15 Kasım Cuma sabahı İran'ın farklı şehirlerinde daha önce benzeri görülmemiş protestolar başladı.

Resmi açıklamaya göre 5 gün süren gösteriler, rejimin "tekrarlanan büyük ayaklanmalarla karşı karşıya olduğunu ve olmaya devam edeceğini" göstermekte. Bundan önce İran İslam Cumhuriyeti'nde genelde 10 yılda bir rejim karşıtı gösteriler düzenleniyordu.

1999'daki eylemler (Tahran Üniversitesi'ne yapılan saldırıdan dolayı halkın sokağa çıkması ve akabinde başlayan protestolar) ve 2009'daki Cumhurbaşkanı seçimlerinden sonra başlayan ülke çapındaki protestolar arasında 10 yıl vardı.

Ama şimdi 2017 ve 2019 yıllarındaki protestolar arasında sadece iki yıl olduğunu görüyoruz. Ve bu protestolar arasındaki sürede işçi, öğretmen ve emeklilerin, daha küçük çaplı olsa da sürekliliği koruyan eylemleri devam ediyordu.

1979'daki İslam Devrimi'nden sonra ülke yoğun protestolara ve baskılara tanıklık etti. Ancak bu sefer durum öncekilerden çok farklı. Peki durumu farklı kılan faktörler neler?

EYLEMLERİN KAPSAYICILIĞI

Son protestolara bakıldığında, eylemlerin devrimden bu yana coğrafi açıdan en geniş gösteriler olduğu söylenebilir.

Bu protestolara sahne olan şehirler ve kasabalar, geleneksel olarak hükümet yanlısı güçlerin ve muhafazakârların sosyal temeli olarak kabul edilen bölgelerden bazıları.

Şiiler için kutsal bir kent olan ve "muhafazakâr bir üs" kabul edilen Meşhed'deki protestoların başlaması yukarıda bahsedilen farkı sembolize ediyor.

Devrim Muhafızları'na yakın Fars Haber Ajansı'nın aktardığı bilgilere göre, son günlerde İran'da en az 100 şehir ve kasaba toplu protestolara tanıklık etti.

İran'da yetkililer tarafından yapılan açıklamalar sınırlı ve eylemlerin kapsamını göstermiyor. Ancak çoğunlukla Arapların yaşadığı Huzistan valisinin yaptığı açıklamadan sadece o eyalette 15 kentte protestolar düzenlendiğini öğreniyoruz.

Etnik farklılıklara sahip illerde protestolara katılım çok yüksek. Bu, İran'da son protestoların bir başka özelliği. Londra merkezli insan hakları kuruluşu Amnesty International'ın (Uluslararası Af Örgütü) açıklamasına baktığımızda farklı etnik grupların yaşadığı bölgelerde ölü sayılarının daha yüksek olduğunu görebiliyoruz. Yaşanan ölümlerin çoğunun Kürt ve Arap illerinde olması da, bu eylemlerin coğrafi genişliğini kanıtlıyor.

YÖNETİMDEN TEK SES ÇIKIYOR

Hasan Ruhani'nin reformcu hükümeti, Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi, Devrim Muhafızları ve dini lider Ayetullah Ali Hamaney de dahil olmak üzere tüm iktidar, benzine yapılan zammı desteklemek ve protestoları bastırmak için ittifak halinde hareket ediyor.

Ayatullah Ali Hamaney uzun yıllar boyunca seçimle iktidara gelen hükümetin kritik kararlarının sorumluluğunu üstlenmiyordu. Ancak bu kez ilk günden protestolara karşı çıktı, benzine yapılan zammın sorumluluğunu kabul etti.

Hamaney'in benzin zammının "tüm sorumluluğunu" üstlendiğini, onun Devrim Muhafızları Genel Komutanlığı'ndaki temsilcisi Ali Saidi açıkladı. Saidi'nin konuşmasından bir gün önce, Hamaney protestocular için "eşkıya ve kindar" ifadelerini kullandı. Bu konuşmadan sonra tüm yetkililer ülke çapındaki protestoları "fitne" olarak nitelendirmeye başladı.

Lübnan ve Irak'taki protestoları göz önünde bulundurursak, İran devleti protestoların yayılmasından endişelendiğinden ilk günde protestocuları susturmaya çalıştı. Ancak eylemcilere uygulanan baskı, protestoları daha çok alevlendirdi.

GÜVENLİK GÜÇLERİNİN UYGULADIĞI ŞİDDETİN KAPSAMI VE CİDDİYETİ

İran'da güvenlik güçleri, protestoculara sert şekilde müdahale etti. İran'daki protestoculara yönelik olarak her zaman şiddet uygulasa da, bu kez güvenlik güçlerinin doğrudan protestoculara ateş ettiği ve hatta protestoculara karşı koymak için tank ve helikopter kullandığı bildiriliyor.

Uluslararası Af Örgütü'ne göre eylemlerin başladığı Cuma gününden Pazartesi'ye kadar, 21 şehirde en az 106 kişi öldü. Pazartesi gününden sonra da protesto gösterileri sürdü ama internet kesintisinden dolayı ölü sayısının artıp artmadığı bilinmiyor.

İran yetkililerden ölü ve yaralı sayısına dair sağlıklı bir bilgi akışı olmadı. Yetkililer sadece protestoların ilk 3 gününde 12 kişinin öldüğünü açıkladı. Fars Haber Ajansı ise gösterilerinde ölenlerin sayısının 2017'deki protestolardan daha fazla olduğunu bildirdi. 2017'nin sonunda başlayan ve 2018'in ilk günlerinde de devam eden gösterilerde 20'den fazla kişinin öldüğü bildirilmişti.

Ama bu kez göstericilere yönelik şiddet sadece sokaklar ile sınırlı kalmadı. Eylemlere katılmayan aktivistler de evlerinden ve üniversitelerden gözaltına alındı, ayrıca İran'ın dini lider Hamaney'e yakın Kayhan gazetesi, manşetinde eylemcileri şöyle tehdit etti:

"Gözaltına alınanların hukuki ve dini cezası infazdır."

PROTESTOCULARIN EKONOMİK VE SOSYAL TABANI

Genelde İran'daki siyasi protestolar, büyük şehirlerde orta sınıfın katılımıyla, toplumsal ve siyasi özgürlüklerle ilgiliydi. Ancak bu kez protestolar, alt sınıfın temel ekonomik ihtiyaçlarını karşılayamaması nedeniyle başladı.

İki yıl önce de ekonomideki kötü gidişat nedeniyle protestolar olmuştu. Fakat bu kez eylemler, ABD'nin yaptırımlarının yanı sıra sistemin işsizlik, yolsuzluk ve enflasyon gibi temel sorunlara çözüm üretememesinden kaynaklı alt sınıf tarafından başlatıldı, bireysel ve toplumsal özgürlüklerin kısıtlanmasından ve işsiz saflarına düşmekten korkan orta sınıfın da katılımıyla büyüdü.

İran İstatistik Merkezi tarafından yayımlanan bir rapora göre, 2019'da yıllık enflasyon yüzde 51,4'e ulaştı. Köylerde ise enflasyon şehirlerden daha yüksek (yüzde 59,4). Bu da protestoların küçük şehirlerde daha etkili olmasının nedenlerinden biri.

Merkezin İran'daki istihdam durumunu ele alan son raporunda ise genel işsizlik oranı yüzde 10,8, genç işsizliği oranı ise yüzde 23,7 olarak açıklandı. Toplam işsizlerin yüzde 43'ü üniversite mezunları. Bu da protestolara gençlerin yüksek katılımının nedeni.

Bağımsız ekonomistler, devletin açıkladığı enflasyon ve işsizlik oranlarının gerçekleri yansıtmadığını ve asıl oranların daha yüksek olduğunu söylüyor.

Protestolarda atılan sloganlar da sorunun kökeninin ekonomik olduğunu gösteriyor. Sloganlar, ülkede sistemi hedef alıyor:

"Benzin daha pahalı, fakir daha da fakir", "Filistin'e harcanan petrol parası nerde?" ve "Diktatör defol, ülkeyi terk et."

PROTESTOLARIN RADİKALLEŞMESİ

2009'daki Yeşil Hareket protestoları sırasında bir grup siyasi eylemci, "şiddetsiz eylem" modelinin uygulanması gerektiğini düşünüyor ve ona göre hareket ediyordu. Ancak İran'daki son protesto gösterilerinde durum farklı.

Son 10 yılda protestoların da protestocuların da niteliği değişmiş görünüyor. Protestocular artık muhafazakârlar veya reformistler aracılığıyla devletten gelecek bir çözümü tercih etmiyorlar.

Bazı gözlemciler, bu yılki protestolar ile 2017'deki protestolar arasında benzerlikler olduğuna inanıyor. Dönemin Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Hüseyin Zülfikari, "Geçmişten farklı bir durumla karşı karşıyayız. Protestolar ülkedeki bütün siyasi akımları geçti ve hiçbir parti, dini veya siyasi grup önderlik etmedi" dedi.

Devlete yakınlığıyla bilinen Mehr Haber Ajansı'na göre protestoların "radikalleşmesi" sonucu 4 gün içinde 500'e yakın banka şubesi, 180 benzin istasyonu ve çok sayıda polis aracı ile devlet dairesi yakıldı veya zarar gördü. Aynı zamanda protestoların İran ekonomisine doğrudan verdiği zararın 2 trilyon 83 milyar Tümen (yaklaşık 30 milyar TL) olduğu açıklandı.

BASKIYA KARŞI KÜRESEL SESSİZLİK VE ÜLKE ÇAPINDA İNTERNET KESİNTİSİ

Bölgede ve uluslararası çapta İran'ın önemli rolü nedeniyle ülkede yaşanan gelişmeler uluslararası medyada her zaman yoğun şekilde işlenmiştir. 2009 ve 2017 yıllarındaki protestoların, uluslararası medyaya hassas bir şekilde yansıması bunun kanıtı. Ancak bu sefer eylemler, uluslararası medyada geçmişte olduğundan çok daha az ele alındı.

Çoğu uluslararası basın kuruluşunun İran'da temsilcisinin olmaması ve İran hükümetinin sansür politikası bu durumu etkiledi.

Ama bu durumun en önemli nedeni bütün ülkede yaşanan ve halen süren internet kesintisi. Cumartesi gününden itibaren Ulusal Güvenlik Konseyi'nin kararıyla İran'da internet bağlantısı tümüyle kesildi. Telefonlar ise kısmen çalışıyor.

İran Bilgi ve İletişim Teknolojileri Bakanı Muhammed Cevad Azari Cehrumi, internet kesintisinin ne zaman sona ereceğine dair bir karar olmadığını açıkladı. 2017 yılında yaşanan eylemler sırasında İran hükümeti Telegram, Whatsapp gibi bazı iletişim araçlarının kullanımını engellemişti.

Bu sefer tarihte ilk kez ülkede internet tamamıyla kesildi. İnternet kesintisinin, İran hükümeti için bundan sonra ülkedeki internet kullanımını kontrol altında tutmayı hedefleyen bir test olduğu tartışılıyor.

Son günlerde İran'da yaşanan protestoları anlayabilmek için Lübnan ve Irak eylemlerine bakmamız gerekiyor.

Bu ülkelerde meydana gelen ayaklanmaların müşterek noktası bir yandan yolsuzluk, devletlerin yetersizliği ve yoksul kesimlerin üzerinde var olan ekonomik baskı, öte yandan eylemlerin her sınıftan, siyasi ve etnik gruptan geniş kitleleri kapsaması.

Bu ülkelerdeki toplumlar artık iktidar içinde bir değişiklik yaratmak için değil, mevcut durumu baştan değiştirmek umuduyla sokağa çıkıyor.

Kaynak: BBC Türkçe