Gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin'in ağabeyi İrfan Bilgin, kaybedilen kişilerin Türkiye halkları için mücadele ettiğini belirterek, Türkiye halklarına seslendi: "Onlara sahip çıkın, akıbetlerini sorun."

Galatasaray Meydanı'nda bir araya gelen kayıp yakınları ve İHD İstanbul Şubesi üyeleri, yine ellerinde kaybedilen yakınlarının fotoğrafları ile karanfiller taşıdı.

Avukat Gülseren Yoleri'nin verdiği bilgiye göre, Kenan Bilgin'in kaybedilişi şöyle:

Kenan Bilgin, 12 Eylül 1994 tarihinde, Ankara Dikmen'de bir otobüs durağında, Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince gözaltına alınır. Gözaltına alındığına tanıklık eden bir kişi İHD'yi arayarak bilgi verir. İHD ve Bilgin ailesinin avukatları, tüm yasal girişimlerde bulunurlar. İrfan Bilgin, dönemin İnsan Haklarından Sorumlu Devlet Bakanı Azimet Köylüoğlu ile görüşür. Köylüoğlu, "Ben bu insanı bulacağım" der ancak ertesi gün, "Benim yapabileceğim bir şey yok, bu ülkede insanlara işkence yapılır, öldürülür. Bu da onlardan biri olmuştur" der. 10 kişi Bilgin'i Ankara TMŞ'de gördüklerine dair tanıklık eder. Tanıklardan Avukat Murat Demir, mazgaldan bir kişi ile konuştuğunu, bu kişinin "Ben Kenan Bilgin 22 gündür buradayım. Sizi bırakırlarsa, aileme, avukatlara haber verir misiniz" dediğini söyler.

Ailenin talebiyle Cumhuriyet Bassavcısı tanıkların ifadelerini zapta geçirir ancak Emniyet gözaltına aldığını inkar eder. Aile dosyayı AİHM'e taşır. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Selehattin Kemaloğlu, tanık olarak verdiği ifadede, Kenan Bilgin'in gözaltına alınıp kaybedildiğine inandığını, olayın faillerini bulmak için çok uğraştığını fakat karşısına duvar dikildiğini söyler.

AİHM, polisin sahte tutanak, savcı Özden Toruk'un da sahte rapor düzenlediğini kayda geçirip Türkiye'yi mahkum ederken, bu karara rağmen Türkiye'de bir soruşturma başlatılmadı.

Av. Yoleri, ardından şunları söyledi: "Gözaltında kaybetme insanlığa karşı işlenen bir suçtur. Gözaltında kaybetme, kanunlar karşısında birey olarak tanınma hakkının kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının, işkenceye tabi tutulmama hakkının ihlalidir. Gözaltında kaybetme yanlız kaybedilene yönelik bir ihlal değil, geride kalanlar için de bir ömür boyu işkencedir. Bu insanlık suçundan, emir vericiler, uygulayıcılar kadar, gerçeği açığa çıkarmayanlar, hukuku işletmeyenler de sorumludur."

'DEVET POLİTİKASIYDI'

Kenan Bilgin'in kardeşi İrfan Bilgin ise kayıpların hikayelerinin birbirine benzediğini söyledi. Gözaltında kayıpların münferit değil, bir devlet politikası olduğunu belirten Bilgin, AKP hükümetinin "işkenceye sıfır tolerans, demokrasi" vaatleri ile 3 dönem boyunca oy topladığını kaydetti.

Bilgin, şöyle devam etti: "AKP Hükümeti kayıplar için, buradaki insanlar için hiçbirşey yapmamıştır. Ellerimizde tuttuğumuz resimler, bizim onurumuzdur. Onlara sahip çıkacağız. Bu insanlarla bizim ailevi bağlarımız olmayabilir. Ancak bu insanlar Türkiye halkları için mücadele etmiştir. Bu sebeple Türkiye halklarına sesleniyorum: Onlara sahip çıkın, akıbetlerini sorun" dedi.

KIRBAYIR: GİYDİĞİMİZ ATEŞTEN GÖMLEKTİR

12 Eylül'ün ilk kayıplarından Cemil Kırbayır'ın kardeşi Fatma Kırbayır, adalet istedi, "Giydiğimiz ateşten gömlektir. Bu acıyı artık savcılar dindirsin. Bu acıyı Berfo ananın çektiği acıyı torunları çekmesin. Kimse bu ateşten gömleği giymesin" dedi.

Kadriye Ceylan ise bir kez daha hükümete seslendi ve oğlu Tolga Baykal Ceylan'ın kaybedilmesinden sorumlu olanların yargılanmasını istedi. (ETHA)