KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Gülen cemaatini AKP’yi zorlamak, MİT’i etkisiz kılmak için PKK ile yapılan Oslo görüşmelerini deşifre ettiğini ve yargı konusu yaptığını söyledi. Karayılan, AKP’nin de cemaate karşı bazı hamleler yapacağını iddia ederken, “Ama Gülen Cemaati’nin devlet içindeki mevcut gücü de küçümsenecek bir güç değildir” diyerek Yeşil Ergenekon biçiminde örgütlendiğini söyledi.

 

Murat Karayılan, ANF’ye verdiği mülakatta Gülen Cemaatinin Kürt hareketine yönelik karşıt yayınları, AKP ile cemaat arasındaki iktidar çatışması ve bundan sonraki olası gelişmeleri değerlendirdi. “Gülen Cemaati devlet içerisinde çok etkili bir biçimde örgütlenmiştir” diyen Karayılan, BDP’li vekillere de yönelim olabileceğini iddia etti.

 

İşte görüşmede öne çıkanlar:

 

SURİYE REJİMİ İLE HERHANGİ BİR İTTİFAK YOK

AKP iktidarı Suriye muhalefetini desteklemektedir. Hatta silahlı kanadı desteklediği ve silahlandırdığı yönünde ciddi kanıtlar söz konusudur. Şimdi AKP hükümeti bunu yaparken, Suriye’nin de karşılığında olası bir faaliyette bulunmaması için Suriye devletine ciddi bir tehdit temelinde gizli bir sözleşme yaptığı anlaşılıyor. Yani şu denilmiştir “eğer siz PKK’yi desteklerseniz, biz o zaman müdahale eder ve her türlü yönelimi yaparak, iktidarınızı yıkarız”.

 

Suriye, kendi politikası gereği Suriye’de yaşayan Kürtleri doğrudan hedeflemek istememektedir. Özellikle muhaliflere karşı bastırma hareketini yürütürken, Kürtleri aynı dozajda hedeflemeyen bir politika yürütmektedir. Yani yaptığı budur. Bunun dışında PKK’nin özel olarak Suriye ile bahsettikleri gibi ne bir ilişkisi, ne de bir ittifakı vardır.

 

BATI KÜRDİSTAN’DA PKK YOKTUR

Batı Kürdistan'da PKK yoktur. Bu tamamen bir yalan ve çarpıtmadır. Batı Kürdistan'da, yani Suriye Kürtlerinin içerisinde Önder Apo’nun sevildiği-sayıldığı ve halkın her fırsatta Önder Apo’ya sahip çıktığı bilinmektedir. Ama PKK olarak bizim orada şuan itibarıyla herhangi bir aktivitemiz yoktur.

Fakat Suriye Kürtlerinin kendi partileri vardır. Yani orada sözünü ettikleri PYD gerçekliği Suriye çapında ve Batı Kürdistan'da çalışma yürüten, oranın kendi zeminine dayalı bir yapılanmadır. Bizim herhangi bir biçimde onlarla bir örgütsel-hiyerarşik sistemimiz yoktur.

 

OSLO GÖRÜŞMELERİNİ CEMAAT DEŞİFRE ETTİ

Kürt sorunu, Türkiye’nin en temel ve ciddi bir sorunudur. Ancak Gülen Cemaati AKP ile arasındaki hesaplaşmada bu sorunu kullanmaya çalıştı. AKP’yi zorlamak, işte ona yakın olan MİT’i ve MİT müsteşarını etkisiz kılmak için Oslo görüşmelerini deşifre etti ve sonra da yargı konusu yaptı. Halbuki Oslo görüşmeleri, bir uluslararası kuruluşun gözetiminde her iki tarafın da gizlilik sözü vermesi temelinde sürdürülen bir diyalog süreciydi. Bu diyalog süreci, her ne kadar tıkanmış ve başarısız olmuş olsa da, burada önemli olan Cemaat’in her şeyi kendi çıkarı çerçevesinde ele almasıdır. Eğer gerçekten Türkiye’nin temel sorunlarına karşı duyarlı olsaydı, bu sorunu böyle deşifre edip AKP’ye karşı bir hamle yapmada koz olarak kullanmazdı.

 

KÜRT SORUNUNA KARŞI DURUŞLARI CİDDİ DEĞİL

Kendisi daha önce Abant platformlarını yaptı, güya Kürt sorununu diyalogla çözmekten yana bir görüntü çizdi. Aslında bunların hepsi sahtedir; Kürt sorununu çözme değil, Kürtleri kendine tabi kılma çalışmalarıdır. Yani Kürtleri kendine dahil etme ve teslim alma çabalarıdır. Esas doğrultusunun bu olduğu şimdi daha net olarak anlaşılmaktadır. Bu cemaatin Kürt sorununa karşı duruşu ciddi değildir. Kamufle edilmiş bir sömürgeci zihniyeti içermektedir.

 

HER ŞEY İSABETLİ VE YERİNDE OLMUŞ DA DEMİYORUZ

“Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonu”nun kurulup, her iki tarafın işlediği yasadışı suçların açığa çıkarılmasını savunan bir hareketiz. Geçmişte silahlı mücadele yürütmüş bir hareket olarak yaptığımız bütün eylemleri üstlenmişiz ama yapılan her şey isabetli ve yerinde olmuş da demiyoruz. Önderliğimiz bu konuda gerekli-özeleştirisel açıklamaları yapmıştır.

 

AKP İLE CEMAAT ARASINDAKİ ÇATIŞMA SÜRECEK

Bence Gülen Cemaati’yle AKP arasındaki çelişki ve çatışma kamuoyu önünde soğutulmuş olabilir ama esas olarak bu çelişki ve çatışma derinleşerek devam edecektir. Belki bu çatışma doğrudan ve cepheden bir çatışma biçiminde gelişmeyecek. Daha farklı yöntemlerle her iki taraf birbirlerinin etki sahasını daraltmaya dönük çabalar sergileyeceklerdir. Çatışma daha çok bu biçimde gelişecektir.

 

YEŞİL ERGENEKON BİÇİMİNDE ÖRGÜTLENDİLER

Şimdiye kadar AKP’nin, daha doğrusu Erdoğan’ın Fethullah Gülen Cemaati’ne fazlasıyla ihtiyacı vardı. Özellikle ordu vesayetini geriletme, yine ordudan yana kendisine karşı düşünülen suikastları açığa çıkarma vb. konularda Fethullah Gülen’in de bir hayli çabası oldu. AKP’ye katkısı oldu. Fakat şimdi AKP daha güçlü. Ordunun vesayeti geriletilmiş durumda. Onun yerine Fethullah Gülen Cemaati, Yeşil Ergenekon biçiminde örgütlenmiş ve kendi sistemini geçirmek istemektedir. Yani tıpkı Ergenekon gibi ama daha örgütlü, hatta ileri düzeyde bile kendini örgütlemiş bir sistemi söz konusu ve bu sistemin devleti yönlendirmesini şuanda pratikleştirme sürecine girmiş bulunmaktadır. Erdoğan buna ne kadar göz yumar, ne kadar hazmeder, bilemiyorum ama kanımca özellikle yargıda ve polisteki etkisini sınırlamaya dönük adım adım bazı hamleler yapacaktır. Bu anlamda da bu çelişki ve çatışmanın durmayıp, tersine daha da etkili bir biçimde sürme ihtimali yüksektir.

 

AKP CEMAATE KARŞI BİR TAKIM YÖNELİMLERDE BULUNACAK

İleriki süreçlerde bir takım yönelimlerin bu anlamda olması yüksek bir olasılıktır ama Gülen Cemaati’nin devlet içindeki mevcut gücü de küçümsenecek bir güç değildir. Yani Türkiye basını bu konuları tartışıyor ama ya bilerek ya da bilmeyerek Cemaat’in gücünü görmezden gelme ya da etkisini göstermeme gibi bir hava söz konusu. Fakat Gülen Cemaati devlet içerisinde çok etkili bir biçimde örgütlenmiştir. Dolayısıyla öyle AKP’nin birden bire dıştalayacağı, tasfiye edeceği bir durumu söz konusu değildir. Fakat kendine dokunan yerlerde dengeyi sağlayabilir, bazı yerlerde kadrolarını daha pasif görevlere getirebilir, bu anlamda hem uzlaşı, hem çelişki, hem de çatışma biçiminde bir ilişki durumunu sürdüreceğinden bahsetmek mümkündür.

 

KCK OPERASYONLARI GÜLEN PROJESİ

Tabii bahsettiğim bu uzlaşma, çelişki ve çatışmaların en iğrenç yanı, bu konularda Kürt sorununu birbirlerine karşı kullanmalarıdır. Halbuki Kürt sorunu Türkiye’nin temel bir sorunudur; ciddi bir sorundur. Bu konuda birbirine karşı hamlelerin yapılıyor olması tehlikelidir. Her bir taraf daha fazla milliyetçi olduğunu, bu sorunu daha fazla çözmede -daha doğrusu tasfiye etmede- ehil olduğunu gösterme çabası içerisine girmişlerdir. Örneğin KCK adı altında yürütülen Siyasi Soykırım Davası. Bu, aslında Gülen Cemaati’nin bir projesi olarak hükümete sunulan ve hükümet tarafından da kabul edilerek ortaklaşılan, Kürt siyasetine karşı yapılmış bir saldırıdır. Bir taraftan diyalog sürdürülürken, diğer taraftan da diyalog sürecine bir hançer gibi bu operasyonlar sokulmuştur. Diyalog sürecinin sonuçsuz kalmasının bir boyutu da budur.

 

BDP’Lİ VEKİLLERE DE UZANABİLİR

Tıpkı ‘94 Martı’nda yapıldığı gibi bu sürecin parlamenterlere kadar uzanacağı yönünde belirtiler vardır. BDP Van milletvekili Kemal Aktaş’ın durumunun bu temelde gündeme getirilmesi söz konusudur. Sorun, sadece Sayın Kemal Aktaş’ın sorunu değildir.

 

AKP BAHARDA YENİ BİR SÜREÇ BAŞLATMAYACAK

Böyle bir şey söz konusu değil. Eğer ki, tasfiyeye hizmet ederse böyle bir şey yapabilirler. AKP ve Türk devletinin Kürt sorununda yeni bir süreci başlatması için bir kere yeni bir karar alması gerekir. Önceki sürecin, Oslo ve İmralı görüşmelerine kadar giden sürecin başarıya gitmemesinin temel nedeni neydi? AKP hükümetinin gerçek anlamda sorunu çözmeye dönük bir kararının olmamasıydı. Evet, açıkça söylüyorum, AKP hükümeti şimdiye kadar Kürt sorununu çözme konusunda bir karara sahip olmamıştır. O, Kürt sorununu çözmeyi değil, hep Kürtleri bir biçimde oyalayarak ve zayıflatarak, tasfiyeyi hedeflemiştir. Şimdi bu konuda başarısızlığa uğradı.

 

Diğer önemli bir durum da Önder Apo’nun dünyayla ilişkisi kesilerek, İmralı’da tutulup, başka muhatapların aranması da beyhude bir çabadır. Bunun hiçbir biçimde mümkünatı yoktur. Tek muhatap Önder Apo’dur. 3 buçuk milyon kişinin, “Önder Apo benim siyasal irademdir” diye imza atması boşuna değildir.

 

ÖCALAN’IN KOŞULLARI DEĞİŞMEDEN ÇÖZÜM MÜMKÜN DEĞİL

Çözüm isteniliyorsa tek çözüm yolu vardır; Önder Apo şartlarını söylemiştir. Sağlık, güvenlik ve özgürlük koşulları olmadan sorunun çözümü mümkün değildir. Artık bu böyle gelişecektir. Bunu yapmayıp da, yerine başka şeylerin dayatılmasının bizim tarafımızdan kabul edilmesi asla ve asla mümkün değildir. Bunu herkesin bilmesi lazım.

 

YALAN HABERLERE ALDANMAMALI

Bir de Kürt halkını beklentiye sokmak, var olan enerjisini-mücadele gücünü zayıflatmak için “görüşmeler olacak, sorun çözülecek” türünden senaryolar sürekli üretilmektedir. Böyle bir şey söz konusu değildir. Örneğin şimdi Cumali arkadaşın avukatlarına gönderdiği bu faksından hareketle eminim ki birçok köşe yazarı, basın-yayın çevresi işte “mutlaka bir şeyler vardır, onun için şöyle bir mesaj verilmiştir” diyeceklerdir. Ortada herhangi bir görüşme durumu yoktur. Görüşme olasılığı da bu koşullarda yoktur.