The Independent gazetesinin Ortadoğu uzmanı yazarı Patrick Cockburn, İngiltere Başbakanı Theresa May’ın Türkiye ziyaretini, tutuklu vekilleri ve başkanlığı öngören anayasa değişiklik referandumunu yazdı.

Türkiye’yi ziyaret etmeye hazırlanan İngiltere Başbakanı Theresa May’e ağır eleştiriler yönelten Cockburn, May’in Türkiye’ye Brexit sonrası ticaret ortaklığı için geldiğine dikkat çekti

Cockburn, “Erdoğan’la görüşmeler, Türkiye’de demokrasinin yok edilmesine destek olarak görülecek. Erdoğan Türkiye demokrasisinin yerine, 1960’lar ve 70’lerde Latin Amerika’da görülenler kadar diktatoryal ve baskıcı bir başkanlık sistemi getiriyor” ifadelerini kullandı.

‘FIRSATÇI, İKİYÜZLÜ’

Gazete Duvar'ın haberine göre, The Independent’ta yayımlanan makale şu ifadelerle başlıyor:

“Uluslararası düzen parçalanırken, Theresa May işkence hakkında olumlu konuşan Donald Trump’ın yanından, işkencenin Türkiye’ye yeniden getirilişini yöneten Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanına uçuyor. İngiltere AB’nin yerine yeni müttefikler koymak için sağa sola koşuştururken, İngiliz dış politikasının fırsatçılığını ve ikiyüzlülüğünü en iyi anlatan şey, May’in Philadelphia’da Cumhuriyetçi Parti liderlerine yaranmaya çalıştığı konuşması değil, Türkiye ziyareti olacak.

‘AHLAKİ ZEMİN TİCARETE YENİK DÜŞTÜ’

May o konuşmasında, ABD’yle İngiltere’nin yakın müttefikler olarak fikirler savaşını, ‘açık, liberal ve demokratik toplumların kapalı, baskıcı ve gaddar toplumları her zaman yenilgiye uğratacağını kanıtlayarak’ her zaman kazanacağını söylüyordu. Fakat bu ahlaki zemini benimsemesinden sadece 48 saat sonra Erdoğan’la, Türkiye’de demokrasinin yok edilmesine destek olarak görülecek türden görüşmeler yapacak. Erdoğan Türkiye demokrasisinin yerine, 1960’lar ve 70’lerde Latin Amerika’da görülenler kadar diktatoryal ve baskıcı bir başkanlık sistemi getiriyor.  Temmuzdaki başarısız darbe girişiminden bu yana en az 137 bin yargıç, öğretmen, gazeteci, memur ve askeri personel tutuklandı veya görevden alındı.

‘5 MİLYON OY ALAN PARTİNİN LİDERLERİ HAPİSTE’

Kitlesel gözaltılar ve davalar hükümet politikasını protesto eden veya ondan ayrışan herkesi kapsıyor. Son seçimlerde beş milyondan fazla oy alan Kürt partisinin liderleri, 200 yıldan fazla hapis cezasıyla karşı karşıya. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün polisin yaptığı işkenceyle ilgili bir raporunda bir adli tıp uzmanı, bir şüphelinin ‘polis tarafından dizlerinin üzerinde, alnı yere değecek şekilde, elleri arkasından bağlı halde 36 saat tutulduğunu; ne zaman hareket etmeye çalışsa, polisin başına veya sırtına bir kemerle vurduğunu’ anlatıyor. Polis bu kişiyi daha sonra, bir dizi askerden dayak yiyeceği bir hücreye koyuyor. Şüpheli resmi şikâyette bulunamayacak kadar korkmuş olsa da, adli tıp uzmanı “Bedeninde yata almamış tek bir nokta kalmamıştı”

PARLAMENTO VE YARGI KALMAYACAK’

Erdoğan nisan ayında, bütün gücün kendisinde odaklandığı yeni başkanlık sistemi için referandum düzenleyecek. Fakat en az 150 medya kuruluşunu kapattığı veya ele geçirdiği, 141 gazeteciyi hapse attığı için parlamentonun ve yargının neredeyse tüm gücünü elinden alacak yasal değişiklikler kabul edilecek.

‘BÜYÜK YÜZSÜZLÜK GEREKTİRİYOR'

May’in Türkiye ziyaretinden hemen önce ABD’yle İngiltere’nin özel ilişkisinin ‘özgürlük ve insan hakları’ üzerinde temel bulduğunu söylemesi ciddi bir yüzsüzlük gerektiriyor. Bu ziyaretin basında pek yer verilmeyen amaçlarından biriyse, onca hava kuvvetleri pilotunun görevden alınması sonrası mevcut uçak filosunu havalandırmaya yetecek sayıda pilot kalmadığına dair haberlere rağmen, Türkiye’nin yeni bir savaş uçağı için Rolls Royce motorları siparişi verMe ihtimali.”

‘KEYFİ MONARŞİLERİN DOSTU’

Cockburn makalesinin devamında, İngiltere Başbakanı May’in  ‘Sünni bir monarşinin Şii çoğunluğu bastırdığı, 65 bin kişilik nüfusta 2 bin 600 kişinin hapiste olduğu’ Bahreyn’in yanı sıra keyfi monarşilerin yönettiği Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni de ziyaret ettiğine dikkat çekti.

Cockburn, “İngiliz hükümetleri sıklıkla, demokrasi yanlısı bir söylemle en tehlikeli otokrasilere desteğin bir bileşimini savunuyor; kendilerinin ahlaki bir hakem olmadıklarını ve – genelde kârlı silah anlaşmaları şeklinde olan- ülke çıkarlarına öncelik verdiklerini savunuyor” diye yazdı.