Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle 8 Kasım 2018’de tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde açlık grevi başlatan Leyla Güven’in eylemi 105 gündür devam ediyor.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Başkanı ve Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Güven’i evinde müayene etti.

Fincancı’ya Diyarbakır Tabip Odası (DTO) Başkanı Mehmet Şerif Demir ve odanın üyesi Cengiz Günay eşlik etti.

Fincancı, Güven’in sağlık durumunun risk taşıdığını söyledi.

Can kayıpları yaşanmadan taleplerin yerine getirilmesi için yetkililere seslenen Fincancı, “Türkiye’de tecridin son bulmasını, insanların da ölmemesini istiyoruz” dedi.

‘105 GÜN İÇİN BEKLEDİĞİMİZ DURUMLA KARŞI KARŞIYAYIZ’

TİHV’in kuruluşundan bugüne açlık grevi eylemlerini takip etme sorumluluğunun olduğunu belirten Fincancı, Güven’in kabul etmesi üzerine kendisini muayene ettiğini söyledi.

Leyla Güven’in sağlık durumuna dair bilgi veren Fincancı, “105 gündür açlık grevinde olan bir kişi için beklediğimiz bir durumla karşı karşıyayız. Beklendiği gibi güç kaybı ve kilo kaybı, bununla uyumlu sürüyor. Sıvı ve B vitamini alımı nedeniyle 1996 açlık grevinden farklı olarak 2000’lerden itibaren değişik bir tabloyla karşı karşıyayız. Özellikle beyin dokusu ve sinirler korunuyor. Bu çok önemli çünkü ağır hasar bırakan durum B ve özellikle B1 vitamini eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan sinir ve beyin doku hasarıdır. B vitamini bunun olmasını engelliyor” diye belirtti.

‘RİSK TAŞIYOR’

Türkiye’de B vitamininin saf olarak bulunmadığını ve açlık grevi eylemcilerinin B Kompleks kullandığını hatırlatan Fincancı, şöyle devam etti:

“Cezaevlerinde açlık grevini sürdürenler için yeni B1 vitamini alımlar yapıldığını duyduk. Ancak bu şart değil. Türkiye’de bulunan B Kompleks vitaminlerinden 250 miligram içeren B1 içeren formlarında iki tane alınması yeterli. B vitamininin etkilerini Leyla hanımda da gözledik. Sinirler 105’inci günde korunmuş oluyor. Ancak çok risk var. Hem yaşı nedeniyle hem de sağlık durumu itibariyle çok özenli olunması gerekiyor. Bu aşamalarda artık kas dokusundaki zarar ilerledikçe, kalp kasında da sorun yaratabilir. Böyle bir risk taşıyor.”

TECRİTİN SON BULSUN’

Güven’in talebine dikkat çeken Fincancı, şunları söyledi:

“2000’li yıllarla birlikte F Tipi ve tabutluk dediğimiz L tipi cezaevlerinin oluşumunda mahpusların talebi olan tecridin ortadan kaldırılmasını TİHV olarak bizde her zaman dile getiriyoruz. Tecrit kendi başına uyarandan yoksulluk yaratarak, işkence olarak tanımlanıyor. O nedenle tecridin hiç bir şekilde uygulanmaması gerektiğini, sosyal koşulların tüm mahpuslar için karşılanması gerektiğini her zaman söylüyoruz. Türkiye cezaevlerinde 300’ü aşkın mahpusun açlık grevinde olma nedenini göz önüne almalıyız. Bir an önce ciddi sakatlıklar ve can kayıpları olmadan bu taleplerin yerine getirilmesi için Türkiye’de bütün insanlar olarak bu sesi bizlerde duyurmalıyız. Bunun yetkililerin de duyması ve bir an önce Türkiye’de tecridin son bulmasını, insanların da ölmemesini istiyoruz.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı