YPG tarafından bir süre önce yakalanan IŞİD militanlarının itirafları, dün akşam STERK TV’de yayınlandı. ‘Soysuzlar Çetesi: IŞİD’ adıyla yayınlanan programdaki anlatımlar, IŞİD'in vahşetini gözler önüne seriyor.

"ŞENGAL İÇİN FEDERE KÜRDİSTAN'LA ANLAŞMA" İDDİASI

20'ye yakın IŞİD militanının itiraflarının yer aldığı belgeselde, kan donduran ifadeler yer alıyor. ANF'nin haberine göre; IŞİD'in Şengal'e saldırısından önce kaydedilen itirafların birinde, IŞİD içinde faaliyet gösteren Şêrko Xêredîn Silêman adlı bir kişi, Musul’un işgalinden sonra Şengal üzerine yapılan bir pazarlık olduğu iddiasında bulunuyor. IŞİD’in Irak Kürdistanı yönetimi ile Şengal konusunda anlaştığını öne süren Şêrko Xêredîn Silêman’ın anlatımları şöyle:

 "Önce bir birlerine karşılardı, ama sonuçta anlaştılar. Irak Kürdistan yönetimiyle IŞİD anlaştı. İttifak yaptılar. Biliyorsunuz, Irak Kürdistan’ı ‘Şengal bizimdir’ diyor. Anlaştılar, tamam dediler. Bu Şengal’i onlara verelim. Ne onlar bize karışsın, ne de biz onlara karışalım."

Şêrko Xêredîn Silêman, Irak Kürdistanı'nın istihbarat örgütü olan Parastin tarafından eğitildiğini ve IŞİD ile ortak operasyon amacıyla Rojava’ya gönderildiğini de iddia ediyor.

‘CİZRE, ADANA, URFA’DA İRTİBAT NOKTALARI VAR’

Belgeselde, IŞİD militanları Türkiye’nin kendilerine verdiği destek konusunda da çarpıcı itiraflarda bulunuyor.

İtirafçıların anlatımlarına göre, Türkiye IŞİD için sadece bir geçiş koridoru değil, aynı zamanda her türlü lojistik desteği buldukları bir alan. İtirafçılar Türk istihbaratı ile yakın ilişki içinde çalıştıklarını, istedikleri zaman Türkiye’den silah getirdiklerini de iddia ediyor.

Mihemed Yûsif Vazo adlı itirafçı Cizre, Adana ve Urfa’da eleman ve irtibat noktalarının olduğunu söylüyor. Ebdulkerîm Îbrahîm adlı bir başka IŞİD üyesi ise üç kez Türkiye’ye gittiğini, ilk gittiğinde Rus yapımı 5 silah, ikincisinde 6, üçüncü kez gittiğinde ise 3 silah getirdiğini öne sürüyor.

IŞİD SORUMLUSU ADANA İSTİHBARATI İLE ÇALIŞIYOR

Yûsif Vazo bu ilişki trafiğinin bizzat devlet kurumlarıyla birlikte yapıldığını da öne sürüyor:

 “Mihemed Marûf  aracılığıyla Türkiye’den silah temin ediliyordu. Cizre’de otobüs garajının yanında onları bekledim. Daha sonra beni otele götürdüler. Rakka bölgesinde IŞİD sorumlularından olan Şibil El Himêdî Ehmed aracılığyla bu ilişki sağlanıyordu. Bu şahıs Adana istihbaratı ile birlikte çalışıyor. Ve silah temin ediyor. Ayrıca eleman geçişleri için de Türkiye kullanılıyordu. Mihemed Hacî 30’u aşkın El Kaide-IŞİD üyesinin Derik’e geçirildiğini aktarmıştı.”

‘NİKAH KAYDI’ DİYE TECAVÜZLERİ SAYIYORLAR!

Belgeselde en dikkat çekici bölüm ise, IŞİD üyelerinin kendilerini tanıtırken isimlerinin yanı sıra, üye kayıt numarası ve bir de ‘nikah’ numaralarını söylemeleri.

Örneğin programda konuşan Cinêd Cemîl Silêman’ın üye kaydı 333, nikah kaydı 583.

Ebbas Ebû El Emîr kod adlı Mihemed Sebah Hebeş örgüt üye numarasının 500, nikah numarasının ise 400 olduğunu belirtiyor.

Bir başka itirafçı Ebdulkerîm Îbrahîm Bazo da nikah numarasının 5, örgüt üyeliğinin ise 19 numara söylüyor.

IŞİD itirafçıları programda, “nikah” denilen şeyin aslında tecavüz olduğunu açıklıyor.

Anlatımlara göre, örgüte kabul edilmesi için her erkek üyeye tecavüz ediliyor. Katılmayı reddedenlere şantaj için bu tecavüz anı kameralarca kaydediliyor.

Örneğin 1994 doğumlu Ferhan Salim Unûf Safên daha önce tanıdığı olan Silêman Kohnê, Ebû Qûteybe ve Cinêd Cemîl tarafından kaçırıldığını, daha sonra defalarca tecavüze uğradığını anlatıyor:

“Bayılmıştım. Ayıldığım zaman bana şu an Cezaa’da IŞİD’in yanındasın dediler. Bana katılmamı söylediler. Bunun mümkün olamayacağını söyledim. Bana aklınızın alamayacağı kötü şeyler yaptılar. O kadar ki bana yapılanları Amerikalılar Ebe Garip’te yapmadılar. İsrailliler Filistinlilere yapmadı. Gerçekten anlatmaya utanıyorum. Mele Newaf, Hecî Mehmûd, Silêman Kohnê, Cinêd, Ebid ve adlarını bilmediğim 3-4 kişi daha vardı. Onların yüzleri kapalıydı. Yaklaşık on kere ‘nîkah’ kıydılar!”

Ebdulkerîm Îbrahîm Bazo ise örgüte üye olmak için ‘nikah’ın şart olarak konulduğunu belirtiyor. Nikah töreninin bir “ayin” gibi yapıldığını söyleyen Bazo, “bana bunu yapanlar savaşman için moral ve güç kazandın diyorlardı” diye ekliyor.

ŞANTAJ İÇİN TECAVÜZLER KAYDA ALINIYOR

Bazo’nun bahsini ettiği Cinêd Cemîl Silêman ise, IŞİD üyelerinin kendisinin IŞİD’e katılması için ellerindeki ‘nikah kaydı’ ile şantaj yaptıklarını iddia ediyor:

“Silêman Kohnê beni Çem Çêlek köyüne götürdü. Burada Hecî Newaf Mele Mehmûd tarafından ‘nikahım’ gerçekleşti. Gözlerimi kapattılar ve beni başka bir odaya aldılar. Burada nikahımı kıydılar. Sonra Silêman beni eve bıraktı. Yaklaşık 15 gün sonra bize geldi ve örgüte tam katılım sağlamam gerektiğini söyledi. İstemiyordum. Ancak ellerinde görüntü vardı. Bana katılmazsam görüntüleri aileme göstereceklerini söyleyerek tehdit ettiler.”

Ebû Quteybe olarak bilinen Ehemd Hisên adlı itirafçı da insanın kanını donduracak iddialarda bulunuyor:

“Ben Malikiyê’nin (Derik) Şerbaniyan aşiretindenim. Belli bir zaman önce Silêman Kohnê bana IŞİD’e katılmam için teklif yaptı. Ancak yeni evli olduğumu ve bu türden işlerde yer almak istemediğimi kendisine söyledim. Kornîş yolu üzerinde iki kişi tarafından kaçırıldım. Ellerimi bağladılar ve bir şeyler koklatarak beni bayılttılar. Gözlerimi açtığımda çok kötü bir kokunun geldiği bir odadaydım. Ne yaptısam beni odadan dışarı çıkarmadılar. Aklım başıma geldiğinde yüzleri kapalı 5 kişi karşımda duruyordu.IŞİD’e katılmam için bir daha teklif ettiler. Red ettim. Bu kez işkenceye başladılar. Kötü şeyler yaptılar bana. Üzerimde sigara söndürdüler.  Guantenamo’da Iraklılara bu tür işkenceler yapılmamıştı. Sanırsın ellerinde bir kafir var. Gözlerimi kapattılar ve beni tümden çırılçıplak soydular. 15 kez ‘nikah’ gerçekleştirdiler. Daha sonra başımı yıkadılar. Kolonya sürdüler bana. Odadan dışarı çıkardılar. Nikahsız hiç kimsenin IŞİD’e katılamayacağını belirttiler. Daha sonra çok acayip ayetler okudular. Onlar ayetleri okudukça gözümün önüne başı kesilmiş insanlar geliyordu. Akademik Arapça konuşuyorlardı.”

‘KÜRTLERİ ÖLDÜRÜN, DİCLE NEHRİNE ATIN’

Bir itirafçı kendi içlerindeki “eğitimlerde” Kürtlerin kafir olduklarının propagandasının yapıldığını belirterek, "Bize 'Kürtleri öldürün ve Dicle nehrine' atın, diyorlardı. Onlar Müslüman değil kafirdirler, öldürülmeleri caizdir, diyorlardı" ifadelerini kullanıyor.