Kobani direnişi, Türkiye'nin gündemini değiştirirken, AKP hükümetinin Kobani eksenli Kürt politikasına dönük eleştiriler ve bu politikaların devamı durumunda yaşanabilecek olumsuz gelişmelere ilişkin uyarılar da artıyor. Yaşanan gelişmeleri değerlendiren Türkiye'nin önde gelen gazeteci ve yazarlarının ortak değerlendirmesi ise, "devlet ve hükümetin Kürt karşıtı politikalarının sürdüğü ve bunun Türkiye açısından olumsuz sonuçlar doğuracağı" noktasında birleşiyor.

ÇANDAR: TÜRKİYE KOBANİ DÜŞSÜN İSTİYOR

AKP hükümetinin "Kobani'nin düşmemesi için elimizden geleni yaparız" biçimindeki sözlere rağmen, Türkiye'nin Kobani'nin düşmesini istediğini yazan gazeteci-yazar Cengiz Çandar, bugünkü yazısında Türkiye'nin Kürt karşıtı politikalarını ele aldı. Türkiye'nin, Başbakan Davutoğlu'nun söylediği biçimde Kobani'nin düşmemesi için hiçbir şey yapmadığına işaret eden Çandar, yazısında önemli değerlendirmeler yaptı.

Ankara'nın Kobani'ye bakışının, Kürtlere geleneksel bakış tarzı olan "İslamcı Türk Devleti"nin devamı olduğu değerlendirmesini yapan Çandar, Ankara'nın PKK ve PYD'ye yönelik tavrını ise şu analizle tamamladı:

"IŞİD ile 'barış' iddiası ile 'çözüm süreci' ne girmiş olduğunuz varsayılan PKK'yı bir tutuyorsanız ve PKK ile PYD arasında da fark gözetmiyorsanız; PYD'li Kobani'ye IŞİD'in saldırması karşısında kılınızı kıpırdatmanız için hiçbir sebep olmaz. Ankara'nın Kobanê düşmek üzere iken, PYD'ye yönelik tavrı şudur: Bizden yardım mı istiyorsunuz? Öyleyse, 'kanton'dan vazgeçin, , benim talimatı yerine getirin; şu anda ne idüğü belirsiz olsa da "Özgür Suriye Ordusu"na katılacağınızı ilân edin. Ve, "Allah sizden razı olsun" diyerek önümde eğilin.' Bu tavrın, YPG'nin tam da IŞİD karşısında Kobanê için ev ev savaştığı bir sırada, ona 'gelin sizden Hamidiye alayları yapalım', 'gelin sizi korucu yapalım' demekten hiçbir farkı yoktur. Kobani'de 'özerk Kürt yönetimi' görmeye tahammülü olmayan bir anlayışın Abdullah Öcalan ile neyi çözmeye niyeti olduğunu anlamak da kolay değildir."

Cengiz Çandar'ın yazısına gitmek için tıklayınız.

ZEYREK: TÜRKİYE'YE GÖRE IŞİD SADECE 'SEMPTOM'

Hürriyet gazetesi Ankara temsilcisi Deniz Zeyrek ise bugünkü yazısında, ABD öncülüğündeki uluslararası güçlerin, Türkiye'nin 'güvenli bölge' ile 'uçuşa yasak bölge' gibi temel taleplerine sıcak bakmadığını hatırlatarak, Türkiye'nin talep ettiği koşullar gerçekleşmediği için IŞİD karşısında harekete geçmediğini savundu. Türkiye'nin IŞİD'i bir 'semptom', Esad'ı ise sorunun kaynağı olarak ele alarak politika ürettiğini yazan, hükümetin de Meclis'ten geçen tezkereyi de mevcut koşullarda kullanmayacağını belirten Zeyrek, yazısını şöyle sürdürdü:

"ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, ABD'nin şu anki asıl hedefinin Beşar Esad değil IŞİD olduğunu belirtip, Türkiye'nin 2 isteğine de sıcak bakmadıklarını açıklasa da Ankara ısrarını sürdürecek. Türkiye ile ABD arasındaki bu görüş ayrılığını değerlendiren üst düzey bir diplomatik kaynak, şunları söyledi: " (...) Uluslararası koalisyonun içinde olmamız için oyun planını ve oyunun nasıl biteceğini bilmemiz şart. Bizim için oyunun finali de Suriye'de Esad'ın gitmesidir. Siyasi ve askeri hedeflerde mutabakata varmazsak ilerleyemeyiz. IŞİD bizim açımızdan bir semptom, sorunun kaynağı ise Esad."

ÇAKIR: SİLAHLI MÜCADELE KONSEPTİNE DÖNÜŞ

Kobani'de tüm dünyanın gözü önünde naklen cereyan eden Kobani direnişini "tanka karşı tüfeğin savaşı" olarak nitelendiren Ruşen Çakır ise, Türkiye ve dünyanın dört bir tarafında, Kürtlerin yoğun bir şekilde Kobani'yi savunma eylemlilikleri geliştirdiğini vurguladığı yazısında, Türkiye'nin tekrardan PKK'ye karşı 'silahlı mücadele' fikrine yöneldiği yönünde çarpıcı bir gözlemi dile getirdi. Devlet ve sivil toplumda, geçen dönem boyunca gelişen "Kürt sorunu silahla çözülemez" noktasından geriye dönüşün başladığı uyarısı yapan Çakır'ın yazısında yeniden çatışma riski öne çıkıyor:

"Bugün (IŞ)İD'in Kobani'de Kürtlere saldırmasını büyük bir iştahla ve tabii alkışlayarak seyredip "bunların yaptıklarını koca Türkiye Cumhuriyeti devleti neden yapamasın?" diye söylenen insanların sayısı hızla artıyor. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere devletin önde gelenlerinin de her fırsatta PKK ile (IŞ)İD'i eşitlediklerini, Kobani için "düştü düşecek", hatta "sıra diğer kantonlara da gelecek" diye konuştuklarını düşünürsek gidişatın hiç de parlak olmadığı anlaşılır. Halbuki çok büyük bir yanılgı söz konusu: (IŞ)İD Kobani'de galip gelmiyor, gelemiyor, kenti ele geçirebilse bile galip gelmiş sayılmayacak."

Ruşen Çakır'ın yazısına gitmek için tıklayınız.

CEMAL: KÜRTLER IŞİD BARBARLIĞINA TERK EDİLİYOR

Hasan Cemal ise, Kobani'de yoğunlaşan savaş durumunu ve Kürtlerin geliştirdiği yoğun eylemlilikleri ele aldığı yazısında, AKP hükümetinin yürüttüğü politikayla Kürtleri IŞİD'in 'insafına' terk ettiğini yazdı. Yaşanan gelişmelerin yalnızca bölgeyi değil, tüm Türkiye'yi karıştırabilecek nitelikte olduğu uyarısında bulunan Cemal, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tutumunu eleştirdi:

" (...) Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı dinliyorum televizyon ekranından. Gaziantep'in İslahiye'sinde, Suriye sınırı yakınlarında Suriyeli sığınmacılara hitap ediyor.

Arapçaya da çevrilen konuşmasında herhangi bir yenilik yok. Batı'ya, koalisyon güçlerine dönük çağrısını yineliyor:

- IŞİD'e vuracaksak Esad'la birlikte vuralım! Ayrıca bu iş sadece havadan bombalamakla olmaz.

Savaşçı bir dil Erdoğan'dan…

İki cümlesi daha var:

- Kobani düştü düşecek!

- IŞİD terör örgütüne karşı olduğumuz kadar, PKK terör örgütüne de karşıyız. Biz bu topraklarda huzur istiyoruz.

Erdoğan'ın söyledikleri böyle.

Nasıl yorumlanabilir?

PKK-PYD karşıtlığıyla Kürtleri, IŞİD'in insafına ya da barbarlığına terk eden bir tutum diyebilirsiniz."

Hasan Cemal'in yazısına gitmek için tıklayın.

AKP'YE YAKIN MEDYADA 'GEZİ SENDROMU'

AKP'ye yakın medyadaki bazı yazarların ise Gezi direnişi sürecinde toplumsal mücadeleyi çarpıtma ve 'itibarsızlaştırma' politikasının Kobani direnişinde de sürdürdüğü görülüyor. Türkiye'nin birçok şehrinde düzenlenen eylemlerin asıl hedefinin hükümetle hesaplaşmak olduğunu savunan Yeni Şafak Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Karagül, komplo teorileri üzerinde yoğunlaştığı yazısında şunları yazdı:

"Senaryonun iki hedefi var: Çözüm sürecini bitirmek ve Kürtler üzerinden bir Gezi senaryosu uygulayıp hükümetle hesaplaşmak. Asla Kürtlerin temel meseleleriyle bir alakası yok. Asla IŞİD'le hesaplaşma diye bir hedef yok. Hedef Suriye'den çok Ankara'ya yönelik ve işin tehlikeli tarafı da bu.."

(DİHA'dan alınmıştır)