Faili meçhul cinayetler soruşturmasını yürüten özel yetkili savcılar; eski emniyet müdürü Hanefi Avcı ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün ifadesine başvuracak. Silivri Cezaevi'nde bulunan Küçük ve Avcı'nın önümüzdeki günlerde Ankara Adliyesi'ne getirilmesi bekleniyor.

Soruşturmayı yürüten savcılar Hakan Yüksel ve Mehmet Özgür, Adalet Bakanlığı’na yazı göndererek Silivri Cezaevi’nde Ergenekon kapsamında tutuklu bulunan Küçük ile Odatv ve Devrimci Karargâh davasının tutuklu sanığı Avcı’nın Ankara’ya getirilerek ifade için hazır edilmesini istedi. Her iki ismin duruşmalarının olmadığı önümüzdeki günlerde Ankara Adliyesi’ne getirilmesi bekleniyor. Hanefi Avcı’nın 4 Şubat 1997’de TBMM Susurluk Komisyonu’na verdiği ifade, faili meçhul soruşturmasının önemli dayanaklarından birini oluşturuyor. Hanefi Avcı, ifadesinde PKK’nin 1990’lı yıllardaki eylemleri üzerine, bazı devlet görevlilerinin devletin PKK mensuplarına ve PKK’ye büyük destek veren kişilere karşı hukuk dışı bir anlayışla görev yapmak gerektiğine inanmaya başladıklarını anlatmıştı. İlk defa Güneydoğu’da JİTEM görevlisi Cem Ersever’in bu tür faaliyetler içerisine girdiğini belirten Avcı, şunları kaydetmişti:

“Bunu takiben özellikle İstanbul’da PKK’ye önemli ölçüde maddi yardımda bulunan finans çevreleri ve uyuşturucu kaçakçılarına karşı yasal mücadele yapılamadığı anlayışı ile illegal çalışacak gruplar oluşturulması ve illegal mücadele edilmesi düşüncesiyle Emniyet, MİT ve Jandarma içinde böyle gruplar oluşturuldu ve eylemler başlatıldı. Neticede PKK’nin ve diğer örgütlerin destekçisi aktif unsurlar susturuldu. Daha sonra faaliyet gösterilecek zemin kalmayınca resmi görevli ve sivil kişilerden teşekkül ettirilmiş olan bu gruplar kendilerine menfaat temini uğruna mafya türü birtakım yasadışı faaliyetlere giriştiler.”

Bu grupların Emniyet, MİT ve JİTEM içerisinde ayrı ayrı oluştuğunu belirten Avcı, Emniyet içerisinde Genel Müdür Mehmet Ağar’a bağlı Özel Harekât Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin’in başkanlığında Özel Harekâtçılardan ve Korkut Eken’e bağlı sivillerden; MİT içinde Mehmet Eymür’e bağlı özel harpten geçmiş subaylar ile ülkücü ve mafya mensuplarından; JİTEM içinde de kendilerine bağlı kişilerden teşekkül ettiğini açıklamıştı. Eski MİT yöneticisi Mehmet Eymür ise soruşturma kapsamında verdiği ifadede bu suçlamalara karşılık Hanefi Avcı’nın “karanlık işler yaptığını” belirterek “PKK terör örgütünde bulunup da Pişmanlık Yasası’ndan yararlanan şahısları İstanbul iline getirdiğini ve bu şahısları kullandığını biliyorum” demişti.

MAFYA İLE SIKI İLİŞKİDE

Veli Küçük ise Susurluk kazası sonrası yazılan raporlarda, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım’ı kullanmak ve Kocaeli’nde görev yaptığı dönemde mafya ile sıkı diyalog içinde olmakla suçlanmıştı. Küçük’ün Kocaeli’nde görev yaptığı dönemde 4 faili meçhul cinayet işlendiği Ergenekon davasına yansıdı. Küçük’ün görüştüğü isimlerin başında Abdullah Çatlı, Sami Hoştan, Sedat Peker, Ali Yasak (Drej Ali) gibi çok sayıda kişi geliyor.

3 Kasım 1996’da Susurluk kazası olduğunda Sami Hoştan, Veli Küçük’ü arayarak olayı bildirmişti. Bunun üzerine Küçük, Balıkesir Emniyet Müdürü Nihat Camadan’ı aramış, kazada ölen Mehmet Özbay’ın Abdullah Çatlı olabileceğini ve dikkatli olmasını söyleyerek uyarıda bulunmuştu.

Küçük, Ergenekon davasında Çatlı’nın cesedini almak için Hoştan’ı göndermekle de suçlandı. Yine Küçük’ün Kocaeli’nde görev yaparken yanına Çatlı’nın gelip gittiği iddia ediliyor. Tuncay Güney, verdiği ifadede, Giresun’da Veli Küçük ve bazı üst düzey askeri görevlilerle otururken Susurluk kazası ile ilgili Küçük’ün “Mehmet Ağar da ölecekti biliyorsun, o gün onlar otelde idiler, bunların aslında hep beraber gitmeleri, o kazada olmaları gerekiyordu, bizimkiler öbür arkadaki arabada idiler, Allah’tan o çantayı Drej Ali aldı” diye konuştuğunu öne sürdü. 18 Şubat 1997 tarihinde TBMM Susurluk Komisyonu’na ifade veren Jandarma Assubay Hüseyin Oğuz, Veli Küçük’ün Yeşil’i tanıdığını belirterek “Yeşil, Veli Küçük’ün sözünden çıkmazdı” demişti.

Cumhuriyet/ Alican Uludağ