Radikal’den Pınar Öğünç başka bir Büşra’nın hikayesini yazdı:

Ne garip günler... Bir süredir mesaimiz absürd’lük cımbızlamak. Şu iddianamede böyle denmiş, artık şu da suç olmuş, şu suçun delili de buymuş. ‘Soğuk Savaş’ dönemindeki kızıl paranoyaya benziyor biraz. Defterine orak çekiç çizen öğrencinin, evinde Lenin için kadeh kaldıran iki arkadaşın tutuklandığı, bıyığı yüzünden hayatı kayanların dönemi. Ajan oldukları şüphesiyle Sovyet yönünden gelen kuşların imha edildiği zaman. Evet, burası Türkiye’ydi.
TMK çerçevesinde yürütülen soruşturmalar acıklı bir biçimde o günleri hatırlatıyor. Birkaç örgüte birden üyelikle suçlananlar, olmayan örgüt üyeliğiyle itham edilenler, KCK kapsamında bir örgüt üyeliğinden ifadesi alınırken sadece yazdığı kitaplar sorulanlar... Evet, burası da Türkiye, sene 2011.
KCK operasyonunun son dalgasında tutuklananlar arasında Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın ve yazar, yayıncı Ragıp Zarakolu’nun bulunması çok insana sesli biçimde “Pes” dedirtti. Aynı kapsamda o sabah teyzesiyle yaşadığı evden gözaltına alınan ve sonra tutuklanan ikinci Büşra’dan, Büşra Beste Önder’den söz edeceğim şimdi. Neden bir insanı ön plana çıkarıyoruz? İkinci Büşra’yı tanımak neden önemli? Çünkü onun hikâyesi, Kürt meselesini ‘dağdakileri birer birer öldürerek, şehirdekileri birer birer tutuklayarak’ çözme kararı alınmış gibi duran şu günlerde, nasıl bir mantıkla ilerlendiğini iyi anlatıyor.
***
Barış aktivisti Büşra Beste Önder, 20 yaşında, İstanbullu. Antropoloji okurken bölümünden tatmin olmayıp tekrar sınava girmiş. Şu anda Fransızca Kamu Yönetimi’nde birinci sınıfta. Tüm bunları öyle çok ders çalışmadan da becerdiğinden, etrafındakiler zeki bir kız diye tarif ediyor onu.
Seçim zamanında bir dönem BDP’nin İstanbul İl Basın Komisyonu’nda çalışmış. Bu ne demek? Partinin mitinglerini, toplantılarını basına duyuran, talep geldiğinde gazetecilerin partililerle söyleşi yapmasını sağlayan ekipten biri. İlgisi dolayısıyla her partide ‘kadın kolları’ ismiyle bulunan BDP’nin Kadın Meclisi’nde toplantılara katılmış.
Kendisi için ‘barış aktivisti’ diyor. Bu çerçevede birçok kampanyaya imza vermiş. Mesela Ahmet Türk’ün ev konusu nedeniyle yaşadığı ayrımcılığı protesto etmek için başlatılan ‘Evim evinizdir’ kampanyasında Türk’ü evine buyur etmek için imza verenlerden.
“‘Son terörist yok edilinceye kadar...’ dilinden uzaklaşılmalıdır” diyen Barış Meclisi’ne imza vermiş, DTP zamanındaki operasyonları kınamış. Önceliğin yeni bir anayasa yapılmasına verilmesi gerektiği gerekçesiyle referandumu boykot etmiş. Bunların hepsi imza...
Görüştüğüm yakın bir arkadaşı, son 6-7 aydır BDP’nin kapısından girmediğini söylüyor. Kaldı ki girse ne olur. Zaten mesele bu.
***
‘Şoke olduk’
Bir nokta kafalarını karıştırıyor, o da Büşra’nın eski erkek arkadaşının Deniz Zarakolu olması. Bir yıldan uzun bir süredir sadece iyi dostlar, hatta Deniz tutuklandığında ilk ziyaret edenlerden olmuş. Ne yazık ki çok iyi anlaştığı, Deniz’in babası Ragıp Zarakolu’nu ziyaret edememiş. Nedeni malum, ikisi de içeride.
Büşra’nın babası Tunuslu, Belçika’da yaşıyor. Birlikte büyüdüğü annesi ve teyzesi deseniz, oyunculuk olsun, seslendirme olsun, Yeşilçam’a yakın bir aile. Bunu neden söylüyorum, öyle politize bir ortamdan gelmiyor. Tam da bu yüzden ailesi de arkadaşları da panikte. Hayatlarında ilk defa karakol, cezaevi gören insanlar...
Büşra’yı liseden beri tanıyan, kimi zaman iki dost, kimi zaman abla-kardeş olduklarını anlatan bir arkadaşı diyor ki: “Şimdi bazı insanlar ‘Bunlar alındığına göre vardır bir şeyleri’ diyordur. Bizse ‘Buraya kadar geldi mi?’ diye şaşkınlık içinde soruyoruz. Büşra’nın böyle bir şeye dahil edilmesine şoke olduk. Bizim için evin küçük çocuğu cezaevinde şu anda. Üzerinde kalın bir şeyi var mı, üşür mü, onu merak ediyoruz. Çünkü gerçekten öyle bir insan. Şimdi bunu söylemek de saçma ama evinde hâlâ bir sürü oyuncak bebek falan olan biri...”
Daha ne denir?