Müebbet hükümlüsü çevirmen Tonguç Ok, yan havalandırmadaki bir dostunun 'Bu kadar dil öğrendin, Kürt kardeşlerinin dilini hiç merak etmez misin?" sitemi üzerine, hem dili öğrendi hem de 'Komünist Manifesto'yu çevirdi. "Cezaevlerindekilerin çoğu Kürt olduğu için pratik yapmak zor olmadı" diyen Ok, tek kişilik hücresinden sorularımızı yanıtladı.

Yavuz Turgul’un ‘Gönül Yarası’ filminin en fazla akıllara yer eden sahnesinde Nazım (Şener Şen) ve Dünya (Meltem Cumbul) bir türkü bara giderler. Aynur tarafından seslendirilen ‘Dar hejiroke’ isimli Kürtçe şarkıda Dünya ağlamaya başlar. Nazım sorar, “Sen Kürtçe biliyor musun ki, neden ağlıyorsun?” Cevap Kürt sorununa ilişkin bugüne kadar söylenmiş en güzel sözlerden biridir: “Bu şarkıda ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerekir!” 

Kürtçe bir şarkı da ağlamak veya coşmak için bu dili bilmek gerekmeyebilir ama İncil’den sonra dünyada en fazla satılan kitap olduğu rivayet edilen ‘Komünist Manifesto’yu bu dile çevirmek için, çok iyi bilmek şart. Tonguç Ok, bir çevirmen. Ama onu diğerlerinden farklı kılan bir özelliği var. 1997 yılından bu yana hapiste. Şu sıralar Kocaeli Kandıra 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde, tek kişilik hücrede cezasını dolduruyor. 

Onu farklı kılan özelliklerinden biri de Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından kaleme alınan ‘Komünist Manifesto’yu Kürtçe’ye çevirmiş olması. Üstelik kendisi Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinin bir Avşar köyü olan Payaslı’da doğmuş. Tonguç Ok’un Kürtçe’yi ‘içeride’ öğrendiğini ve ‘Komünist Manifesto’yu İngilizce aslından bu dile çevirdiğini öğrenince, kitabı yayınlayan Evrensel Basım Yayın editörlerinin de yardımlarıyla cezaevine sorularımızı gönderdik. Biraz gecikmeli de olsa Ok’un cevapları geldi. 

Öğrenciyken tutuklandı 
1974 doğumlu, öğretmen bir anne-babanın üç çocuğundan biri olan Tonguç Ok, sol bir örgüte üye olduğu gerekçesiyle hapse düştüğünde halihazırda Marmara Üniversitesi İngilizce Bölümü öğrencisiymiş. ‘İçeri’ girdikten sonra İngilizce’nin yanı sıra İtalyanca ve İspanyolca da öğrenen Ok, çeviri yapmaya başlamış.
Kürtçe öğrenme hikayesini ise şöyle anlatıyor: “2006 yılıydı yanlış hatırlamıyorsam; henüz tutukluyduk ve üç kişilik hücrelerde kalıyorduk. Yan hücrede PKK davasından hükümlü arkadaşlar vardı. Akşam voltalarında, sesimizi oradaki havalandırma duvarının üzerinden aşırarak sohbetlerdik. Bir gün konu dilden açıldı; komşularımızdan sevgili Nedim (Yılmaz), yarı şaka yarı sitemle bana, ‘Ya heval Tonguç, İngilizce biliyorsun, İtalyanca, İspanyolca öğrendin, peki biz Kürt kardeşlerinin dilini hiç merak etmez misin?’ diye sordu. Söyleyecek sözüm yoktu. Nedim hevale, ‘Sen kitap gönderdin de ben öğrenmedim mi?’ diyebildim yalnızca.” 

‘Havayolu’ ile gelen kitap 
Ok, Gebze Hapishanesi’nde kaldığı yıllarda Kürtçe öğrenmeye heves etmiş, ama fırsat bulamamış. Bu konuşmanın ertesi günü Nedim Yılmaz, 70’li yıllarda basılan ‘Dersên Zimanê Kurdî’ isimli, saman kağıda basılı sararmış bir kitabı havayoluyla (Paketleyip duvarın üzerinden atarak) Ok’a ulaştırmış. Ardından İstanbul Kürt Enstitüsü’nun bastığı ‘Kurdiya Nûjen’ ve Sami Tan’ın ‘Rêziman û Rastnivîsa Zaravayê Kurmancî’ isimli kitapları da edinen Ok, Kürtçesini geliştirmiş. Sonra da günlük olarak yayınlanmaya başlayan Kürtçe gazete Azadiya Welat’a abone olmuş. 

Dili geliştirme işini ise cezaevinin koşulları halletmiş: “Kocaeli gibi Türkiye’nin en batısındaki bir ilde bile hapishane nüfusunun ezici çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğunu düşünürsek, yıllardır Kürt diyarında yaşıyorum demektir. Çevremdeki dostlarla sohbetlerimi, yazışmalarımı Kürtçe yaptım hep. Bu da dili kısa sürede sökmeme, ruhunu kavramama yardımcı oldu. Özellikle komşularımız sevgili Nedim Yılmaz, Faik Taç ve Hamit Balık arkadaşların kafasını çok şişirdim. Onlar öğretmenlerim oldu. Nedim’den grameri, Faik’ten edebiyatı, Hamit’ten de Kürtçe espri yapmayı öğrendim. Kürtçe romanlar okuyarak; ‘Zend’, ‘Tîroj’, ‘W’ dergilerini takip edip Kürtçe’yi hayatımın parçası yaptım.” 

Biraz nezaket gösterilebilirdi 
Ok, kitabı çevirirken kaynak olarak 1888’de Friedrich Engels’in editörlüğünde yayınlanan İngilizce baskıyı esas almış. Çevriyi yine kendisi gibi ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olan Emin Gurban gözden geçirmiş: “Çevirdiğim bir eserin kitap olarak elime geçmesi elbette güzel bir duygu” diyor ama onu asıl sevindiren, çevirinin beğenildiğine, ilgi gördüğüne dair gelen bilgiler oluyormuş: “Örneğin ‘Manifesto’nun Kürtçe çevirisinin Diyarbakır Kitap Fuarı’nda büyük ilgi gördüğünü, Kürt çevrelerce beğenildiğini, akıcı ve anlaşılır bulunduğunu yazmış arkadaşlar. Mutlu oldum.” 

Ok, 12 yıl boyunca hüküm giymeden tutuklu olarak kaldığı hapishane yıllarının ardından 2009’da hızlandırılan bir yargılama sonucunda ve Yargıtay’ın da jet onayıyla ‘Anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs etmek’ten ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum oldu. Kendisi bu hızlı yargılamanın Hizbullahçıların tahliyesiyle gündeme gelen yasadan yararlanmasını engellemek için yapıldığını düşünüyor. Son bir sözü var: “Aldığım hüküm ‘ağırlaştırılmış müebbet’. Müddetnamemde çıkış tarihi yok. ‘Ölünceye kadar cezaevinde kalır’ diye yazmışlar. Biraz nezaket gösterip ‘hayatının sonuna kadar’ diyebilirlerdi.”


İKİ DİLDE ‘MANİFESTO’NUN GİRİŞ BÖLÜMÜ
“Avrupa’da bir hayalet dolaşıyor — Komünizm hayaleti. Avrupa’nın tüm eski güçleri bu hayalete karşı kutsal bir sürgün avı için ittifak halindeler; Papa ile Çar, Metternich İle Guiot, Fransız radikalleriyle Alman polisleri.”

MANÎFESTOYA PARTİYA KOMUNÎST
“Xeyaletek li Ewropayê digere: Xeyaleta Komunîzmê. Hemû desthilatdarên Ewropaya kevn –Papa û Çar, Metternîck û Guîzat, Radîkalên Fransiz û sîxurên polîsên Alman– di navbera xwe de tifaqeke pîroz çêkirin, da ku vê spêleyê biqewitînin.”

Çevirmek istediği kitap Türkçe değil diye sokulmadı!
Tonguç Ok, birkaç yıl önce gazetelere trajikomik bir olayla konu olmuştu. Çevirmek üzere cezaevine istediği İspanyolca bir yayın ‘Türkçe değil’ gerekçesiyle içeri sokulmamış, ‘Türkçe baskısının incelenmesine’ karar verilmişti. Sorun şu ki kitabın Türkçe baskısı yoktu ve çeviriyi yapacak kişi de içerideydi. Bu olayın basında yer alması ve mahkemenin olumlu kararı sonucu bu yasak aşıldı. Ok, “Şu an kitaplar konusunda bir sıkıntı yok. Fakat Azadiya Welat gazetesi hâlâ verilmiyor. Tek Kürtçe günlük gazete bu ve eğer Kürtçe bir şeyler yazıp çiziyorsanız bu gazeteyi takip etmek zorundasınız” diyor.

Bilgisayar olmaması büyük sorun
Tek kişilik hücrede kalıyorum ve havalandırmamız sınırlı saatlerde açık. Ne zaman volta atacağınızı, spor yapacağınızı siz belirleyemiyorsunuz. Çalışma açısından en büyük sıkıntı bu. Bir diğer sıkıntı içeriye bilgisayar verilmemesi (Bu konuda talebim oldu, fakat henüz olumlu ya da olumsuz bir yanıt alamadım). Çevirilerimi elle yazıyorum. Çalışırken yazdıklarımı kimse okuyamayacağından daha sonra temize çekmem gerekiyor. İki ciltlik ve 1000 küsur sayfalık ‘Tarihte Bilim’i çevirdiğinizi ve sonra baştan sona el yazısıyla temize çektiğinizi düşünün!

POLİTİK KİTAPLAR ÇEVİRİYOR

Yayımlanan kitapları 

Tarihte Bilim 2 Cilt: J.D. Bernal (İngilizce’den Türkçe’ye)
Pozitivizme ve Pragmatizme Karşı Felsefeyi Savunmak: Maurice Cornforth (İngilizce’den Türkçe’ye)
Marksizm ve Bilim: J.D. Bernal (İngilizce’den Türkçe’ye)
Müzik Üzerine Tartışmalar: Derleme (İngilizce’den Türkçe’ye)
Keynes’e Karşı Marx: John Eaton (İngilizce’den Türkçe’ye)
Manifesto; Karl Marx-Friedrich Engels (İngilizce ve Türkçe’den Kürtçe’ye) 

Yayına hazır olan kitapları 
Bilimin Toplumsal İşlevi: J.D. Bernal (İngilizce’den Türkçe’ye)
Ülkem Toprağım ve Halkım: Pablo Miranda (İspanyolca’dan Türkçe’ye) 

Yayına hazırlanan kitapları 
Marksizm ve Dil; J.V. Stalin (İngilizce ve Türkçe’den Kürtçe’ye)
Alman İdeolojisi (tam metin) (İngilizce)

Kürtçe’de olmaması eksiklikti
Komünistseniz ve sizin çeviri yapabileceğiniz bir dilde ‘Komünist Manifesto’ henüz basılmamışsa, doğal olarak ‘Manifesto’yu o dile çevirmeyi düşünürsünüz. ‘Manifesto’ hayli zaman önce Kürtçe’ye çevrilmiş. Fakat o çeviri bildiğim kadarıyla Türkçe’den yapılmış ve pek başarılı bulunmadığından yayınevi daha sonra yeni baskısını yapmamış. Kürtçe’ye yoğun ilginin olduğu bir dönemde kitapçı raflarında ‘Manifesto’nun olmaması önemli bir eksiklikti. Aslında bir süre bekledim, birileri yapar mı diye. Olmayınca, biz yapalım diye önerdim yayınevindeki arkadaşlara. Böylece Nedim arkadaşın haklı eleştirisine pratik bir özeleştiri verebildim sanırım.

RADİKAL