İstanbul'un deprem tehlikesi üzerine konuşan, Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Haluk Özener, "Kuzey Anadolu Fayı da Marmara Denizi'nden geçerek İstanbul için büyük bir tehlike yaratmaktadır" dedi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ev sahipliğinde gerçekleştirilen Deprem Çalıştayının ilk gününde bilim insanları, "İstanbul'un deprem tehlikesi"ni konuştu.

Moderatörlüğünü bilim insanı Prof. Dr. Marco Bohnhoff'un yaptığı "İstanbul'un deprem tehlikesi" oturumunda Türkiye Deprem Vakfı'ndan Prof. Dr. Mustafa Erdik, Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Haluk Özener ve Prof. Dr. Semih Ergintav, İstanbul Teknik Üniversitesi'nden ise Prof. Dr. Ziyadin Çakır, Prof. Dr. Okan Tüysüz ve Prof. Dr. Sinan Özeren sunumlar yaptı.

DEPREMİN BÜYÜKLÜĞÜNÜ TAHMİN ETMEK ÇÖZÜM DEĞİL

Yaptığı konuşmada sadece beklenen depremin büyüklüğünü tahmin etmenin çözüm olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Erdik, "Bizim, deprem olduğunda hangi segmentte olacak ve orada deprem olduktan sonra ikinci segmentin kırılma ihtimali ne olacak, o iki kırılmadan sonraki dalgalanma fenomeni nasıl gerçekleşecek… Bunların hepsini bilmemiz gerekiyor. Mesela Kuzey Anadolu fayında 7.2'lik, 7.3'lük, 7.4'lük bir deprem olacak demek sorunları çözmüyor. Bazı fay hatları çok güçlü olarak değerlendirilmiyor. Özellikle 2005 yılından sonra yaklaşan depremle ilgili bazı tahminler var. 30 yıllık bir değerlendirmeye dayalı olarak tahminlerde bulunuyor bu çalışmacılar ama burada 2 fay var. Bunlar kilit faylar olarak değerlendiriliyor. Neden? Çünkü bazı modeller kullanılarak bunların kırılma ihtimali hesaplanıyor ve her yıl 6.5 büyüklüğünde bir depremin olasılığı yüzde 3.3 olarak veriliyor. Marmara fayında, yapılan çalışmaya göre yıllık 7'den büyük bir deprem olma olasılığı yüzde 1.4. Baktığınızda bu olasılığın az olduğunu düşünebilirsiniz ama bu yine de bir olasılık demek. 2 ile 4 arasında değişen bir olasılık var ve büyük bir deprem olmadığı sürece istatistiksel olarak bu rakamlar aynı kalacak" şeklinde konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Haluk Özener, "Şu anda tüm Türkiye'yi 450 farklı istasyon ile takip ediyoruz. Hem Türkiye'de, yoğunluk olarak da 250 istasyon ile Marmara'yı gözlemliyoruz. 500'den fazla aktif fay var ülkemizde. Bunların en önemlilerinden biri olan Kuzey Anadolu Fayı da Marmara Denizi'nden geçerek İstanbul için büyük bir tehlike yaratmakta. Tarihsel olarak baktığınızda 4'ün üzerinde 10 binin üzerinde deprem olmuş. 119 yılda tüm Türkiye'de" dedi.

YILDA ORTALAMA 15 BİN DEPREM KAYDEDİLİYOR

Özener, "Bu yıl kaç tane deprem olmuş Marmara'da? Niye bu kadar heyecanlanıyoruz? 2 bin 97 tane deprem olmuş bu yıl içinde. Yılda ortalama 15 bin kadar deprem kaydediyor arkadaşlarımız. Günde 50 deprem çözümü yapıyorlar. Her 6,5 yılda bir bu coğrafyada bir deprem oluyor. En son 7'nin üzerindeki deprem Van depremiydi. Üzerinden 8 sene geçti. Ortalamanın biraz üzerindeyiz" şeklinde konuştu.

Deprem tehlikesi için farklı kollardan veri toplamak adına planlanan Marmara deniz tabanı gözlem evleri ile ilgili olarak Özener, "Deniz tabanına 11 tane deniz tabanı sismometresi ve açılım ölçerler denizin 1200 metre derinliğine atıldı. Ardından belli periyotlarla gidilip bu veriler toplanıyor. Bunlarla risk, akma, kayma hareketlerini gözlemleyebiliyoruz" ifadelerini kullandı

Tarihi ve kültürel mirası! korunmasına yönelik gözlemler de yapıldığını dile getiren Özener, "En son örneği çok önemli, İBB'nin de içinde olduğu bir Avrupa projesi başlattık. Tüm surlar gözlemleniyor. İstanbul'u çevreleyen surların ayakta kalması, gözlemlenmesi çok önemli" dedi.

ZAYIF ZEMİNLER ÜZERİNDE YOĞUNLAŞMALI

Mevcut araştırmaların zayıf zeminler üzerinde yoğunlaşması gerektiğini dile getiren Tüysüz, "İstanbul'un içinde aktif fay olmayan bir bölge. Bugüne kadar yapılan çalışmalar ile İstanbul'un içinde bir aktif fay yok. Genel olarak kaya üzerine oturan bir şehir. Ancak bu kayaların yapısal özellikleri konusunda bilgimiz oldukça kısıtlı. Trakya formasyonu başta olmak üzere bazı kayalarda yoğun bir ayrışma bu kayaların niteliklerin yitirmesine yol açmış durumda. Zayıf zeminler, özellikle Avrupa yakası, Karadeniz kıyısı, Asya yakasının sahil kesimi ve alüvyon dolgulu vadilerde yer alıyor. Deprem esnasında bunlar üzerinde zemin birikmesi, sıvılaşma, heyelan gibi tehlikelerin ortaya çıkması mümkün. Dolayısıyla özellikle zayıf zeminler üzerinde yoğunlaşacak mevcut araştırmaların daha detaylı hale getirilmesine yönelik çalışmalar yapılmasında yarar olduğu kanaatindeyim" ifadelerini kullandı.