1993 yılında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde 11 köylünün öldürüldüğü dava ile ilgili Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararını açıkladı.

Mahkeme heyeti, dönemin Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral sanık Yavuz Ertürk hakkında "kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği" gerekçesiyle beraat kararı vermişti.

Mahkeme heyeti, öldürülenlerin yakınları ile birlikte tanıkların ifadeleri, AİHM kararı, Meclis İnsan Hakları Komisyonu raporuna gerekçeli kararında yer verse de "yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığını" öne sürdü.

Artı Gerçek’ten Remzi Budancır’ın haberine göre, gerekçeli kararda yer alan tanık anlatımlarında olayın nasıl gerçekleştiği, askerlerin yakınlarını nasıl götürdüklerine dair birçok ifadeye yer verildi.

Olay tarihinde 6 yaşında olan Behçet Tutuş'un oğlu Harun Tutuş, babası dışında amcası Selahattin Tutuş’un askerlerce götürüldüğüne bizzat tanık olduğunu anlattı.

Babası ve amcasının götürüldüğü yerde yıllar sonra kemikleri nasıl bulduklarını da anlatan Tutuş, “Olaydan sonra bulunan kemiklerin bir kısmının babama ait olduğu adli tıp raporuyla sabit oldu. Kemikleri bulduğumuz yerde kışın akan bir dere vardı. Kemikler dışarıda dağınık bir şekilde görünüyordu. Gömülü değildi. Kemikler yanmış bir haldeydi” dedi.

Mehmet Emin Akdeniz’in Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'na verdiği ifadeler de dosyada yer alıyor. Eşi Zühre Akdeniz ve ağabeyi Mehmet Salih Akdeniz’in eşi Pembe Akdeniz’in, yakınlarının götürüldüğü yere 8 gün boyunca yemek taşıdığını belirtti. 

TANIK ANLATIMLARI ‘KULAKTAN DOLMA’ BULUNDU

Tüm bu tanık anlatımları ve kanıtlara rağmen mahkeme heyeti, anlatımların ‘somut ve görgüye dayalı’ olmadığının savundu. Tanıklıkların ifadelerini “kulaktan dolma” ve “görgüye dayanmayan soyut beyanlar” olarak nitelendirdi. Toplu mezardan çıkarılan kemiklerin bulunduğu yer ve öldükleri tarihler konusunda da kesin ve net bir bilgiye ulaşılamadığı ifade edildi.

‘ÖLENLERİN YAKIN AKRABALARININ BEYANLARINA İTİBAR EDİLEMEZ’

Gerekçeli karardaki tespitler bununla sınırlı değil. Kulp’ta kemikleri toplu mezardan çıkanların yakınlarının "Askerler tarafından götürüldüler" şeklindeki ifadeleri de dikkate alınmadı.

Tanıklar Pembe Akdeniz, Zekiye Demir, Erhan Avar ve Süleyman Yamık’ın ifadesine göre, yakınları askerler tarafından götürüldü. Hatta yakınlarının bulundukları yere yemek götürdüklerini söyleyen tanıklar, bir kısmının elleri bağlı bir şekilde açıklık alanda tutulduğuna kadar detaylar verdi. Yakınlarının, kendilerine "bizi salmayacaklar" dediklerini dahi anlatmalarına rağmen mahkeme bu ifadeler için de "görgüye dayalı dayalı" olmadığı kanaatine vardı. “Sonrasında maktullerin serbest bırakılıp bırakılmadığına ilişkin bir bilgilerinin bulunmaması, sanığın iddia edilen eylemleri gerçekleştirdiğine dair görgüye dayalı bir bilgilerinin olmaması, maktullerin öldürüldüler ise öldürülme anlarına, öldürülüş şekillerine ilişkin görgüye dayalı herhangi bir bilgisinin olmaması, ölenlerin çok yakın akrabaları olmaları dikkate alınarak beyanlarına itibar edilmemiştir” dedi.

MASUMİYET KARİNESİ HATIRLATILDI

Kararda, Ceza Muhakemesi Hukuku ile ilgili prensipler de hatırlatıldı. Bu prensiplerden birinin “şüpheden sanığın yararlanacağı ilkesidir” tespitinin yer aldığı kararda, “Yapılan ceza muhakemesi sonunda fiilin sanık tarafından işlendiği, yüzde 100 belliliğe ulaşmadığı taktirde beraat kararı verilecektir. Böyle bir ilkenin kabul edilmesinin sebebi masumluk karinesidir” denildi.

Müşteki avukatı Erkan Şenses, mahkeme heyetinin gerekçeli kararındaki tespitlere tepki göstererek, “Eldeki deliller ise Avrupa İnsan Hakları Komisyonu raporu, AİHM kararı, kayıt dışı gözaltıya maruz kalıp serbest bırakılan köylüler ile kayıt dışı gözaltında tutulan bir kişinin annesi ile bir kişinin eşinin görgüye dayalı açık tanıklığı” diye delilleri sıraladı. Karara itiraz edeceklerini belirtti.