7 Haziran 2015 seçimleri öncesinde HDP'nin Mersin ve Adana'daki teşkilatlarında 18 Mayıs günü bomba patlattığı tespit edilen IŞİD üyesi S.Y. bir süredir olası IŞİD canlı bombalarından biri olabilir diye medyada yer alıyordu.

ANHA haber ajansı S.Y.’nin 27 Şubat'ta Kuzey Suriye'deki Rojava bölgesindeki Tel Abyad'a (Girê Spî) yönelik IŞİD saldırılarından sonra 2 Mart 2016 tarihinde YPG ve QSD (Demokratik Suriye Güçleri) tarafından Girê Spî’nin Eyn Arûs köyünde sağ yakalandığını iddia etti.

ANHA, Abdulaziz El Turkî kod adını kullandığını belirttiği, Adana/Yüreğir nüfusuna kayıtlı olsa da aslen Van’lı olan S.Y. olduğunu iddia ettiği kişiyle yapılan bir röportaja yer verdi.

IŞİD’in canlı bombası olarak aranan “S.Y.” olduğu iddia edilen kişi, HDP Mersin ve Adana il binalarına bomba koyduğunu itiraf ederken, güven sağlamak ve istihbarat yapmak için HDP mitingine katıldığını, binaya gidip insanlarla sohbet ettiğini de anlattı.

İşte ANHA’da yer alan o iddialardan öne çıkanlar:

‘HDP İL BİNALARINA BOMBALI SALDIRILARI BEN YAPTIM’

IŞİD üyesi S.Y., sürekli olarak Suriye’ye giriş yapan ve şuan Türkiye’de olan IŞİD sorumlularından “Efe” adlı kişiyle 7 Haziran seçimleri öncesinde Gré Spî’de görüştüklerini, kendisine “HDP’ye yönelik ses getirecek eylemler yapılması gerektiğini” söylediğini kaydetti.

S.Y., “HDP’ye yönelik saldırı yapılacağı kararlaştırılınca, Ebu Musab ve Ebu Bekir adlı IŞİD üyelerinin karşılıklı konuşmaları ardından sınırdan çok rahat bir şekilde geçerek Türkiye’ye giriş yaptım. Efe ile birlikte bir eve geçtik. 1-2 gün sonra Efe, yanında HDP binalarına ait krokilerle geldi. Krokiler üzerinde çalıştıktan sonra da 2-2,5 kg kadar TNT getirdi. TNT’yi Antep’te aldıktan sonra Otogar’dan Adana otobüsüne bindik. Patlayıcı ile yakalanmamak için de patlayıcı olan poşeti otobüste oturduğum yerin 4-5 koltuk gerisine koydum. Adana’ya varınca saldırı hazırlığı yapabilecek bir ev kiraladım. Patlayıcıları hazır hale getirdikten sonra Mersin’e geçtim.”

‘KEŞİF İÇİN HDP’NİN 1 MAYIS MİTİNGİNE KATILDIM’

S.Y., HDP binasının yerini tespit edebilmek için 1 Mayıs İşçi Bayramı’nda düzenlenen mitinge katıldığını, 1 Mayıs ardından da HDP binasını tespit ettiğini, HDP binasına girerek onlardan biri gibi davranarak HDP’lilerin güvenini kazanmak istediğini söyledi.

“Mersin binasındaki HDP’lilere tatlı ve meşrubat götürdüm. Orada yöneticilerle, milletvekilleriyle de görüşme imkanım oldu. Ardından Adana’ya geçtim. Burada da HDP binasına gittim. HDP’liler ile sohbet ettik, çay falan içtik. Her iki yerde de yaptığım keşif ve tespitler sonucu açıklar olduğunu gördüm. Çiçekçiye giderek 2 çiçek aldım. Aldığım çiçeklere hediye süsü verdim, saksılarına da bomba düzenekleri yerleştirip yola koyuldum.

Adana HDP binasına girdim. O gün de HDP’nin Adana mitingi vardı. Burada bomba düzeneği yerleştirdiğim çiçeği çaycıya verdim ve terasa bırakmasını söyledim. Ancak çaycı çiçeği teras yerine alıp başkan odasına koydu. Mersin HDP il binasında da çiçeği terasa bırakılmak üzere teslim ettim.”

IŞİD üyesi S.Y., zaman ayarlı bomba düzeneklerinin belirlendiği zamanlarda patladıklarını, saldırılarda can kaybı olmasa da ses getirip gündeme oturduğunu dile getirdi.

İşte ANHA’da yer alan röportajın tamamı:

İKİ BUÇUK YIL ÖNCE KATILDI

İstanbul’daki saldırıdan sonra “IŞİD’in canlı bombası” olarak aranan 1983 Adana/Yüreğir nüfusuna kayıtlı ‘Abdulaziz El Turki’ ve “Cihad” kod adları kullanan S. Y., IŞİD için Antep, Adana ve sınır hattının kilit önemde olduğunu kaydetti.

2 Mart 2016 tarihinde YPG ve QSD tarafından Girê Spî’nin Eyn Arûs köyünde sağ yakalanan S. Y. (Abdulaziz El Turkî) Adana/Yüreğir nüfusuna kayıtlı olsa da aslen Van’lı bir Kürt. Halen birçok akrabası Van’da ikamet eden S. Y., IŞİD’e ilk ortaya çıkışıyla sempati(!) duymaya başlamış ve yaklaşık 2,5 yıl önce IŞİD’e katılmış.

ADANA-ANTEP-ANKARA HATTI

S. Y., IŞİD’e katılmasına eşinin kardeşi Burhanettin Sarı’nın (Muqatîl) ön ayak olduğunu ve bu kişinin Suriye savaşının ta başından beri sürekli olarak IŞİD, El Nusra ve diğer cihatçı gruplarla ilişkili olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Burhanettin Sarı sürekli olarak Suriye’ye girip çıkıyordu. Bunu da Ankara, Antep ve Adana’daki geniş çevresini kullanarak yapıyordu.”

Burhan’ın özellikle sınırdan rahat giriş çıkışlarına dikkat çeken Yıldız, “Burhanettin Sarı (Muqatîl), Suriye’ye her gidip gelişinde bize oradaki savaşı anlatıyor, bu yönlü de propaganda yapıyordu. Burhanettin Sarı aracılığıyla Adana’daki Selefi gruplar ile tanıştım” dedi.

‘ADANA SORUMLUSU, CİHAT DERSLERİ VEREN EYÜP HOCA’

O dönem emlak işleriyle uğraşan IŞİD üyesi S. Y., Selefi düşünce ile tanıştıktan sonraki 4 aylık süreçte Selefi cemaatinden ve Adana’nın yerlilerinden olan “Eyüp Hoca” adlı kişi ile tanıştığını söyledi.

Yıldız’ın anlatımlarına göre, Adana IŞİD sorumlusu Eyüp Hoca, daha önce Afganistan’da savaşmış. Adana’da da IŞİD’e eleman ve taraftar kazandırmak için çok rahat ve yoğun çalışma yürüten biri.

Adana’da sanayide tornacılık yapan Eyüp Hoca ile emlak işinden kaynaklı olarak bir arsa alım-satımı dolayısıyla tanıştıklarını aktaran Yıldız, bu kişinin aynı zamanda “cihat” dersleri de verdiğini kaydederek şunları söyledi:

“Yaklaşık 2,5 yıl önce bir Ramazan ayında Adana/Gürselpaşa taraflarında kırsal bir yerde IŞİD Adana sorumlularından Eyüp Hoca tarafından bir yemek organize edildi. Ben de bu yemeğe katıldım. Yemeğe Selefi cemaatinden yoğun bir katılım vardı, katılanların hepsi uzun sakallıydı. Kısa sakallı olmamdan dolayı Selefi cemaati üyeleri bana çekimser ve kuşkulu yaklaştı. Eyüp Hoca’nın cemaati ile tanıştıktan sonra devamlı olarak iletişim halinde oldum.”

CEMAATLER ADANA’DA IŞİD’E ELEMAN KAZANDIRIYOR

IŞİD üyesi S. Y., eşinin kardeşi Muqatîl’in (Burhanettin Sarı) daha önce El Nusra’ya yakın olduğunu, ancak IŞİD ve El Nusra ayrışması sonrası yaşanan fikir ayrılıkları nedeniyle IŞİD’e katıldığını söyledi. Burhanettin Sarı’nın birçok kez Suriye’ye gidip geldiğini ve kendi evlerinde kaldığını kaydeden Yıldız, kayınının birçok kez beraberinde “Demirci Mehmet”, “Necip” ve “Münir” adlı kuryeler ile de evlerine geldiğini vurguladı.

Her 3 kuryenin de IŞİD’e eleman gönderdiğini ve IŞİD için taraftar topladığını kaydeden S. Y., Necip adlı kuryenin Mardinli bir Arap, Demirci Mehmet ve Münir adlı kuryelerin de Kürt olabileceğini ifade etti.

Münir adlı kuryenin IŞİD’e en çok eleman kazandıranlardan biri olduğunu, IŞİD ile para konusunda yaşadığı bir sıkıntıdan dolayı IŞİD tarafından Halep’e bağlı El-Bab bölgesinde hapse atılıp işkenceye tabi tutulduğunu söyleyen S. Y., Münir adlı kuryenin daha sonra bir grup Azeri ile birlikte IŞİD hapishanesinden kaçarak Türkiye’ye, Adana’ya geçtiğini kaydetti.

Yıldız; “Münir bugün hala Adana Seyhan’a bağlı Kocaveli civarında yaşıyor. Necip ise, Adana Gürsel Paşa’da oturuyor. Adana’da IŞİD’e eleman kazandıran bağlantılar bunlardı” derken, IŞİD’e eleman kazandırma işini esas olarak cemaatlerin yürüttüğünü, özellikle de cemaat evlerindeki sohbetlerde gençlerin “cihat”a katılmaları yönünde propagandalar yapıldığını söyledi.

İZMİR’DE IŞİD BAĞLANTILI SARI MURAT CEMAATİ

Adana’da işlerinin kötü gitmesiyle birlikte borçlanmaya başladığını, bu nedenle Burhanettin Sarı (Muqatîl) aracılığıyla İzmir’e gittiğini ve 5-6 aylık bir süre İzmir’de kalıp inşaatlarda çalıştığını belirten IŞİD üyesi S. Y., bu dönemde eşinin dayısı Erol Şahin aracılığıyla da IŞİD’in İzmir bağlantılarından olan “Sarı Murat” ile tanıştığını belirtti.

Yıldız, IŞİD İzmir sorumlularından Sarı Murat’ın da bir cemaati olduğunu ve adına da “Sarı Murat Cemaati” dendiğini belirtirken, Erol Şahin ile Sarı Murat adlı IŞİD elemanlarının derslerine katıldığını, Sarı Murat cemaatinin IŞİD’e eleman kazandırdığını ve onlarca insanı Suriye’ye “cihat”a gönderdiğini kaydetti.

Eşinin dayısı Erol Şahin’in de Suriye’ye giderek 2-3 ay gibi bir süre orada kaldığını, onunla birlikte gidenlerden birinin de “Patnoslu Abdullah” adlı kişi olduğunu söyleyen S. Y., “Erol Şahin ve Patnoslu Abdullah ‘ailelerimizi de getireceğiz’ diyerek IŞİD emirinden izin aldılar. IŞİD cemaat ile bağlantı kurdu ve cemaat de gelmeleri yönünde görüş belirtti” dedi.

İSTANBUL BAĞLANTISI

Sarı Murat cemaatinin İzmir Buca’da tuttuğu işyeri benzeri bir binayı sempatizanlara ideolojik eğitim, şeriat ve cihat eğitimi ile örgütlenme işleri için kullandığını belirten IŞİD üyesi S. Y., IŞİD’in İstanbul bağlantılarından olan “Ekrem Hoca” adlı kişinin de sürekli Sarı Murat cemaatine gelip gittiğinin altını çizdi.

Sarı Murat cemaatinin daha çok semt pazarcılarının kurduğu ve örgütlendiği bir cemaat olduğunu söyleyen IŞİD üyesi S. Y., cemaatin hocası ve IŞİD İzmir sorumlularından “Sarı Murat” adlı kişinin ise, İstanbul’dan gelip giden Ekrem Hoca’ya sürekli olarak “hocam” diye hitap ettiğini kaydetti.

AİLECE IŞİD’E KATILDILAR

Anlatımına göre S. Y., Sarı Murat’tan 350 TL alarak İzmir’den yola çıkıp Adana’ya eve döndükten sonra burada kendisi ve ailesini almak için Suriye’den gelen Necip adlı kurye ile görüştü. Necip, IŞİD’in kendisine verdiği izin belgesi ile gelmişti.

IŞİD üyesi S. Y., Necip adlı IŞİD kuryesi ile yaptığı görüşmeden sonra hazırlıklarını yapmış ve sabah namazından sonra da Wolkswagen Transporter araç ile Adana-Antep hattından, Kilis’in Cerablus sınırındaki Elbeyli ilçesine geçmiş.

KİLİS-CERABLUS SINIRI

Yıldız şöyle konuştu: “Yine sabah namazı sonrası Kilis Elbeyli’den IŞİD bağlantılı olan bir kaçakçı beni, eşimi, çocuklarımı, kaynanamı, baldızımı, kayınpederimi vd. aile üyelerini alarak Suriye’ye geçtik. Yani ailece IŞİD’e katıldık. Sınırı geçerken hiçbir sorun yaşamadık, çok rahat geçtik. Sınır hattında Türk ordusuna ait hiçbir karakol yoktu. Sadece bir nöbetçi kulesi vardı, ancak o da boş bırakılmıştı.”

Sınır hattının “IŞİD ile Türk devleti arasındaki anlaşma gereği” belli saatlerde boş bırakıldığını söyleyen IŞİD üyesi S. Y., kendisinin de, sınır hattının boş bırakıldığı saatlerde bu güzergahtan defalarca Türkiye’ye giriş yaptığını söyledi.

CERABLUS’TAN TABKA’YA ANTEP EKİBİ

IŞİD üyesi S. Y., sonrasını da şu sözlerle anlattı: “Sınırı geçtikten sonra bir araca binerek Cerablus’a doğru yola koyulduk. Cerablus’a varınca yaklaşık 3-4 saat bekledikten sonra eşimin kardeşi Muqatîl (Burhanettin Sarı) gelip bizi aldı. Buradan da Rakka yakınlarındaki Tabka’ya doğru yola çıktık. Tabka’da bir ev tutup yaşamaya başladık. Burada da Antep’li Abdulmuhit ile tanıştık. Abdulmuhit de IŞİD’in içindeki Antep grubundandır.

Antep grubunda sadece Türkler bulunuyor. Antep grubundan olan Abdulmuhit beni Siluk kasabası yakınlarındaki bir bölgeye götürdü. Oradaki bir okulda bizi eğitime aldılar. Eğitimde sadece Antep cemaatinden olanlar bulunuyordu.”

S. Y., eğitimden sonra ‘Abdulaziz El Turki’ ve ‘Cihad’ kod isimlerini kullanmaya başladı.

‘IŞİD’İN ANTEP GRUBU ÖZGÜN VE ÖZERK BİR YAPI’

IŞİD içindeki Antep grubunun Rakka ve Siluk kasabası arasındaki bölgede faaliyet gösterdiğini, ancak Siluk kasabasının YPG’nin eline geçmesi ile birlikte kendileri için daha güvenli alan olan Rakka içine doğru çekildiklerini söyleyen IŞİD üyesi S. Y., Antep grubunun IŞİD’e bağlı, ancak özgün ve özerk bir yapıda olduğunu belirtmesi dikkat çekti.

Antep grubunun ideolojik eğitmeninin Abdulmuhit adlı Antepli olduğunu söyleyen Yıldız, bu kişi daha önce Afganistan’da da savaşan biri. Şeriat konusunda bilgili ve hatta bu konu üzerine çeşitli dersler veren biri” dedi.

ANTEP GRUBU FURSA EL HİLAFE OLARAK ÖRGÜTLENİYOR

Antep grubunun IŞİD çatısı altında “Fursa El Hilafe Taburları” olarak örgütlendiğini, askeri ve şeriat eğitimlerinin de “Konstantiniye” adlı eğitim kampında verildiğini kaydeden S. Y.’nin verdiği bilgilere göre, kampın eğitmeni Abdulmuhit, Fursa El Hilafe Taburlarının emiri ise Fudayi adlı biri. Kampta askeri eğitimleri Ebu Talha, spor derslerini ise Ebu Nur veriyor.

Fursa El Hilafe Taburlarının eğitim devresinden geçmiş olan S. Y., eğitim devresinde kendisi ile beraber Abdurrahman, Ammar, Ebu Berad, Ebu Halit, Zerkavi, Abdulcabbar, Sufyan, Selman adlı kişilerin de yer aldığı 22 kişinin bulunduğunu belirtti.

IŞİD’İN TÜRKİYE MERKEZLERİ: ANTEP, KONYA VE İSTANBUL

S. Y., Türkiye’de IŞİD için merkez konumunda olan 3 il bulunduğunu, bunların da İstanbul, Konya ve Antep olduğunu kaydederek şu bilgileri verdi:

“Dünyanın farklı ülkelerinden gelen cihatçılar, İstanbul’daki bağlantılar ve özellikle de cemaatlerle ilişkileniyorlar. Sonra kısa bir sürede Suriye’ye gönderiliyorlar. Konya, IŞİD’in Anadolu’daki örgütlenmesini yürütüyor. Konya, dindar aile çocuklarını IŞİD bağlantılı cemaatlere üye kişilerle ilişkilendirip bu çocukları kısa bir sürede Suriye’ye savaşmaya gönderecek düzeye getiriyor. Suriye’ye gönderemediklerini de IŞİD sempatizanı haline getirip kendi amaçları doğrultusunda hareket etmesini sağlıyor.”

‘ANTEP IŞİD İÇİN EN AZ RAKKA KADAR ÖNEMLİ’

IŞİD üyesi S. Y., Konya ve İstanbul’dan çok daha fazla Antep’in IŞİD için önem arz ettiğine ısrarla vurgu yapıyor, Antep’i neden bu kadar önemli olduğunu ise şöyle açıklıyor:

“IŞİD için hayati olan bölge Antep’tir. Burası IŞİD’in hakimiyet sağladığı en büyük alanlardan biridir. Antep en az Rakka kadar önem arz ediyor IŞİD için. Hem yurt içinden (Türkiye’den) hem yurt dışından gelen cihatçılar Antep üzerinden Cerablus, Minbic gibi alanlara kanalize ediliyor.”

KATILIM EN ÇOK BİNGÖL VE ADIYAMAN’DAN

IŞİD üyesi S. Y., IŞİD’in İstanbul, Konya ve Antep dışında ise en çok Bingöl, Adıyaman, Adana ve Urfa gibi illerde örgütlendiğini, bu illerde IŞİD’in yoğun sempatizan ve taraftarı olduğunu belirtti.

Bingöl ve Adıyaman’dan IŞİD’e yoğun katılım olduğunu dile getiren IŞİD üyesi S. Y., IŞİD içerisinde Antep, Konya, Bingöl grupları olduğunu ve bu grupların her birinin özgün bir şekilde çalıştığını ifade etti.

KONYA GRUBU, ÖZBEK VE SORAN GRUBU İLE TANIŞTI

Adana ve Mersin’de HDP’ye yönelik saldırılar için yaptığı zaman ayarlı bombaları HDP binalarına yerleştirdikten Adana-Antep-Kilis hattındaki bağlantıları Ebu Bekir ve Ebu Musab aracılığıyla Girê Spî’ye geri dönen IŞİD üyesi S. Y., Girê Spî’den de Rakka, Tabka ve ardından Hama alanlarına geçmiş.

Bu süre içinde YPG’nin Girê Spî’yi ele geçirdiğini söyleyen IŞİD üyesi S. Y., Rakka’da kaldıkları süre içerisinde IŞİD içindeki Konya grubu ile de bir araya geldiklerini, Konya grubunun başındaki ismin aynı zamanda IŞİD’in Konya sorumlularından olan “Mustafa Güneş (Ebu Hemza)” olduğunu aktardı.

Yıldız, Rakka’da kaldığı süre içinde Özbek ve Soran’lardan (Kürtçe’nin bir lehçesini konuşan halk) oluşan IŞİD grupları ile karşılaştıklarını, daha önce bu gruplar hakkında pek bilgisi olmadığını, ancak varlıklarından haberdar olduğunu söyledi.

‘GİRÊ SPÎ SALDIRISI İÇİN TÜRKİYE’DE ANLAŞMA OLDU’

Rakka ve Hama kampındaki eğitiminden sonra Tabka’da üstlenen ve burada, başında Şeyh İbrahim (Ebu Hanzala) adlı kişinin olduğu IŞİD’in Bingöllüler grubu ile tanışan S. Y., 27 Şubat’taki Girê Spî saldırısına ilişkin de çarpıcı itiraflarda bulundu:

“Bir süre sonra Rakka’ya doğru yola koyulduk. Rakka’da daha önce de gittiğim bir eve girdik. Burada bizim dışımızda onlarca kişi daha toplanmıştı. Önümüze haritalar getirildi ve haritalar üzerinde Girê Spî işaret edilerek buraya saldırılacağı söylendi. IŞİD sorumlusu bize, ‘Girê Spî’ye girecek ilk grup sizsiniz. Önemli olan sizin orayı bir süre elinizde tutmanız. Merak etmeyin, siz Girê Spî’ye girdikten sonra arkanızdan 700-1.000 kişilik bir grup daha gelecek’ dedi.

Sorumlu konuşmasına şunları da ekledi; ‘Türkiye’de bir anlaşma oldu. Bu anlaşma dahilinde siz Girê Spî’ye girince size destek olarak Türkiye’den de sayıları 1.000 ile 4.000 arasında değişen muhacirler gelecek’. Bu konuşmalardan sonra tüm IŞİD üyeleri saldırı hazırlığı için alanlara dağıldılar. Benim de içinde yer aldığım Ebu Muhammed El Şami adlı IŞİD sorumlusunun komutasındaki grubu, Girê Spî civarından olduğunu tahmin ettiğim biri kadın biri erkek iki Arap, bir araç ile alarak Girê Spî yakınlarında bir alana bıraktı.”

‘BİZİM GRUP EYN ARUS’A ÜSTLENMEDEN GİRÊ SPÎ SALDIRISI BAŞLADI’

Kadın ile erkek Arap’ın kendilerini Girê Spî yakınlarına bıraktıktan sonra arazide 3- 3,5 saat kadar yürüyerek Girê Spî yakınlarında köprü gibi bir yere vardıklarını söylene S. Y., “Orada biraz dinlendikten sonra saldırı için 3 gruba ayrıldık. İçinde bulunduğum grup Eyn Arus’a konumlanmak üzere yola devam ettik. Ancak bizim grup daha Eyn Arus’a yetişmeden diğer gruplarımız saldırıları başlattı. Şiddetli çatışmalar yaşanırken bizim grup koşarak Eyn Arus’a yerleşmeye çalıştı. Eyn Arus girişinde bir grup YPG’li bizi taramaya başladı. Kendimizi yere atıp sokaklara dağıldık. Gruptan 3-4 kişi YPG’lilerin ateş açtığı binaya doğru koştu. Ancak binanın kapısı kapalı olduğundan içeri giremediler. Grubumuz ağır silahlarla binaya saldırmaya devam etti. Bina çevresindeki çatışmalar yaklaşık 3-4 saat devam etti.”

‘TÜRKİYE’DEN DESTEK GELMEDİ, İHANETE UĞRADIK’

YPG güçlerinin saldırı gruplarına etkili karşılık vermesi üzerine çekilmek istediklerini söyleyen IŞİD üyesi S. Y., Eyn Arus’tan Girê Spî’ye giden yol üzerindeki sokaklara dağıldıklarını ve beklemeye başladıklarını ifade ederek o anları şöyle anlattı: “Havanın aydınlanmasına doğru zaten uçak hareketliliği oldu. Tabi biz de bulunduğumuz yerlerden hareket edemedik. Uçaklar birkaç yeri vurdu. Uçaklar vurmadan bir süre önce Türkiye tarafından da YPG noktalarına saldırı oldu. Artan uçak hareketliliği nedeniyle saldırılarılar durdu.

Gruptan Dr. Abdul Kurdi ve Abdurrahman ile birlikte Türkiye’den destek de gelmeyeceğini görünce ihanete uğradığımızı anladık ve geri çekilmek istedik. Eyn Arus çıkışındaki mezarlık civarına doğru koştuk. Koşarken Abdurrahman kurşunların hedefi olup yaralanınca karşımıza çıkan ilk evin bahçesine girdik. Ev sahibi bahçeden çıkmamızı istedi ve çıkmasak uçakların evini bombalayacağını söyledi.

‘YPG BİZİ DE İMHA EDECEK’

YPG’lilerin de bulunduğumuz eve doğru geldiğini görünce ilk aklıma gelen, YPG’nin tüm grupları imha ettiği ve bizi de yakaladığında imha edeceği düşüncesi oldu.

Abdurrahman yaralıydı ve ‘YPG bizi yakalamadan buradan çıkalım’ dedi. Ama kendisine havanın aydınlanmasını beklememiz gerektiğini söyledim. Abdurrahman ile Dr. Abdul Kurdi ‘yok gidelim ‘ diye ısrar ettiler ve tekbir getirerek koşmaya başladılar. Her ikisi de o anda YPG’liler tarafından vurulup öldürüldüler.

Ben de yakalanmamak için başka bir eve geçtim. Silah sesleri yaklaştıkça hedef şaşırtmak ve yer değiştirmek için ben de silahımla ateş ediyordum. Bir süre yer değiştirdim. Ama kaçamayacağımı anladım ve evin mutfağında saklandım.”

“YPG ARAMA – TARAMA FAALİYETLERİNİ SÜRDÜRÜYORDU”

2 gün boyunca o evin mutfağında kaldığını, YPG ve QSD güçlerinin de alanda arama-tarama faaliyetlerine devam ettiğini, zaman zaman silah sesleri geldiğini belirten IŞİD üyesi S. Y., evlerden ateş edildiği için bulunduğu evin sağı ve solundaki binaların IŞİD’liler saklanmış olduğu düşüncesiyle patlatıldığını söyledi.

“Benim bulunduğum binanın kenarlarına da bombalar döşendi. Bombalar kısa bir süre sonra patlatıldı. Bombaların patlatılmasıyla birlikte enkaz altında kaldım” diyen IŞİD üyesi S. Y., bir an için öldüğünü sanmış.

Kendine gelince vücudunun bir bölümün koptuğunu sandığını söyleyen IŞİD üyesi S. Y., çok şiddetli ağrılar çekmeye başladığını ve çektiği ağrıların etkisiyle bayıldığını 1 veya 2 gün baygın kaldığını söyledi. S. Y., kendine geldiğinde şiddetli ağrılar çekmeye devam ettiğini ve fazla nefes alamadığını ve çok susadığını belirtti.

IŞİD üyesi S. Y., 3., 4. gün çevredeki insanların sesinin gelmeye başladığını, çok şiddetli ağrılar yaşadığı ve çok susadığı için çevredekilere seslendiğini hatta YPG’lileri çağırmalarını söylediğini ifade etti.

“YPG’LİLERİN YAKLAŞIMLARI BENİ ŞAŞIRTTI”

IŞİD üyesi S. Y., çevredeki yurttaşların YPG’lileri çağırdığını, YPG’lilerin gelmesi ardından Türkçe bilen bir YPG’linin gelmesini istediğini söyledi.

Türkçe bilen bir YPG’linin gelmesi ile birlikte YPG’linin kendisine ‘kimsin ‘ diye sorduğunu belirten IŞİD üyesi S. Y., YPG’liye IŞİD üyesi olduğunu, üzerinde patlayıcı olmadığını, enkaz altında kaldığını söylediğini aktardı.

YPG’lilerin de kendisini teslim almak için üzerindeki enkazı kaldırmaya başladığını, enkazı kaldırdıktan sonra kendisine su, çay ve yemek verdiğini ifade eden IŞİD üyesi S. Y., enkazdan çıkarıldıktan sonra ve hastaneye götürülüp tedavi ettirildiğini kaydetti.

IŞİD üyesi S. Y., kendisine herhangi bir kötü muamelede bulunulmadığını, hatta bir YPG’linin kendisindeki şaşkın bakışlar üzerine ‘IŞİD’in yaptığı gibi insanlık dışı muamelelere tabi tutmayız. Rahat ol’ dediğini söyledi.

‘YPG’lilerin bu yaklaşımları karşısında şaşkınlık yaşadım. IŞİD kendi üyelerini dahi hapse atıyor, işkence ve kötü muameleye tabi tutuyor’ diyen IŞİD üyesi S. Y., çocukları olduğunu ve ailesi ile görüşmek istediğini YPG’lilere söylediğini, yetkililerin de şimdi olmasa dahi önümüzdeki süreçte olabileceğini söylediğini belirtti.

IŞİD üyesi S. Y., IŞİD’e katıldığı için gerçekten çok pişman olduğunu, burada YPG’lilerin yaklaşımlarını görünce IŞİD gerçeğini çok daha iyi anladığını söyledi.