Hürriyet’ten İsmail Saymaz, Fethullah Gülen Grubu’nun komploları nedeniyle tutuklanıp intihar eden Alevi asker Ali Tatar’ı ve onu tutuklatan savcının firarını çarpıcı bir yazıyla ele aldı:
 
ONUR İNTİHARINDAN ONURSUZ BİR FİRARA
 
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda görev yapan amirallere yönelik suikast iddialarına karşı yakalama kararı çıkartılan Yarbay Ali Tatar’ın 2009’daki onurlu intiharına 15 Temmuz sonrası karşılık geldi: Tutuklatan savcı Pehlivan’ın onursuz firarı.
 
Kocaeli’nin Değirmendere ilçesine bağlı Yüzbaşılar Mahallesi, 17 Temmuz 2009’da polis operasyonuyla uyandı. Polisler; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Teğmen Alperen Erdoğan, Yakut Aksoy ve Burak Düzalan’ın evini bastı. Evde kimse olmadığı halde polis, arama işlemlerine geçti ve kamerasını çalıştırdı.
 
Görüntülere göre salonda bir kanepenin üzerinde giysiler ve giysilerin üzerinde flaşdisk bulundu. Kanepenin minderi kaldırıldı. Altından Abdullah Öcalan’ın kitabı çıktı. Kitabın içinden, çocuk ve hayvan pornosu CD’si düştü. Banyoda uyuşturucu bulundu. Kamera kapandığında, verilen mesaj açıktı: Teğmenler hem uyuşturucu bağımlısı, hem sapık hem de PKK’lıydı! Yeter mi? Yetmezdi.
 
Flashdiskten, bilgisayar ortamında yazılmış ‘word’ dokümanı çıktı. Sözde bu teğmenlere, Doğu Perinçek emirler vermişti. Güya teğmenler PKK ile görüşecek; ÇYDD’li bursiyer kızlar ‘genç teğmenlerin yeteneklerini artırıcı eğitimlerden’ geçirilecekti!
 
Peki, Perinçek ile teğmenler arasındaki ‘köprü eleman’ kimdi?
 
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Şube Müdürü Öğretmen Yarbay Ali Tatar...
 
Tatar ve teğmenlerin de içinde bulunduğu askerler; bir evde bulunan nottan hareketle, Deniz Kuvvetleri Komutanı Metin Ataç’a suikast düzenleyecek örgütün üyesi olmakla, komutanlarını vurmakla suçlanıyordu. Gazeteler ertesi gün “Amirallere Suikast” manşetiyle çıkmıştı.
 
BİR KAPICININ SUBAY OĞLU
 
Hayatına son verdiğinde yanı başında bir not bulundu: “Şunu bilin ki en küçük suçu ve günahı olmayan ben, bu hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum.”
 
Tatar, Sivas’tan Ankara’ya göçmüş Satı ve Hüseyin’in beş çocuğundan sonuncusuydu. Keçiören’de 1967’de doğmuştu. Babası Hüseyin evi geçindirmek için kapıcılık ve odacılık yaptı. Satı çamaşıra ve temizliğe gitti. Ali ağabeyleriyle pazarcılık yaparak harçlık çıkardı. Hacettepe Üniversitesi’ni bitirip öğretmen olarak bahriyeye girdi. Evlendi, Gökçen’i doğdu.
 
Tatar’ın hayatı, ‘Amirallere Suikast’ operasyonuyla sarsıldı. 5 Aralık 2007’de İstanbul Başsavcılığı’na çıkarıldı. Savcı Süleyman Pehlivan, Tatar’ın önüne, flashdiskten çıkanların yanı sıra ‘ihbar tutanağı’ koydu. Tutanakta; Tatar’ın Deniz Kuvvetleri’ne Alevileri topladığı, DHKP/C’li olduğu iddia ediliyordu. Dayısı Hüseyin’in DHKP/C’den tutuklu, ‘Süleyman’ adlı kuzeninin silahlı örgüte üye olduğu öne sürülüyordu. İhbarda, “Tatar, Alevi olup Sivas’ın Yuva Köyü’ndendir. Yuva köyü PKK yatağı olarak bilinmektedir” deniliyordu. Tatar hayretler içerisindeydi. Teğmenleri tanımadığı gibi, evraklarda yazılanlardan da bihaberdi. Dayısı Hüseyin, 30 yıldır Almanya’daydı. ‘Süleyman’ adlı kuzeni yoktu.
 
Bütün itirazlarına rağmen Hasdal Askeri Cezaevi’ne konuldu. Avukatının itirazı üzerine 11 gün sonra tahliye edildi. Dışarıya adım attığı anda Savcı Pehlivan, tekrar tutuklanmasını istedi. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Aralık 2009’da yakalanmasına karar verdi.
 
O gün, cezaevine götürmek üzere asker kapıya dayandığında Tatar, banyoya girmek istedi. İçeriden bir el silah sesi duyuldu. Hayatına son vermişti. Yanı  başında, karaladığı bir not bulundu. Not şöyle bitiyordu:
 
“Şunu bilin ki en küçük suçu ve günahı olmayan ben, bu hukuksuzluğa isyan ve bu karanlığa bir nebze ışık olabilmek için hayatıma son veriyorum.”
 
TUTUKLATAN HAKİM ŞİMDİ CEZAEVİNDE
 
Tatar’dan sonra hayat hızlı aktı: Tatar’ın cenazesine, suikastla suçlandığı amiralleri de katıldı. İddianamede, ‘amirallere suikast’ iddiasının olmadığı anlaşıldı. Flashdiskin, dört teğmenin bilgisayarlarında kullanılmadığı, üzerinde parmak izi olmadığı saptandı. Uyuşturucu ve Öcalan kitabından da parmak izi çıkmadı.
 
Bu dava, 17/25 Aralık’tan sonra beraatla bitti. Tatar’ın tutuklandığı operasyonu yapan İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün, ‘Fethullah Gülen Terör Örgütü’ üyeliğiyle tutuklandı. Tatar’ın tutuklanması kararına imza atan Hâkim Metin Özçelik, aralarında Atayün’ün de bulunduğu Fethullahçı polisleri tahliye etmeye kalkışınca cezaevine gönderildi. Dokunulamayan bir tek, Tatar’ı tutuklatan Savcı Pehlivan kalmıştı. Çünkü o, 2010’da Yargıtay üyeliğiyle ödüllendirilmişti.
 
15 Temmuz’daki darbe teşebbüsü sonrası soruşturma başlatılan Yargıtay ve Danıştay üyeleri içerisinde Pehlivan da vardı. Fakat Pehlivan, Tatar gibi onur intiharını aklından geçirmediği için, diğer Fetullahçılar gibi, operasyonu haber alıp kaçmıştı.