DEMOKRAT HABER / İSHAK KOCABIYIK

Newala Qasaba, Siirt’te bir yer. Türkçesi Kasaplar Deresi. Niye bu isim verilmiş diye düşündüm: “Siirt hayvancılığın gelişkin olduğu bir bölge. Her halde kasaplar hayvanın kullanmadıkları yerlerini buraya atıyorlardı” diye bir sonuca vardım kendimce.

1990’lı yıllarda Kürt illerinde sürmekte olan çatışmalı ortamı “kirli savaş” diye nitelendirirdik. Kimi arkadaşlar karşı çıkardı, “savaşın kirlisi mi olur” diye. Bugün bir kez daha anladım ki: Evet olurmuş. Hem de tahmin edemeyeceğimiz bir kirlilikte.

Pazar günü Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nden çalışma arkadaşım Kemal Bülbül ile Diyarbakır’a geldim. Pazartesi günü Newala Qasaba’ya yapılacak yürüyüşe katılacağız. Evvela BDP’nin sivil itaatsizlik” diye adlandırdığı oturma eyleminin yapıldığı çadırı ziyaret ettik. Yüzlerce kişi çadırda oturma eyleminde. Biz gittiğimizde nöbet sırası din adamlarındaymış. Her konuşan, “Sayın Öcalan’la” lafa başlıyor, “Sayın Başkan’la” bitiriyor. Hiçte zorlanmış bir halleri yok. Gayet içten konuşuyorlar.

İkinci durağımız ilçe otogarı.

Siirt’e gidecek dolmuşun hareket saatine daha var. Dışardan geldiğimizi anlayan görevliler kapı önüne koydukları sandalyelere buyur ediyorlar, çay söylüyorlar. Kim olduğumuzu ne için geldiğimizi söylüyoruz. Saygıları büyüyor. İçlerinden birisi: “Verin elinizi öpeyim. Siz ta nereden gelmişsiniz, ben korktuğum için gidemiyorum” diyor. Saatimiz geliyor. Aracımız dolmuşun biraz daha büyüğü.

Yaklaşık 3 saatlik bir yolculuktan sonra Siirt’e varıyoruz.

İlk gözüme çarpan, yolun solunda girişten şehir merkezinde Belediyenin yanına kadar uzanan askeri kışla oluyor.

Çocukken biriktirdiğim kibrit kutularından hatırladığım bir görüntü geliyor sonra: Siirt saat kulesi.

Saat daha 17.50 olmasına karşın, kulenin saati 18.50’yi gösteriyor. Demek ne olur ne olmaz diye erkenden “yaz saati” uygulamasına geçmiş Siirt Belediyesi.

Siirt’in caddelerinde geziyoruz. Alışık olduğumuz Kürt kentlerinden farklı Siirt. Kürtçe tabelalar, konuşmalar yok denecek kadar az. Kim bilir kent nüfusunun %40’a yakın Araplardan oluşmasının etkisidir belki de.

Sabah erkenden kalkıyoruz. Büryan kebap yiyeceğiz. Geç saate kalmayan bir kebap Büryan kebap.

Belediyedeyiz. Nerdeyse BDP’nin bölgedeki bütün Belediye Başkanları gelmiş. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanları Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk’ü karşılamaya gidiyoruz. Yüzlerce araçlık bir konvoyla geliyorlar.

Binlerce kişi yürüyüşün başlangıç noktasına birikiyor.

Ve bir insan seli yürümeye başlıyor.

Onbinlerce kişi yürüyor.

Biz de aralarındayız.

Kuralsız, şekilsiz, düzensiz binlerce kişi yürüyor.

Newala Qasaba’ya yürüyoruz.

Ses aracından İlkay’ın berrak sesiyle bir ağıt yükseliyor “oyy Newala Qasaba oyyy”

Kirli savaşın hüküm sürdüğü 80’li, 90’lı yıllarda Siirt ve civarında öldürülen PKK’lilerin ve JİTEM’in, Kontrgerillanın kaçırdığı, yargısız infaz ettiği kişilerin cesetlerinin atıldığı yer Newala Qasaba. Yani Türkçesiyle Kasaplar Deresi. ,

Kaç kişinin cesedinin atıldığı bilinmiyor.

Kimlerin olduğu meçhul. Ancak tahminler var.

Örneğin Bölgede efsaneye dönüşmüş olan Agit adlı PKK’linin Kasaplar Deresinde olduğuna inanılıyor.

Kasaplar Deresi bugün tam bir kara mizah örneği olacak şekilde “Siirt Kent Ormanına” dönüşmüş durumda. Neyse ki ağaçlandırma yeni başlıyor. Yani izleri silmeye pek vakit olmamış.

Kasaplar Deresine varınca yüzlerce kişi konuşmaları bırakıp, dereye doğru gidiyor. Ben de miting alanında birkaç fotoğraf çektikten sonra arkalarına takılıyorum.

Her 20-30 metrede 3-5 kişi kümelenmiş elleriyle toprağı kazıyor. Usul usul. İncitmekten çekinircesine. Evladı, sevdiği uyuyor da ona dokunuyormuşcasına.

Kelimelerin kifayet etmediği bir an varsa o an bu andır bence.

Bulunan kemik parçaları büyük bir özenle taşlarla kapatılıyor. Başkaları gelip karıştırmasın diye taşlarla örtülüp, başında da bir genç bekliyor. Her taş öbeğinin başında da ağlayan, ağıt yakan kadınlar var. Bilmedikleri, tanımadıkları, belki kızımın belki oğlumundur dedikleri kemik yığınlarının başındalar. Elleriyle kemiklere dokunuyorlar.

Bu savaşın niye “kirli savaş” olduğunu işte bir kez daha anlıyorum.

Kim vahşetin böylesini kendisi gibi olan birine reva görebilir ki?

Kim öldürdüğü, yetmedi işkence ettiği, yetmedi parçaladığı bir insanı götürüp bir dereye atar ki?

Bu zalimliğin zulmünü hangi kitap yazar ki?

Ne yazık ki ana akım medya ilgi göstermiyor Newala Qasaba’ya.

Sanki orada olanlar yok hükmünde. Olmamış. Yaşanmamış. Rüya bile değil. Hayal bile değil. Yalan bile değil.

Newala Qasaba, insanlığın bittiği yer.

Newala Qasaba insanlığın vicdanının sınandığı yer.

Bu ülkenin Kürtleri çok acı çekti. Çoğu zaman hepimizin yerine de çektiler bu acıyı, eziyeti.

İçimizde bir yerde ‘borçluyum’ hissi varsa, bu borcu ödemenin zamanı geldi.

Bu borcu ödemenin yeri de Newala Qasaba.

İlkay’ın sesinde kalmasın Newala Qasaba.

Haydi hep birlikte Newala Qasaba’ya gidelim.

İnsanlığımızı bulmaya. Kendimizi bulmaya.