Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Federal Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani ile birlikte 16 Kasım günü Diyarbakır'da gerçekleştirdiği ziyareti Yeni Özgür Politika gazetesinde değerlendiren KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, "PKK'nin; Güney Kürdistan yönetimi veya KDP'nin Türkiye ile yaptığı görüşmelere Kürtler aleyhine olmadığı takdirde söyleyeceği bir şey yoktur. Hatta olumlu görmektedir. Ekonomik ilişkiler ve siyasi ilişkileri olabilir. Yeter ki Kürtler ve diğer Kürdistan parçaları aleyhine olmasın" dedi.

Barzani'nin Türkiye ziyareti öncesi yaptığı "Rojava'da yaşananlar devrim değildir" açıklamasını da eleştiren Karasu, "Rojava'da yaşananlar devrim değilse dünyada tek bir devrim yaşanmamıştır" dedi.

"TÜRKİYE'YE GİTMEDEN 'ROJAVA'DA DEVRİM YOKTUR' DEMESİ RAHATSIZ ETMİŞTİR"

Bu defaki gidişin Kürt halkını rahatsız edici boyutları olduğunu ifade eden Karasu, "Kimse yoktur diyemez. Rojava devrimine saldıranları bir defa bile olsun kınamazken, Türkiye'ye gitmeden önce "Rojava'da devrim yoktur" demesi Kürtlerin çoğunluğunu rahatsız etmiştir" dedi.

Karasu, "Zaten bu sözlerden rahatsız olmayanın ulusal duyguları da, yurtseverlik duyguları da, demokratik duyguları da, vicdanı da zayıf demektir" diye ekledi.

Rojava'daki (Batı Kürdistan) tarihsel durumu değerlendiren Karasu, KDP'ye bağlı olan partilerin Batı Kürdistan'da örgüt çatışması yapmadığı ve halkla ilişkilenmediğini ifade ederken, "Sadece KDP etkisiyle sınırlı bir kitle tabanına sahip olmuştur. Bu nedenle PYD ile diğer partiler arasında kitle tabanı konusunda açık ara fark olması anlaşılır bir durumdur" diye kaydetti.

PYD'nin Arap Baharı olarak tanımlanan halk hareketlerinin Suriye'ye yansıyacağını öngörerek hemen örgütlenmesini geliştirdiğini ve dışarıdaki kadrolarını Rojava'ya çekme inisiyatifini ortaya koyduğunu vurgulayan Karasu, "Erken harekete geçmesi kısa sürede örgütlü gücünü arttırdığı gibi, askeri gücünü de oluşturmuştur. Daha ilk günden ne rejimin ne de muhalif güçlerin Suriye'yi demokratikleştirebileceğini düşünerek üçüncü çizgi olarak her ikisine de mesafeli olmuştur" dedi.

PYD'nin kısa sürede Suriye'nin en temel demokratik gücü haline geldiğini söyleyen Karasu, şu andaki silahlı güçlerin yarıya yakının halk milisleri olduğunu ifade etti. Karasu, "Bu devrime devletle ilişkisi olan sınırlı bir kesim ve KDP'ye yakın partilerin tabanı dışında tüm halk katılmıştır. Önder Apo'nun etkisinde gelişen bir devrim olduğundan kadınlar da bu devrimde yoğun ve aktif olarak yerini almıştır" dedi.

KDP'NİN DEVRİMDEN ANLADIĞI 36. PARALEL Mİ?

"KDP devrimi nasıl anlıyor, anlamak zordur" diyerek sözlerini sürdüren Karasu,  "Acaba ABD ve müttefiklerinin Irak devletinin 36. Paralelin üstüne çıkışını, yani Kürdistan'a girişini engellemesi mi, ABD'nin süper askeri gücüyle Saddam'ı devirip 36. Paralelin üstünü Kürt güçlerine bırakması mı, ya da KDP'nin Saddam güçleriyle birlikte YNK'yi Hewler'den (Erbil) atması mı olarak anlıyor? Kuşkusuz bu gerçekler Güney Kürdistan'da KDP ve YNK'nin mücadele yürütmediği ve bedel ödemediği anlamına gelmiyor. Ama dış güçlerin Güney'deki Irak devletini etkisizleştirmedeki rolünün dünyanın herhangi bir yerindekinden daha çok olduğu da tartışma götürmez bir gerçekliktir" ifadelerini kulland

"PYD ise 35 yıla dayanan bir örgütlenmeyi ve siyasi koşulları değerlendirerek doğru politika izleyip kendi özgücüyle Rojava devrimini gerçekleştirmiştir" diyen Karasu, "Ne devlet kendiliğinden Rojava'dan  çıkmış, ne de bu devrimin korunması bedelsiz olmuştur. Yüzlerce şehit verilmesi, ambargo altında imkansızlıklar içinde devrimin geliştirilmesi ve korunması sadece takdir edilecek bir durumdur. Özellikle bir Kürt partisinin, siyasi görüşü ne olursa olsun Rojava devriminin bu büyük başarısını desteklemesi gerekir" diye ekledi.

Karasu, "Devletle ilişkililer, birlikte hareket ediyorlar propagandası KDP yanlısı çevrelerin Türkiye ile ortaklaşan geliştirdiği bir kara propagandadır. Bunun belgeleri de ele geçirilmiştir" dedi.

"ROJAVA DEVRİMİ'NİN KDP'Yİ HEYECANLANDIRMAMASI ANLAŞILAMAZ"

"Şu kesindir" diyerek dikkatleri çeken Karasu, "Hiçbir devrimde olmadığı kadar demokratik hoşgörü Rojava devriminde olmuştur" ifadelerini kullandı.  Karasu, şöyle devam etti:

"KDP yanlısı partiler PYD'nin gücüne ulaşsalardı bu devrimin gerçekleşmesi sürecindeki bazı tutuklamalar ve hukuki müeyyidelerin yüz katını yaparlardı. Ama KDP etkisindeki partiler demokratik zihniyette olmadıkları ve bazı güçlere dayanarak Rojava'nın tümüne hakim olmak biçiminde hegemonik zihniyete sahip oldukları için demokratik yaklaşım gösteremiyorlar. Tüm güçlerin içinde yer alacağı ulusal birlik doğrultusunda hareket etmiyorlar. Dış güçlere ve KDP'ye dayanarak tek hakim olmak istiyorlar. Rojava devrimine düşmanlığın hikayesi ve özü budur."

Karasu devrimlerin esas olarak askeri başarılar kazanmak olmadığını söylerken, "Kürt Halk Önderi devrimi askeri başarı, hatta siyasi başarı olarak da görmüyor. Gerçek devrimi toplumsal devrim ve değişim olarak görüyor. Demokratik toplum yaratmak en büyük siyasi devrimdir. Kadın Özgürlük Hareketi ise en büyük toplumsal devrimdir. Bu her iki devrim radikal, demokratik devrimin gerçekleştiğinin kanıtıdır. Bu devrimler de dünyada görülmemiş düzeyde kapsamlı ve derindir. Rojava'da yaşananlar devrim değilse dünyada tek bir devrim yaşanmamıştır. Rojava devrimi toplumsal ve demokratik siyasi devrim olarak Rus, Çin ve Fransa devrimlerinden daha büyük devrimdir. Sadece coğrafya ve nüfus olarak bunlardan küçüktür" diye belirtti.

Karasu, şöyle noktaladı: "Rojava devrimi tüm Ortadoğu halklarını, hatta dünya halklarını heyecanlandırırken bir Kürt partisi olan KDP'yi ve yönetimini heyecanlandırmaması gerçekten de arızi ve anlaşılmaz bir durumdur. Eğer Rojava devrimi karşıtlığı ile Türkiye'den daha fazla destek almak için bu değerlendirmeler yapılmışsa bu daha da acı bir durumdur" şeklinde noktaladı. (ANF)