Diyarbakır’da kayyım atamalarına karşı başlatılan Demokrasi Nöbeti’ne katılan yazar Eşber Yağmurdereli, bedelini ödedikleri özgürlüğü istediklerini belirterek, “Bunun için mücadeleye devam edeceğiz, elbette kazanacağız” dedi. 

HDP’li büyükşehir belediyelerine atanan kayyımlara karşı Diyarbakır Lise Caddesi’nde başlatılan Demokrasi Nöbeti 17’nci gününde destek ziyaretleriyle sürüyor. Eyleme destek veren Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Üniversite Öğretim Görevlileri Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildereli, 78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can ve yazar Eşber Yağmurdereli, alanda kurulan serbest kürsüde birer konuşma yaptı.

YAĞMURDERELİ: BEDEL ÖDEMEK GEREKİR

Yazar Eşber Yağmurdereli, kayyım atamalarının Türkiye’de demokrasinin olmadığı ve hukukun işlemediğinin bir göstergesi olduğunu ifade ederek, “Demokrasinin asli unsuru olan sandıktan çıkan iradenin herkes tarafından kabul edilmesi gerektiği gerçeği karşısında bunu görmezden gelen bir siyasi iktidarla karşı karşıyayız. Bu kabul edilemez. Eğer sandığa ortaya koyuyorsanız,  bunun gereğini yapacaksınız. Bunun gereği oradan çıkan iradeye onay vermektir. Demokrasinin bu kuralı çiğneniyor, demokrasinin işlemesi adına yapılması gereken çok şey olduğunu biliyoruz. En fazla Kürt halkının bu gereği yerine getirdiğini görüyoruz. Bu ülkede demokrasinin kazanılması konusunda her şeyden önce mücadele ve bedel ödemek gerekir. Bunlar bedel ödenmeden kazanılamaz. Ancak bedeli ödenen özgürlükler sahiplenilir. Bizler halklar olarak bedel ödedik, ödemeye devam ediyoruz. Biliyoruz bize lütfedilen demokrasi ve özgürlüğü değil, kendi emeğimizin çabamızın ürünü olan, bedelini ödediğimiz bir özgürlüğü istiyoruz. Bunun için mücadeleye devam edeceğiz, elbette kazanacağız” ifadesinde bulundu.

TÜRKDOĞAN: HUKUK GARABETİNDEN VAZGEÇİN

İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, demokrasiye vurulan bir darbeyi savuşturmak için geldiklerini ifade etti. Türkdoğan, insan hakları savunucularının böylesi dönemlerde barış hakkını da savunmaya devam ettiklerini belirterek, “Gerçekten bu toprakların barışa ihtiyacı var. Belediyelere kayyımlarla el konulması başkanların görevden alınması barış mücadelesinin ne kadar zor olduğunu da gösterdi” diye belirtti.

Türkdoğan, Kürt sorunu gibi devasa bir sorun olduğunu ve bu sorunu muhataplarından birinin sorunu demokratik yollarla çözmek istediğini, ancak Türkiye siyasi iktidarının şiddet yöntemi ile çözmeye çalıştığını ancak başarılı olamadığını belirterek, şunları söyledi: “Daha kaç can gidecek. Daha ne kadar Kürt halkının iradesine ipotek konulacak. Bunları tekrar tekrar yaşamak istemiyoruz. Bu kürsüden barışın ne kadar kıymetli olduğunu söylemek istiyorum. Er ya da geç barışı gerçekleştireceğiz. Ancak önce bu demokrasi mücadelesini hep birlikte vereceğiz. Daha güçlü karşı çıkacağız. Şimdi kimsenin korkmadığını, susmadığını görüyoruz. Son olarak siyasi iktidara sesleniyorum: Bu hukuk garabetinden, bu kanunsuzluktan vazgeçin. Eş başkanların hakkını verin. Kimseye iftira atmayın. Halkın cebinden çıkan tek kuruş paranın hesabını sorun. Yolsuzluk soruşturmalarının hesabını sorun.”

FİNCANCI: YAŞAMAK DİRENMEKTİR

TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Türkiye’de çok uzun zamandır Kürt halkının, siyasi iradesini yok sayma davranışı ile karşı karşıya olduğunu belirterek, “İktidarlar, nefret suçlarıyla Kürt halkı üzerine tüm gücü ile saldırmaya devam ediyor. Biz de insan hakları örgütleri olarak, direnmeye devam ediyoruz. Çünkü yaşamak direnmektir. İnsanlık direnerek bir yere ulaşacak. Bu direnmenin ne kadar değerli olduğunu bütün Türkiye’nin görmesi gerekiyor. Bu direnmeye, bu mücadeleye, bu barışçıl protestolara yönelik saldırılara da ayrıca ses çıkarmak gerekiyor. Türkiye insan Hakları Vakfı 2018 Ağustos’unda Diyarbakır’da sadece 9 başvuru almışken, 1019’un Ağustos’unda ise bu sayı 30’a çıktı. Bu devlet şiddetinin yaygınlaştırılarak insanlara korku yaymaktır. Ancak görüyoruz ki kimse kokmuyor” diye konuştu. 

YEŞİLDERELİ: KARŞI DURMAK İÇİN BURADAYIZ

Üniversite Öğretim Görevlileri Derneği Başkanı Tahsin Yeşildereli ise Türkiye’de son yıllarda tüm kurumlara baskı uygulandığını ve hem üniversiteleri ele geçirdiklerini hem de belediyeleri gasp ettiklerini söyleyerek, bu anti demokratik uygulamalara karşı durmak için burada olduklarını dile getirdi.

78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can da bu protestoları demokratik çerçevede yaygınlaştırmanın önemine değindi.

Konuşmalarının ardından heyet, önce Mardin’e daha sonra ise Van’a gideceklerini belirtti.

YENİ BİR SENERYO DEVREDE

Serbest kürsü konuşmalarının ardında açılan “İrademe dokunma” yazılı pankartın arkasında basın açıklaması gerçekleştirildi. HDP Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, son günlerde HDP il binası önünde “Çocuklarımız dağa gönderiliyor” iddiasıyla oturma eylemi yapan ailelerin durumuna değindi. Kayyımlara karşı her yerden yükselen direniş sesinin bastırılması için HDP Diyarbakır il binası önüne ailelerin bilinçli bir şekilde gönderildiğini belirten Özsoy, “Yeni bir senaryo devrede, bu yeni senaryonun adı çocukları kayıp olan aileleri partimizin kapısına yönlendirmektir. Anne ve babaların parti önünde oturma eylemi gerçekleştirmeleri sağlanarak partimiz karalanmaya çalışılıyor. Son 15 gün içerisinde bu durumun tekrarlanması rastlantısal bir durum değildir. HDP altı milyon oy almış bir partidir. HDP il binamız neredeyse biri bizi gözetliyor programına döndü. İçeri giren dışarı çıkan herkes polis tarafından kayda alınıyor. Dağa giden kişinin hiç mi aklı yok, bizim il binamıza gelip dağa geçecek. İl, ilçe çalışanlarımızı bırakın, vekillerimiz dahi yeri geldiğinde il binamıza girmelerine izin verilmiyor. Sabrımızı taşırmasınlar. Bizler ailelerin acılı olduğunu düşündüğümüzden ses etmiyoruz ama bunu sineye çektiğimiz anlamına gelmiyor. Kayyımlara kılıf bulunamadığından böyle senaryolar oynanıyor. Anadolu Ajansı partimiz önünde resmen film oynatıyor. Sabrımızı denemeyin” diyerek tepki gösterdi.

‘İSYANI YÜKSELTECEĞİZ’

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü ve Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir de, bunların kayyım değil sömürge valileri olduğunu kaydederek, “Biz biliyoruz ki 2016’da belediyelerimize ilk kayyım atandığında asimilasyona başladılar. Kürtçe tabelalar kaldırıldı, Kürtçe ana okullar kapatıldı. Bu kayyım mıdır? Sömürge valiliği midir? Biz biliyoruz ki bizden korkuyorlar. Çünkü burada tek toplumsal değişim var, eşitlik var. Ama tek adam rejiminde bu yok. Bu dönemki kayyımın gerekçelerinden biri eşbaşkanlık sistemiydi. Eş başkanlık eşit toplum demektir. Kadınlar ‘Eşbaşkanlık mor çizgimizdir’ dedi, evet öyledir. Eşbaşkanlık bizim özgürlüğümüzün adıdır. Kayyım buralardan gidene kadar mücadelemizi yükselteceğiz” dedi. 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı