Askeri savcılık Uğur Özdel’in Osman Denktaş’ı vurduktan sonra kafasına 3 el ateş ederek intihar ettiğini iddia edip, İlçe Jandarma Komutanı’nın da aralarında bulunduğu 5 şüpheli hakkında takipsizlik kararı verdi.

Ankara’nın Gölbaşı İlçesi Ahiboz Jandarma Karakolu’nda 27 Ağustos 2013 tarihinde meydana gelen olayda Mardinli er Osman Denktaş göğsünden, Diyarbakırlı er Uğur Özdel ise alnının ortasından, sağ kaşından ve sağ yanağından olmak üzere 3 MP5 otomatik tabanca kurşun ile vurularak öldürüldü. Olay yerinde iki MP5 makinalı tüfek ve altı boş kovan bulundu.

Jandarma Genel Komutanlığı Askeri Savcılığı, Gölbaşı Jandarma Komutanı Yüzbaşı Erkan Özçelik, Ahiboz Karakol Komutanı Başçavuş Serhan Gümüş, Uzman Çavuş Salih Korkut, Astsubay Recep Yalçın ve er Doğan Zorlu hakkında ‘İhmal suretiyle görevi kötüye kullanma’ iddiasıyla soruşturma başlattı.

Soruşturmayı 20 ayda tamamlayan savcılık, Uğur Özdel’in önce arkadaşını vurduğu, daha sonra tüfeği alnının ortasına tutarak kafasına üç kurşun sıkıp intihar ettiği kanatine vararak takipsizlik kararı verdi.

Kararda Gölbaşı Jandarma Komutanlığı’nda görev yapan Uğur Özdel’in, olaydan yedi gün önce Abinoz Karakolu’na gönderildiğini ve burada kalmayı istemediğini karakoldaki rütbelilere sık sık ilettiği belirtildi.

‘İNFAZ OLARAK ADDEDİLMELİDİR’

Özdel ailesinin avukatı Serkan Polat ise Kara Kuvvetleri Askeri Mahkemesi’ne verdiği dilekçede, eksik soruşturma gerekçesiyle takipsizlik kararının kaldırılmasını istedi.

Takipsizlik kararının çelişkili tanık ifadeleri ile verildiğini, olay yeri tutanağı ve otopsi raporunun değerlendirilmediğini belirten Polat, “Uğur’un vücudunda ikisi kasten öldürmeye delalet eden bitişik, diğeri yakın atış olmak üzere 3 mermi girişi vardır. Silahta sol el parmak izi varsa intihar mümkün değildir. Olay tamamen infaz olarak addedilmelidir” dedi.

Soruşturmanın genişletilmesini isteyen Polat, “Olayda üçüncü kişinin bulunması kuvvetle muhtemeldir. Takipsizlik kararı çelişkili tanık ifadeleriyle verilmiştir. Olay yeri tutanağı ve otopsi raporu değerlendirilmemiştir” dedi.

Psikolojik otopsi raporunda Özdel’in silahlı nöbet tutmasının sakıncalı olduğunun belirtildiğini ifade eden Polat, “Osman öldüğü sırada yanında bulunan silah kendi silahı değildir. Olay yerinde kamera kayıtları bulunmamıştır. Askeri alanda kayıtların kaybolması kuvvetle muhtemeldir. Askerde şüpheli ölümlerin tam aydınlatılmaması ailelerin vicdanını zedelenmektedir” dedi.

BABA ÖZDEL: NEREDEYSE BİZE DAVA AÇACAKLAR

Olayın üzerinden iki yıl geçmesine rağmen oğlunun mezarına gitmeyen ve mezarını yaptırmayan baba Mustafa Özdel, Uğur’un tek erkek evladı olduğunu söyledi. Olay aydınlatılıncaya kadar oğlunun mezarını yaptırmayacağını ve ziyaretine gitmeyeceğini ifade eden baba Özdel, şunları söyledi:

“Uğur o karakoldan şüphelendiğini ve başına bir şey geleceğini düşünüyordu. Ben oğlumu asker ocağına gönderdim. Oğluma sahip çıkmadılar. Sonra cenazesini bana teslim ettiler. Orada hiç bir yetkili bizimle ilgilenmedi. Oğlum şehit sayılmadı ve bizi suçladılar. Neredeyse bize dava açacaklar. Hangi kapıyı çalsak yüzümüze kapanıyor.”

ANNE ÖZDEL: OĞLUMU DEVLETE EMANET ETMİŞTİM


Sorumlulardan hesap sorulmasını istediğini kaydeden Anne Berfi Özdel de, “Ben oğlumu askere gönderdim. Önce Allah’a sonra devlete emanet etmiştim. Onları da Allah’a havale ediyorum. İnşallah kanı yerde kalmasın. İki yılda çok acılar yaşadık. Ben gördüm kimse bunu görmesin. Ben oğlumu devlete emanet etmiştim” diye konuştu.