Türkiye'nin en önemli idare hukukçularından Prof. Dr. Metin Günday, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yemin etmesiyle resmi olarak başlayan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni değerlendirdi. 16 Nisan referandumunda kabul edilen ve 24 Haziran seçimleri sonrasında fillen yürürlüğe giren sistemde ‘hükümetin de cumhurun da bulunmadığı’ değerlendirmesini yapan Günday, “Bizdeki Saddam yahut Suriye’deki Baas usulü bir başkanlık sistemi. Çünkü cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin başkanı. Tayyip Bey “bana başkanım diyeceksiniz” sözüyle doğruyu söylemiş” dedi.

İrfan Aktan’a konuşan Günday, yeni oluşturulan kabine için de, şunları söyledi: “Kabine filan yok ortada, ne kabinesi! Bakanlar Kurulu toplu olarak bir arada bulunan, ortak kararlar alan bir organdı. Şimdi Başbakan, Bakanlar Kurulu ve dolayısıyla hükümet yok. Sadece atanmış tek tek bakanlar var ve onların da bir araya gelip kurul halinde karar verme yetkileri yok. Evvelden yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanı ile Bakanlar Kurulu tarafından yerine getirilirdi. Şimdi ise yürütme yetkisi ve görevi tek başına Cumhurbaşkanında. 16 bakan bir lokantada veya kır bahçesinde toplanıp memleket meselelerini görüşebilirler ama bunun hukuken hiçbir hükmü, değeri yok.”

Prof. Dr. Metin Günday'ın Gazete Duvar'da yer alan söyleşisinin bir bölümü şöyle: 

"BAKANLARIN MECLİS'E KARŞI HİÇBİR SORUMLULUKARI OLMAYACAKTIR" 

“Şimdi başbakan zaten yok, bakanları da cumhurbaşkanı belirliyor, atıyor veya görevden alabiliyor. Cumhurbaşkanının, görevini yerine getirirken, yetkilerini kullanırken parlamentoya karşı hiçbir siyasi sorumluluğu olmadığı gibi, atadığı bakanların da halkın temsilcilerinden oluşan meclise karşı siyasi bir sorumluluğu yok” diyen Günday, gensoru, bakanların cevaplaması istemiyle soru sormak gibi denetim yollarının da milletvekillerinin elinden alındığını belirterek şöyle devam etti:

“Fakat şimdiki bakanlar zaten parlamentoda olmayacak. Milletvekilleri ancak yazılı soru sorabilecek. Ona da yanıt alıp alamayacağı meçhul. Bakanlar kendi alanlarında birtakım görevler icra edecekler ama haklarında gensoru verilemeyecek, sözlü soru sorulamayacak. Yani Meclis’e karşı hiçbir siyasi sorumlulukları olmayacak. Televizyona çıkıp cahilce “bakanların da cumhurbaşkanının da Meclis başkanına karşı cezai sorumluluğu var” diyorlar. İyi de cezai sorumlulukla siyasi sorumluluk ayrı şeyler. Cezai sorumlulukta bakan hakkında bir suç isnadı, iddia vardır, soruşturma açılır, komisyon kurulur vs. “Bakanın yapmış olduğu görevi beğenmiyorum, görevini yerine getirmiyor, hukuk kurallarını da dikkate almıyor” demek, diyebilmek cumhurbaşkanına, yardımcılarına ve tüm bakanlara siyasi sorumluluk yükler. Mevcut sistemde ise saydığım bu kişilerin parlamentoya karşı böylesi bir siyasi sorumluluğu yok.”

"CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMELERİ KHK'LARA RAHMET OKUTACAKTIR" 

Günday, Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle ilgili de şu değerlendirmelerde bulundu:

“16 Nisan’daki değişiklikle cumhurbaşkanına, yürütme yetkisiyle ilgili kararname çıkarma yetkisi verildi. Bu bizim hukuk sistemimize ilk defa giriyor. Bu kararnameler KHK’lara rahmet okutacaktır. Bu kararnamelerde temel hak ve özgürlükler, siyasi hak ve ödevler, Anayasada kanunla düzenlenmesi öngörülmüş olan konular düzenlenemez deniyor. Keza meclis aynı konuda bir kanun çıkartırsa, daha önce çıkmış cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir deniyor. Ama akabinde “şu, şu konular cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenlenir” deniyor.”