Güney Kafkasya dillerinden Lazcayı konuşan ve Türkiye ile Gürcistan'ın Karadeniz kıyısındaki bölgelerde yaşayan Lazlar da diğer halklar gibi asimilasyon kıskacında.

Türkiye metropollerinde dağınık halde yaşayan Lazlardan çok az sayıda kişi dilini konuşuyor.

Birçok araştırmasıyla Laz dili ve kültürüne katkı sunan yazar İsmail Güney Yılmaz, asimilasyona uğrayan Lazların kendi dillerine dair çalışmaları artırması gerektiğini söyledi.

‘LAZLAR SOLDA AKTİF ROL ALDI’

Tarihte devrimci sol hareketler içinde Lazların aktif rol aldığını ifade eden Yılmaz, “Lazlar, kuruluş döneminden itibaren Türkiye Komünist Partisi (TKP) ve 1960'larla birlikte de Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) içinde faaliyetler yürüttüğü görülür. TKP ve TİP, Laz coğrafyasında demokratik kitleler üzerinden hâkim olsa da, özellikle öğretmenler üzerinden giden örgütlülükleri tabanda fazla gelişme olanağı bulamadı. 1920'lerden itibaren Lazistan'da hep var olan TKP teşkilatlanmasının sol bir duyarlılığın mayalanmasını sağladığı da muhakkaktır. Bölgede her zaman, 'komünist', 'Bolşevik' ve 'eski tüfek' birilerinin olduğu biliniyordu” dedi.

‘ULUSAL TALEPE YÖNELMEDİLER’

MA’dan M. Halit Çetinbaş’ın haberine göre, 17 Ekim Bolşevik Devrimi zamanlarında, komünist Laz hareketinin olduğunu ve Lazcaya dair ilk kitap ve gazetelerin o dönemde çıkarıldığı bilgisini veren Yılmaz, Laz coğrafyasında özellikle 1970'li yıllarda devrimci örgütlerin kısa sürede kitleselleştiğini ve sağı sokaktan sildiğini ifade etti.

Yılmaz, Lazların ulusal taleple değil, Türkiye devrimi için mücadele ettiğini ifade ederek, “Devrimci bilinç sıçraması döneminde Lazca ve ulusal bilinç adına bir şeylerin yapılmamış olması, Lazlar adına tarihi bir fırsatın yitimidir. Laz coğrafyasında devrimci düşünce ve sol, varlığını 1990'lara kadar sürdürdü. 1990’lardan sonra Lazlar devlet ile uyumlu hale geldi. Eğilimin soldan sağa doğru kaydığı görülüyor. Devrimci hareketlerin Türkiye'de bastırılmasıyla bu Karadeniz'de de hissedildi” şeklinde konuştu.

‘LAZLAR ASİMİLE OLDU’

Lazların ciddi anlamda asimile olduğunu ve dillerinin de risk altında bulunduğunun altını çizen Yılmaz, Lazların asimile olma sebeplerini ise, “Devletin asimilasyon politikaları. Çay tarımı ile kapalı toplum yapısının kırılması. Türkiye içinde dağınık yaşamaları, gurbetlik. Devletle bütünleşme ve uyum gösterme. Gelişen teknoloji. Lazcanın hiçbir yerde (devlette, TV'de, hastanede, okulda vs.) 'işe yaramadığını' gören Lazlar kendi dillerini kendi çocuklarına Türkçeleri bozulmasın diye yasaklamaya çalışmaları” şeklinde sıraladı.

‘LAZ KÜLTÜR ÇEVRESİ DAĞINIK’

Lazca ve Laz kültürünün gelişmesinin önündeki engellerin ortadan kaldırılması için Laz ve Lazcaya dair talebin tabandan gelmesi gerektiğine dile getiren Yılmaz, bu işin artık bir avuç insanın çabası olmasından çıkarılması gerektiğini söyledi.

Amaçları doğrultusunda kadro oluşturma sorunu yaşadıklarını ifade eden Yılmaz, Laz kültür çevresinin dağınık olmasından yakındı.

Laz yayınlarının istikrar sağlayamadığını belirten Yılmaz, “Tamamı Lazca olan bir gazeteyi, Ağani Murutsxi'yi çıkardık. Türkiye'nin ilk, dünyanın ikinci Lazca gazetesiydi. Zar zor yedi sayı çıkarabildik. Neden? Çünkü işin bütün yükü bir veya iki kişinin omuzlarına biniyordu” dedi.

‘HERKES ELİNDEN GELENİ YAPMALI’

Lazca edebiyat dergisi “Uncire”’yi çıkaracaklarını söyleyen Yılmaz, geçmiş yıllara göre umutlu olduğunu belirtti.

Laz Enstitüsü'nün öğretmen yetiştirme konusunda ellerinden geleni yapmaya çalıştığını ifade eden Yılmaz, 2014’den beri çeşitli okullarda verilen Lazca dersinin seçmeli derslerinde de öğretmen bulma sorununun görüldüğünü söyledi.

Laz kültürüne ve diline yapılan katkıların artırılması ve desteklenmesi gerektiğini ifade eden Yılmaz, kendisinin İskoçya referandumuna ilişkin “Ağani Murutsxi” gazetesinde kaleme aldığı Lazca makaleyi hatırlatarak, “Kimsenin aklına gelmeyecek bu tarz marjinal işleri yapmamın sebebi, insanlar Lazcanın kullanılabildiğini görsünler. Asimile olmamak için kimin elinden ne geliyorsa yapmalıdır. Şiirler yazılmalı, şarkılar bestelenmeli, gazete çıkarılmalı ve kitaplar yazılmalıdır. Bir toplum ve halk olduğumuzu ve varlığımızı sürdürmemiz gerektiğinin farkında olmalıyız. Bilinç kazanmamız gerekir. Bunun için hayatın her alanında yer almalıyız. Bilinci yaymak için de politik içeriklerin içerisinde yer almak, mücadele etmek gerekir” diye konuştu.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı