HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, “Koğuştan dışarıya kadar iki kere x-ray cihazından geçiyoruz. Bugün orada bir memurun üst araması yaparken tacizine maruz kaldık" dedi.

Kobani davası duruşmasında tutuldukları Sincan Kapalı Cezaevi’nde kötü muameleye maruz kaldıklarını anlatan HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, “Düşmanca bir tutum ile karşı karşıya kaldık” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 24’ü tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobani Davası’nın 3’üncü duruşmasının 9’uncu oturumu, Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonda görülen duruşmayı, HDP milletvekillerinin yanı sıra çok sayıda kişi izledi. 

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay, RTÜK üyesi Ali Ürküt, eski milletvekili Emine Beyza Üstün, İbrahim Binici, eski milletvekili ve TJA aktivisti Ayla Akat Ata, Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, yeni dönem MYK üyesi Alp Altınörs, Meryem Adıbelli, eski parti sayman Zeki Çelik, eski MYK üyeleri Pervin Oduncu, Ayşe Yağcı, Bircan Yorulmaz, Bülent Parmaksız, İsmail Şengül, Dilek Yağlı ve Sibel Akdeniz ile yazar Nezir Çakan duruşma salonunda hazır bulundu. 

HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, DBP eski Eş Genel Başkanı Emine Ayna, eski MYK üyesi Zeynep Ölbeci tutuklu bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı. 

Tahliye edilen eski MYK üyeleri Can Memiş, Berfin Özgü Köse ve Cihan Erdal da İstanbul’dan SEGBİS ile duruşmaya bağlandı. 

Tutuklu yargılanan eski milletvekilleri Gülser Yıldırım ve Aysel Tuğluk ile tutuksuz yargılanan İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder, Ahmet Türk, Gülfer Akkaya ve Altan Tan ise mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, savunmasına hazırlandığı, tahliye edilen yerine kayyım atanan Kars Belediyesi Eşbaşkanı Ayhan Bilgen ise sağlık sorunları nedeniyle duruşmaya katılmadı. 

'DÜŞMANCA BİR TUTUM İLE KARŞI KARIYA KALDIK'

Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür söz aldı. Gür, cezaevinde karşı karşıya kaldıkları kötü muameleyi anlattı. Gür, “Koğuştan dışarıya kadar iki kere x-ray cihazından geçiyoruz. Fakat bugün orada görev yapan bir memurun üst araması yaparken tacizine maruz kaldık. Düşmanca bir tutum ile karşı karşıya kaldık. Bu tutumu protesto ediyoruz ve kabul edemeyiz. Cezaevi yönetimine, Adalet Bakanlığı’na ileteceğiz ama cezaevi yönetimi ve çalışanlarının bu insanlık onuruna aykırı tutumunu kabul etmiyoruz. Jandarmanın bizi buraya getirirken ki tutumu da iyi değil. Kötü muameleye maruz kalıyoruz. Cezaevi çalışanları hazırladığımız savunmaları okumaya çalıştılar, bunu kabul etmiyoruz” ifadelerini kullandı.

EMİNE AYNA: DÜŞÜNCELERİMDEN DOLAYI BURADAYIM

Duruşma, Emine Ayna'nın savunmasıyla devam etti. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Emine Ayna, “Kürt sorununun kucağınıza bırakıldığını düşünüyorum. Burada Kürt sorununun çözümü ve sorununa ilişkin ciddi tarihi bir belge olduğunu düşünüyorum” dedi. İddianamede sürekli bir “ideoloji” kelimesinin var olduğuna dikkati çeken Ayna, “Bir ideolojiye sahip olmak yanlış bir şeymiş gibi vurgular var. İdeoloji, insanların nasıl yaşamak istediğine dair cevabıdır. Nasıl yaşamak, nasıl bir yönetim, ülke istediğine dair düşüncelerinin toplamıdır. Siyasi partilerde bu ideolojinin çalışma alanıdır. İddianamede yaptığım konuşmalar, özetle iki düşünce etrafından baz alınmış. Bunlardan biri Öcalan’a özgürlük, diğeri demokratik özerklik talebine dair” dedi.

Özerklik talebinin hem DBP’nin hem de Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) tüzüğünde yer alan bir talep olduğunun altını çizen Ayna, “Bu talep tüm siyasi partilerde olduğu gibi o dönem çalıştığım DBP ve BDP’de devlet tarafından onaylanan tüzüklerdir. Siyasetçinin düşünceyi örgütleme gibi bir sorumluluğu var. Siyasi partilerde bunu örgütlemek zorunludur. Bunu mitingler, konuşmalar ve yazarak yaparlar. Düşüncelerimi ifade ettiğim için, düşüncelerimi partimin tüzüğüne bağlı kalarak örgütlediğim için burada bulunuyorum. İddianameye baktığım zaman, onlara delil diyemiyorum. Verilere baktığım zaman sadece konuşmalarım var” şeklinde konuştu. 

'KİMİ ÖLDÜRDÜM?'

Duruşmanın başından bu yana bir partinin siyasi faaliyetleri dışında bir şeyin konuşulmadığını kaydeden Ayna, iddianamede yer alan suçlamalara ilişkin ise şunları söyledi: “37 kişinin ölümünden sorumlu tutuluyoruz. Bunun delili nedir? Nasıl öldürdüm? Tanığı kim? Bunların hiçbirinin cevabı iddianamede yok. İddianamede yer alan deliller Öcalan’a özgürlük ve özerklik istemem. Öcalan’a özgürlük isteyerek kimi öldürdüm? Özerkliği anlatarak 37 kişiyi nasıl öldürdüm?” diye sordu.   

İddianamede somut delillerin yer almadığını vurgulayan Ayna, “Özerklik istemek, ‘devletin birliğini bütünlüğünü bozmak’ anlamına gelmez.  Özerklikle yönetilen ülkeler ortada.  Amerika Birleşik Devleti deniliyor. Her eyaletin kendi anayasası var ama tek devlet. İddianameye ilişkin yapılan konuşmaların özü bu. Bu suçlamalar nedeniyle 38 kez ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanıyoruz” diye belirtti. 

Ayna, iddianamede yer alan diğer konuşmalarında da barış vurgusunun olduğunu, bu nedenle suç teşkil etmediğini söyledi. Duruşmaya bir buçuk saat ara verildi. 

Kaynak: MA