ama zaten Türkiye’nin böyle bir yapısal hazırlığı olmadığını biliyoruz. O yüzden bir oyalama kararı mı çıkacak, aralık ayı böyle mi geçecek diye bekliyoruz. 

Bayatyan kararından sonra yumurta artık kapıda değil mi? Ne kadar oyalanabilir?
Osman Murat Ülke kararı 2006’da verildi, yumurta çoktandır kapıda. Bayatyan kararı da sadece dini inançlar yönünde düzenlemek için kullanılırsa bu anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olur. Yahova Şahitleri bu işi medyatik tutmamaya çalışıyor ama vicdani reddini açıklamış ve cezaevlerinden ciddi sorun yaşayan onlarcası var. Enver Aydemir’in daha siyasi gerekçeleri var ama onun gibi biri “Müslümanlık bana silah tutmamamı emrediyor” derse, hangi Müslümanlık yorumu? Buna kim karar verecek? 

Sizin gibi cezaevi sürecini yaşayan, açlık grevi yapan, bu hakkı talep ettiği için hayatı değişenler ne olacak?
Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi kararı aynı zamanda bu mağduriyetlerin giderilmesini istiyor. Eğer bu bir haksa, ki hak, bu hakkı kullandığı için mahkûm olan, eziyet gören insanların da tazminatlarının verilmesi gerekir. 

Genel olarak vicdani ret çevresinde bu durum nasıl algılanıyor? Bir tür zafer hissi mi hâkim, yoksa kafalar karışık mı?
Daha çok kaygı var. Profesyonel ordu 90’ların ortasından beri gündemde. Antimilitaristlerin yürüttüğü vicdani ret çalışması uzun süredir vicdani retle birlikte, antimilitarist politikaları önemsiyor. Çünkü profesyonel ordu, profesyonel katil demek. Vicdani ret hareketi hiçbir zaman profesyonel ordu ve sivil alternatif hizmetin yanında yer almadı. Biz ordusuz, sınırsız bir dünya talep ettik. Bundan sonra çalışmalarımız da profesyonel ordu ve oradaki sınıfsal problem olacak. 

Vicdani retle birlikte yürüyen bir de bedelli askerlik tartışması var. Ona ne diyorsunuz?
Bedelli haberi çıktığında ilk düşündüğüm, vicdani reddi tanımak zorunda kalacaklar, öncesinde para toplamak istiyorlar, olmuştu. Her bedelli tartışmasında bizi televizyonlara çağırırlar, biz de gidip “Vicdani ret bir haktır, bunun için bedel ödememek gerekir. Bu sınıfsal ayrımcılıktır, yoksullara ne olacak?” derdik. Bu sefer de arayanlar oldu ve hemen iptal ettiler. Bu konuda şöyle bir tehlike seziyorum: Bedelli tartışmasının sürmesi, vicdani retçilere yapıştırılan ‘vatan haini’ etiketini devam ettirmek içinmiş gibi geliyor. İnternette bazı sözlüklere, haberlerin okur yorumlarına bakıyorum, hava böyle… Ölümü gösterip, hummaya razı etmek gibi. Vicdani retçileri fişleyerek, bu haktan yararlananları marjinalize ederek bedelliyi daha kolay kabul edilebilir hale getirecekler. 

Bu hak yasalaştığında ne kadar vicdani retçi çıkar sizce?
Az çıkacaktır. Çünkü mahalle baskısı diye bir şey var. İkincisi askerlik durum belgelerinde ne yazacak? Eşcinsel olduğu için çürük raporu alanlara, bazı şirketlerin insan kaynaklarında ‘Neden muafsınız?’ diye soruyorlar. Ayrımcılık kanunlara göre yasak, ama eşcinselleri almayabildiklerini biliyoruz. Durum belgelerinde ‘ret’ yazarsa, sıkıntı olacaktır, insanlar göze alamayacaktır ve parasını ödemeyi tercih edeceklerdir. O yüzden bütün bu süreçten umutlu değilim.