Kars İHD Şube Başkanı Güldane Kılıç, 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü dolayısıyla yazılı açıklama yayımladı.

Covd-19 salgınına rağmen emekçilerin güvencesiz koşullarda çalışmak zorunda bırakıldığını ifade eden Kılıç, “ evde kal” çağrılarının önemine dikkate çekti.

“Yaşamı var eden ve fark yaratan emektir” ifadelerini kullanan Kılıç, “Politikacıların, siyasetçilerin evde kalması yaşamın olağan seyrini etkilemezken, işçinin evde kalması, üretimden uzaklaşması yaşamı durma noktasına getirdiğinin en görünür olduğu günleri yaşıyoruz. Yaşamın dinamiği olan emeğin ve üretim gücünün bu anlamda yeni bir toplumsal varoluşu ve değişimi işaret ettiği bir noktadayız. “Evde Kal” çağrılarının salgının yayılmaması için önemli olduğunu ve bu çağrılara uyulması gerektiğinin altını bir kez daha çizmek isteriz. Fakat özellikle çalışan ve emekçilerin evde kalabilmelerinin koşullarının oluşturulabilmesi, gerekli ekonomik tedbirlerin alınması, zorunlu çalışılması gereken alanlarda ise çalışanların sağlıklarını koruyabilmeleri için gerekli tedbir ve uygulamaların da hayata geçirilmesinin hayati önem taşıdığı ortadadır” dedi.

Yaşamın doğal seyrinin devam edebilmesinin işçilerin emeği ile mümkün olduğunu vurgulayan Kılıç, “Sermayenin çarklarının işler kılınması için, çalışanların tedbir alınmayan koşullarda çalışmaya zorlanması yaşam hakkının ve sağlıklı koşullarda çalışma hakkının gasp edildiğinin, insanın varlığının ve insani değerlerin üretim için gerekli bir girdi ya da bir meta olarak algılandığının en somut göstergesidir. Bu salgın emeğin gücünü göstermiş, yaşamın olağan seyrinde devam edebilmesinin ancak işçinin emeği ile mümkün olduğunu göstermiştir” ifadelerini kullandı.

Kars İHD Şube Başkanı Güldane Kılıç’ın açıklaması şu şekilde:

İşçi ve Emekçilerin Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs Kutlu Olsun!

Yaşamı var eden ve fark yaratan emektir. 

İşçi ve Emekçilerin Uluslararası Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs Kutlu Olsun!

Yaşamı var eden ve fark yaratan emektir. 

2020 Yılına Çin’de başlayan ve tüm dünyaya yayılan Covid-19 salgını ile girdik. Salgın hızla yayılarak tüm dünyayı etkisi altına aldı ve hükümetler salgınla mücadele noktasında yetersiz kaldı. Salgınla mücadele kapsamında izolasyon yaratılması için evde kalınması ve sokağa çıkılmaması yönünde çağrılarak yapılarak bunu uygulamak için çeşitli tedbirler ve uygulamalar devreye alındı. 

“Evde Kal” çağrılarının salgının yayılmaması için önemli olduğunu ve bu çağrılara uyulması gerektiğinin altını bir kez daha çizmek isteriz. Fakat özellikle çalışan ve emekçilerin evde kalabilmelerinin koşullarının oluşturulabilmesi, gerekli ekonomik tedbirlerin alınması, zorunlu çalışılması gereken alanlarda ise çalışanların sağlıklarını koruyabilmeleri için gerekli tedbir ve uygulamaların da hayata geçirilmesinin hayati önem taşıdığı ortadadır.

Sermayenin çarklarının işler kılınması için, çalışanların tedbir alınmayan koşullarda çalışmaya zorlanması yaşam hakkının ve sağlıklı koşullarda çalışma hakkının gasp edildiğinin, insanın varlığının ve insani değerlerin üretim için gerekli bir girdi ya da bir meta olarak algılandığının en somut göstergesidir.

Bu salgın emeğin gücünü göstermiş, yaşamın olağan seyrinde devam edebilmesinin ancak işçinin emeği ile mümkün olduğunu göstermiştir.

Politikacıların, siyasetçilerin evde kalması yaşamın olağan seyrini etkilemezken, işçinin evde kalması, üretimden uzaklaşması yaşamı durma noktasına getirdiğinin en görünür olduğu günleri yaşıyoruz. Yaşamın dinamiği olan emeğin ve üretim gücünün bu anlamda yeni bir toplumsal varoluşu ve değişimi işaret ettiği bir noktadayız.

Bu anlamda 1 Mayıs vesilesi ile taleplerimizi ve çağrılarımızı bir kez daha yinelemenin ve çalışma şartlarına dikkat çekmenin anlamlı olduğunu düşünüyoruz.

* Temel, zorunlu ve acil mal ve hizmet üreten işler dışında bütün işler salgın süresince acilen durdurulmalıdır.

* İşten çıkarmalar salgın süresince yasaklanmalı. İşten çıkarma yasağı döneminde ücretsiz izin uygulamasına son verilmelidir.

* İş ve gelir kaybına uğrayan özel sektördeki bütün işçilere kısa çalışma ödeneğine uygun gelir desteği sağlanmalıdır. Covid-19 döneminde belediyeler dahil tüm kamu işçilerinin ücretleri ise tam olarak ödenmelidir.

* Covid-19 süresince İşsizlik Sigortası Fonu'ndan yararlanmada ön koşul aranmamalıdır.

* Kayıt dışı çalışan işçiler için asgari ücret düzeyinde nakit gelir desteği sağlanmalıdır.

* Salgın döneminde özel sağlık kuruluşları kamu kontrolüne geçirilmeli, yurttaşların sağlık hizmetlerine erişimi istisnasız ve ön koşulsuz bütünüyle parasız olmalıdır.

* Başta hekimler, sağlık ve belediye çalışanları olmak üzere, tüm zorunlu işlerde koruyucu ekipman ve diğer bütün eksiklikler giderilmeli, çalışma koşulları iyileştirilmelidir.

* Salgın döneminde hiçbir geliri ve birikimi olmayan yoksullar, göçmenler ve tutuklu/hükümlüler için yaşamlarını ve sağlıklarını koruyacak önlemler alınmalıdır.

* Covid-19 günlerinde kadın işçi sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmalıdır. Özellikle kadınların hamilelik ve annelik olmaktan kaynaklanan hakları gözetilmeli. Salgın döneminde gelirlerini koruyacak önlemler alınmalı, artan bakım emeği için ekonomik destek ve ebeveyn yardımları sağlanmalıdır.

* ILO'nun 190 sayılı sözleşmesi onaylanmalıdır. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Yasa etkin bir şekilde uygulanmalıdır.

* Covid-19 günlerinde eve kapanmayla birlikte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de artan kadına yönelik şiddete karşı, hijyen koşulları gözetilerek yeni kadın sığınakları açılmalı önemler artırılmalıdır.

*İşçilerin en temel hak, özgürlük ve eşitlik taleplerinin görmezden gelinmeyerek. İşçinin ve emeğin özgürlüğünün üzerinde baskılar kaldırılmalıdır.

*Güvencesizleştirme, angarya ve emek sömürüsü temel istihdam politikası haline getirilmiştir. Bu politikalardan biran önce vazgeçilmeli kadını üretime katan, cinsler arası fırsat ve ücret eşitliğini yaratan sosyal politikalar uygulanmalıdır.

*Pandemi süreci sonrasında daha da derinleşecek olan işsizlik ve yoksulluk bir kader haline getirilmemelidir ve işsizliği ve yoksulluğu engelleyecek sosyal politikalar yarından tezi yok hayata geçirilmelidir. Yine pandemi süreci çok net bir şekilde ortaya koymuştur ki barınmadan ulaşıma, eğitimden sağlığa kadar tüm kamusal hizmetlerin piyasanın hizmetine bırakılması, toplum sağlığı ve güvenliği açısından bir intihar niteliği taşımaktadır. Bu alanlarda sosyal devlet olmanın gereği yerine getirilerek  halk sağlığı tehlikeye atılmamalıdır.

Her gün 4 ile 7 işçinin iş cinayetlerine kurban verildiği bir çalışma sistemi, çalışanı ve işçinin hayatını güvence altına alacak ve sağlıksız koşullarda çalışmayı engelleyecek bir sistematiğe oturtulmalıdır.

Kadın ve çocuklar ucuz ve güvencesiz çalışmanın kaynağı olarak görülmektedir. Bu alanda kadın ve çocuk emeğini güvenceye alan ve buradaki sömürüyü ortadan kaldıran tedbir ve önlemler alınmalı. Çocukların çalıştırılmasının önüne geçirilmelidir.

Başlangıçta insan yaşamını korumaya yönelik tedbirler öne çıkarken salgın sürecinin uzaması ile birlikte sermayeyi ve üretimi öne alan, ekonomiyi kurtarmayı hedefleyen politikalar gündeme gelmeye başladı. Ekonomiyi kurtarmak adına işçilerin sağlıkları ikinci plana itilmemeli ve insan yaşamını önceleyen politikalar geliştirilerek uygulanmaya devam edilmelidir.

Bu salgın kapitalist modernitenin insan yaşamını ve doğayı nasıl risk altına aldığını, gelişme ve refah adı altında geleceğimizin ve sağlığımızın ipotek altına alındığını en net biçimde gözler önüne sermiştir. Bu da eski düzene dönmenin kapitalizmin yarattığı yaşam formlarının sürdürülebilir olmadığının anlaşılmasına sebep olmuştur. Başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan herkesi, emekçileri, üretenleri dayanışmaya ve aynı saflarda mücadele etmesi gerekir.

Yaşasın 1 Mayıs, Yaşasın Emek Mücadelesi!

Demokrat Haber/Kars