KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Şu anda hükümetin yürüttüğü politikalar net ve açık biçimde bir savaş doğrultusundadır. Tamamen Kürt Özgürlük Hareketi'ni ezme ve tasfiye etme politikası yürürlüğe konulmuş durumdadır" dedi.

ANF’nin haberine göre  KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe mutabakatını reddetmesi ve Önder Apo'ya tecrit uygulamasıyla başlatılan bu savaşa karşı durmak dışında özgür ve demokratik yaşamı sağlatacak başka bir yol yoktur” dedi.

KCK açıklamasında öne çıkanlar şöyle:

“Siyasi partilerin seçim sonuçlarına göre davranması gerekirken AKP ve MHP’nin otoriter bir politikayı dayatması, halkın iradesine karşı bir darbe niteliğinde ortaya çıkmıştır. Demokratikleşme temelinde tüm sorun alanlarını ortadan kaldırmak yerine, gerillaya silah bırakma dayatması yaparak Türkiye bir çatışma sarmalının içine sokulmuştur. AKP seçim öncesi planladığı iç ve dış tehdit algısı yaratarak Türkiye'yi hegemonik otoriter bir sistem haline getirme politikasını yeniden devreye sokmuştur.

Şu anda ortaya çıkan topyekun savaş ve Özgürlük Hareketi'ni ezme saldırısı bu politikanın sonucudur. AKP hükümetinin Önder Apo'nun tecridini sürdürmesi ve seçimden sonra baraj yapımlarını hızlandırması ve tutuklamaları yaygınlaştırması da Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe mutabakatı da yok, taraf da yok, müzakere de yok, Kürt sorunu da yok biçiminde ifade ettiği savaş politikasının en somut pratikleşmeleri olmaktadır. Önceleri de uygulanmayan ateşkesin tümden bitirilmesi anlamına gelen bu uygulamalardan vazgeçilmesi çağrımızdan sonra Özgürlük Hareketi'ne karşı savaş açılması ve HDP üzerinde yoğun baskı kurulması Tayyip Erdoğan’ın politikalarının tümüyle pratiğe konulacağını gözler önüne sermiştir. Bülent Arınç’ın daha Suruç katliamından önce Trabzon’da yaptığı konuşmada ‘Terör örgütünü zor günler bekliyor, ağır bedeller ödeyecekler’ demesi Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı büyük bir savaş planlandığının ve devreye konulacağının açıkça ilanı olmuştur”

“24 Haziran’da yüzlerce siyasetçinin, yurtseverin, demokratın, devrimcinin tutuklanması, gerillaya yönelik hava saldırılarının süreklileştirilmesi, bu saldırıları protesto eden gençlerin, çocukların sokak ortasında öldürülmeleri, bu saldırıların sürdürülmesinde ısrar edilmesi, tüm demokratik yurtsever basına yönelik internet erişiminin engellenmesi, tüm basının bu savaşın psikolojik savaş aygıtları gibi çalışması tamamen 1990’lı yılların topyekun ve kirli savaş konseptinin yeni koşullara uyarlanarak pratikleşmesi olmaktadır. Tayyip Erdoğan ekibi ve AKP hükümeti Kürt halkına, Özgürlük Hareketi'ne ve demokrasi güçlerine teslimiyet dayatmaktadır. Böylece Kürt sorununda bir çözüm politikası olmadığı bir daha görülmüştür.”

‘SAVAŞ POLİTİKALARIN DURDURMAK İSTEYENLER GEÇMİŞ DÖNEM TECRÜBELERİNDEN YARARLANMALI’

Türkiye’de savaş politikalarını durdurmak isteyen herkesin geçmiş dönemin tecrübelerinden yararlanarak, tüm çabaların ve mücadelelerin merkezine Türkiye’nin demokratikleşmesini ve bu temelde Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümünü koyması gerektiğini savunan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı şöyle devam etti:

“Çünkü bu hedefleri önlerine koymadan yürütecekleri hiçbir çaba kalıcı barış ve istikrar getirmeyecektir. Şu anda tüm demokrasi güçlerinin üstüne düşen görev, 5-10 maddelik bir demokratikleşme programı temelinde demokrasi mücadelesini yürütme ve Türkiye'yi bu temelde bir demokratikleşmeye uğratmaktır. Artık şu ya da bu hükümetin demokratikleşme yönünde adım atıp atmayacağına bakmadan örgütlü toplumla birlikte bu demokratikleşme programı derhal pratikleşmeye geçirilmelidir. Türkiye'de demokrasiyi sadece parlamento içi yürütülecek mücadeleyle gerçekleştirmek mümkün değildir. Toplumsal muhalefeti harekete geçirmeden Türkiye'de temel sorunları çözecek bir demokratikleşmeyi gerçekleştirmenin mümkün olmadığını Türkiye siyasi tarihinin tecrübesinde görmek mümkündür.

Kürt Özgürlük Hareketi ve halkı; ya demokratik siyasal yoldan Türkiye'nin demokratikleşmesi gerçekleşecek, başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye'nin temel sorunları bu temelde çözülecek, ya da Kürt halkı kendi örgütlü gücüyle özyönetimini kurup kendi özgür ve demokratik yaşamını gerçekleştirecektir açıklamasını defalarca kamuoyuna deklare etmiştir. Şu andaki hükümet ve sistem içi siyasal güçler Kürt sorununun çözümünde adım atma yerine Kürt halkına karşı savaş açarak Kürt halkını sindirip özgürlük taleplerini bastırma dışında bir politik tutum ortaya koyamıyorlar. AKP hükümetinin en son ve MHP ve CHP’ye giderek Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı savaş programını açıklamaları bunun en somut ifadesi olarak ortaya çıkmıştır. Hiçbir siyasi parti de AKP’lilere savaş yapacağınıza sorunları çözerek bu savaşı ortaya çıkaran etkenleri ortadan kaldırın diyememiştir. Bu durum karşısında demokrasi güçleri başta AKP hükümeti olmak üzere siyasi partilerden sorunları şiddetle halletme politikalarını bırakarak çözüm için somut adım atmalarını istemelidir.

‘TÜRK DEVLETİ KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNDE PALYATİF GİRİŞİMDE BULUNMUŞTUR’

Demokrasi güçlerinin yapması gereken şey, savaş politikalarına karşı sorunları çözecek kendi politikalarını ortaya koymaları ve bu temelde mücadele etmeleridir. Sadece soyut barış ve ateşkes çağrılarının savaş politikalarını önleyemediği görülmüştür. Kürt Özgürlük Hareketi olarak yılardır tek taraflı ateşkes ilan edip çatışmasızlık sağladığımız halde devletin Kürt sorununun çözümünde bazı palyatif girişimler dışında hiçbir şey yapmaması bu gerçeğin ifadesi olmaktadır. Bu açıdan ateşkes ve kalıcı barışı kalıcı çözümle tamamlayan bir siyasi program ve bunun etrafında mücadelenin yükseltilmesi şarttır.

Şu anda hükümetin yürüttüğü politikalar net ve açık biçimde bir savaş doğrultusundadır. Tamamen Kürt Özgürlük Hareketi'ni ezme ve tasfiye etme politikası yürürlüğe konulmuş durumdadır. Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe mutabakatını reddetmesi ve Önder Apo'ya tecrit uygulamasıyla başlatılan bu savaşa karşı durmak dışında özgür ve demokratik yaşamı sağlatacak başka bir yol yoktur. Kürt halkı AKP'nin halkımızın özgürlük ve demokrasi özlemini bastırmayı hedefleyen politikasını çok iyi bilerek örgütlenmeyi geliştirip, derinleştirip yaygınlaştırarak mücadeleyi yükseltmelidir. Bunun için en başta da hiçbir tutuklamaya kesinlikle izin verilmemelidir.

AKP hükümeti her gün hava saldırıları yaparak, tüm Kürdistan coğrafyasını yakarak, siyasi soykırımı gerçekleştirerek, gençlerimizi ve çocuklarımızı öldürerek özgürlük mücadelemizi bastırmayı önüne koymuştur. Bizler de halk olarak, demokrasi güçleri olarak özgür ve demokratik yaşamın ancak bu otoriter hegemonyacı ve tekçi zihniyet ve politikaya karşı mücadeleyle elde edileceğini bilerek mücadeleyi yükseltmeliyiz. (Kaynak: ANF Haber)