Darbe girişiminden sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümet, istihbarat zafiyeti olduğunu ifade ederken Silahlı Kuvvetleri'nde de yapısında bir takım değişikliklere gidileceğini belirtiyor.

Çağıl Kasapoğlu’nun BBC’de yer alan haberine göre, Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, Milli İstihbarat Teşkilatı'nda (MİT) ciddi ve köklü reformlar yapılacağını, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin de eğitim planlarını da gözden geçirilmesi gerektiğini söylemişti.

İçişleri Bakanı Efkan Ala da Jandarma'nın İçişleri Bakanlığı'na bağlanacağını açıkladı.

Henüz yapılacak değişikliklerle ilgili atılan yasal bir adım yok ama medyada da Genelkurmay'ın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanacağı ve Silahlı Kuvvetler'e personel alımında İmam Hatip mezunlarına da hak tanınabileceği gibi haberler çıktı.

15 Temmuz'dan sonra Silahlı Kuvvetleri, MİT dahil birçok kurumda binlerce kişi tasfiye edildi, OHAL ilan edilerek kanun hükmünde kararnamelerle yasama yetkisinde hükümetin eli güçlendi.

Hükümet, güvenlik zaafiyetinin, istihbarat ve Silahlı Kuvvetler merkezli olduğunu savunuyor ancak Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, 15 Temmuz'a götüren sürece yalnızca istihbarat zafiyeti olarak bakmanın 'dar çerçeveli bir bakış' olduğu görüşünde.
"Siyaset ve siyaset üretimiyle birlikte, siyasetin devleti kurumsal yapıları şekillendirmesi çalıştırmasıyla birlikte değerlendirmemiz zorunludur" diyor Cevat Öneş.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, darbe girişimini eniştesinden duyduğunu söylemişti. MİT Müsteşarı Hakan Fidan'la Cuma günü yaptığı görüşmede de Fidan'a da "çok kötü bir sınav verdiniz" dediği yansıdı medyaya.

Öneş, darbenin haber alınmasından ziyade, tarihsel süreçte darbe girişimine sürükleyen bu tehdidin yeterinde değerlendirilip değerlendirilmemesinin de sorgulanması gerektiğini ifade ediyor.

Eski MİT yetkilisinin bu tehdidi ortaya çıkaran duruma ilişkin tespitleri şöyle:

"Bu cemaatin ortaya çıkışı, gelişimi içerisinde risk yaratan, bu gelişimi sağlayan neydi, bu kadrolaşmaya sürekliliğe sahip şekilde göz yumulması, siyasal İslam'ın söylemi ve zihniyeti içerisinde veya yandaşlık muhafazakârlık bakışının yaklaşımı içerisinde meseleye bakmak ve karşılıklı çıkar hesabıyla meseleleri görmezden gelmek böylesi bir tehdidi ortaya çıkardı demek ki."

Türk Silahlı Kuvvetleri'nde darbe girişimi sonrası dikkat çeken en büyük değişiklik Balyoz ve askeri casusluk davalarında cezaevinde yatan rütbeli askerlerin 'acil' koduyla göreve çağrılmaları oldu.

Uzmanlar, orduda Cemaat'in Silahlı Kuvvetler'e sızmasının 1980'lere dayandığına dikkat çekiyor.

Yine aynı uzmanlara göre asıl kadrolaşma ise, Balyoz ve Ergenekon soruşturmalarıyla tasfiye edilen üst düzey subayların yerine, terfileri hızlandırılan ve bugün darbeyle bağlantılı olmakla suçlanan isimlerin getirilmesi yaşandı.

Emekli askerler, o sürecin ardından Balyoz sanıklarının yeniden göreve atanmasını 'çok olumlu bir gelişme' olarak yorumluyor.

Balyoz davasından yargılanan Emekli amiral Semih Çetin, Silahlı Kuvvetler'de yaratılan boşluğun doldurulmasının kolay olmadığını söylüyor ve tasfiyelerin tutuklamaların Silahlı Kuvvetleri zayıflatmayacağını aksine güçlendireceğini öngörüyor.

Emekli amiral Çetin, yeni görevlendirmelerle Silahlı Kuvvetlerin 'siyasileşmesine' de engel olunması gerektiği görüşünde:
"Silahlı Kuvvetlerin içerisinde siyaset, din, mezhep gibi unsurlar olduğu anda o Silahlı Kuvvetler gücünü kaybeder. Bana soruyorlar 'Size geri dönmeniz önerilirse döner misiniz' diye. Ben de kesinlikle olmaz diyorum çünkü ben emekli olduktan sonra bir dönem siyaset yaptım."

"Eğer hükümet buralara kendi siyasi görüşüne yakın insanları yerleştirmeyi düşünüyorsa, böyle bir şey olabilir mi bilmiyorum (...) AKP iktidarına yakın generaller amirallerin bir kenarda atamalarını beklediği gibi bir durum söz konusu değil."

Balyoz sanıklarının yeniden göreve atanmasını olumlu bulan bir diğer isim de Deniz Kuvvetleri Komutanı olması beklenirken, Balyoz, Ergenekon ve İzmir'deki askeri casusluk davalarını gerekçe gösterip 2013 yılında Donanma Komutanlığı'ndan istifa eden Oramiral Nusret Güner.

'ORDUDAKİ CEMAAT YAPILANMASI UYARILARIM DİKKATE ALINMADI'

Güner, ordudaki Cemaat yapılanmasıyla ilgili uyarılarını o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil birçok makama ilettiğini söylüyor, "Ancak kaale alınmadım. Benim istifam, ordu içindeki bir takım faaliyetlere ilgili Türk milletinin dikkati çekmekti. Bakın bu noktaya gelindi" diyor.

"Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yapılan bu Balyoz, Ergenekon operasyonlarını kabul edemiyordum. Türk ordunun disiplini ortadan kalmıştı. Silahlı Kuvvetler personeline komutanlarının evlerini dinleyebilecekleri söyleniyordu. Komutaların ast üst münasebetleri zedelenmişti. Çok tehlikeli bir durum diye ikaz etmiştim."

Orduda, Balyoz ve Ergenekon sonrası ast üst yapıdaki değişiklik ve tasfiyelerle büyük bir boşluk olduğunu kendi deneyimiyle anlatıyor:

"Özellikle gençler arasında orduda büyük boşluk var. Son askeri şuraya girdiğimde durum şuydu. Normalde Deniz Kuvvetleri'nde 35-40 kişi içerisinden seçip altı tanesini amiral yapardık."

"Benim ayrıldığım sene, biz yedi kişi içerisinden altı kişi seçmek zorunda kaldık. Hepsini attılar. Benden sonra iki albaydan, yeni albay seçmek zorunda kalacaklardı. Öyle olunca da vasıfları farklı olanları, komutanlar yapmamışları seçtiler. Atılanlarla geri kalanlara yer açtılar."

Bundan sonra Silahlı Kuvvetleri'n yapısıyla ilgili ise çok iyimser değil. "Düzelmesi en az 30 yıl alır" diyor ve ordu için önceliğin tehditlere karşı güvenlik tedbirleri alarak, ordu içinde 'temizliğe gitmesi' gerekliliği olduğunu ifade ediyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yapısının nasıl şekilleneceği birçok uzmana göre 28 Temmuz'da yapılması kararlaştırılan Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında belirlenecek.

Genelkurmay eski İstihbarat Başkanı İsmail Hakkı Pekin, ilk kez Genelkurmay yerine Çankaya'da toplanacak olan YAŞ'la birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri'nde emir komuta heyetinin değişebileceği görüşünde:

"Türk Silahlı Kuvvetleri, bu kadar kolay astlar tarafından örgütlenip darbe yapabilecek fırsatı veren sistemden ayrılıp başka bir siteme geçebilir."

Pekin'e göre istihbaratta da bir takım değişiklikler beklenebilir:

"Bir iç istihbarat teşkilatı kurulmalı ve görevi yalnızca bu olmalı. İstihbarata karşı koyma ve güvenlik. 'Counter intelligence' dediğimi görevi yapmalı. Anayasaya karşı, illegal hareketlere karşı istihbarat elde etmeli. Polis de bunun sadece icraatçısı olmalı. MİT de ayrı, dış istihbarattan sorumlu olmalı."