Hakimler ve Savcılar Kurulu, ölüm orucundaki Grup Yorum Üyesi İbrahim Gökçek'in hayatını kaybetmesiyle ilgili yaptığı paylaşımlar nedeniyle Yargıçlar Sendikası Başkanı Ayşe Sarısu Pehlivan hakkında inceleme, İzmir Başsavcılığının da aynı gerekçeyle soruşturma açması tartışmalara neden oldu.  

Hakkında açılan soruşturma ve inceleme nedeniyle DW Türkçe'den Hilal Köylü'nün sorularını yanıtlayan İzmir Karşıyaka Hakimi Pehlivan, Twitter’dan Türkiye’de yaşam hakkını savunan mesajlar paylaştığını belirterek bu mesajlar nedeniyle hakkında inceleme başlatılmasını “Türkiye’de kurulu nefret düzenine ve linç rejimi” olarak nitelendirdiği ortamdan kaynaklandığını söyledi. 

Sosyal medyada kendisine yönelik bir linç kampanyası başlatıldığını söyleyen Pehlivan, hem ölümünden önce hem de sonrasında Gökçek hakkında Twitter mesajları yazdığını “Ben herkes için yaşam hakkını savunurum. Bu, anayasal bir haktır ve hukukçular tarafından da savunulmak zorundadır” diye konuştu.

Gökçek’in konser yasaklarının son bulması için ölüm orucu tuttuğunu hatırlatan Pehlivan, “Bir insanın kendisini ölüme mahkum etmesi, ölüme yatırması bende ciddi travma yaratmıştı. Bir sanatçıydı Gökçek. Onun yaşam hakkını savunmaktan daha doğal, daha hukuki ne olabilirdi ki” şeklinde sözlerini sürdürdü.

"BÖYLE HUKUK OLUR MU"

Twitter’daki mesajlarının yoğun bir şekilde sert eleştiri, hakaret ve iftiralarla karşılık bulduğunu ifade eden Pehlivan, sonrasında Sabah, Takvim gazeteleri ve A Haber gibi hükümete yakın olduğu bilinen medya organlarınca kendisini hedef gösteren haberler yapıldığını kaydetti.

Pehlivan, HSK’nın bu haberlerin ardından kendisi hakkında inceleme başlatmasını da “Birileri hedef gösterdi ve HSK harekete geçti. Böyle hukuk olur mu?” şeklinde eleştirdi.

Sosyal medyanın Türkiye’deki linç rejiminin aynası olduğuna işaret eden Pehlivan, Türkiye’de sadece kendisi ihtiyaç duyduğunda hukuka sarılan bir kitle olduğundan da yakındı. Pehlivan, “Öyle bir nefret düzeni yaratılmış ki, tüm siyasetçiler kendi saflarını bu düzen aracılığıyla sıklaştırmaya çalışıyor. Yaşadığımız olaylar tamamen Türkiye’de bir nefret düzeninin hakim olduğunu gösteriyor. Bu nefret, her yerde, herkesin ağzında kendisi gibi düşünmeyeni, kendisi gibi olmayanı tamamen bir suçlama ve ezip geçme şeklinde bir durum ortaya çıkarttı. Bu dilin tabii ki sonuçları gerçekten çok ağır ve geri dönülmez yaralar açmakta, biz hukuk devleti olmak zorundayız” diye sözlerini sürdürdü.

"YAŞAM HAKKI VE ÖLÜM TEHDİTLERİ"

Ayşe Pehlivan kendisinin paylaştığı ve yaşam hakkını savunan mesajların linç girişimleriyle birlikte soruşturma konusu olmasına karşın sosyal medyada ölüm tehditleri savuranlar hakkında hiçbir hukuki işlem yapılmadığından da yakındı.

Pehlivan, yazar Sevda Noyan’ın bir televizyon kanalında “15 Temmuz kursağımızda kaldı, istediklerimizi yapamadık. Bizim aile 50 kişiyi götürür” sözleri ile Fatih Tezcan’ın Youtube kanalında “Bir daha sokağa çıkarsak kimleri toplayacağız, listelerden haberiniz var mı sizin, ailenizi nasıl koruyacaksınız” sözleri hakkında hukuki işlem yapılmadığına da işaret etti.

Pehlivan, “Bir yanda benim yaşam hakkını savunan mesajlarım, bir yanda ölüm tehditli, fişlemeli mesajlar. Lütfen herkes hukuku istesin ve hukuku dilesin. Bunun mücadelesini versin. Ben hukuk mücadelemden vazgeçmeyeceğim” dedi.

"İKTİDAR LİNÇ POMPALIYOR"

Yargıçlar Sendikası kurucu başkanı, eski Cumhuriyet Savcılarından Ömer Faruk Eminağaoğlu da Pehlivan hakkında inceleme başlatılmasını “Türkiye’deki trol rejimi hukuku kuşatma altına aldı. Ciddi anlamda linç ve baskı var. Hukukun sesi kısılmaya çalışılıyor ki, kimse eleştirmesin, kimse konuşmasın. Ölüm tehditleri yağdıranlar hakkında işlem yapılmazken, yaşam hakkı savunucuları hakkında işlem yapılması kabul edilemez” dedi.

İdare Hukukçusu Metin Günday, salgın günlerinde Türkiye’de nefret suçlamalarının ve linç girişimlerinin arttığını ancak hukuk dışı söz ve eylemlere işlem yapılmadığını da dile getirdi.

Günday, “Cezalar hep muhalif medyaya, eleştirel kişilere kesiliyor. Hükümet yanlısı tutumlar, hukuk dışı olsa bile ödüllendiriliyor. Yaşam hakkını savunan bir hakim hakkında işlem yapılıyorsa Türkiye’de hukuk bitmiştir” şeklinde sözlereni sürdürdü.

Salgının kaynağını eşcinseller olarak gösteren Diyanet’in nefret suçu işlediğini açıklayan Ankara Barosu’na hükümetin de aynı suçla yüklenmesini hatırlatan Günday, “Türkiye’de iktidar tarafından pompalanan bir linç düzeni var. Linç rejimi iktidarda ve sürekli linç pompalıyor. Çünkü tek adam rejimi kontrolsüz ve hiçbir eleştiriye tahammülü yok” ifadelerini kullandı. 

PAYLAŞILAN TEK ORTAK ALAN SOSYAL MEDYA OLUNCA

Peki neden daha çok sosyal medya hesapları linç girişimlerinin adresi oluyor? Siyaset sosyoloğu Hülya Kendir, Türkiye'de özellikle büyük kentlerde farklı kimliklerdeki, farkı düşüncedeki insanların fiziksel mekanlarının birbirinden tamamen ayrıldığına dikkat çekti.

“Gerçek hayatta birbirlerine dokunamıyor bu insanlar. Paylaştıkları tek ortak alan sosyal medya oldu. Herkes kolaylıkla linç söylemlerinin arkasına takılabiliyor” diyen Kendir, bu yüzden kutuplaştırma ve ötekileştirme siyasetinin de sosyal medyada kendine kolaylıkla yer bulduğunu söyledi.

Kendir'e göre sosyal medyada linç girişimlerinin içinde yer alan ve kutuplaştırıcı söylemi yaygınlaştıranlar için ciddi yaptırım mekanizmaları olmaması da nefret söylemlerinin daha da yaygınlaşmasına neden oluyor. Kendir, “Ne yazık ki yaptırımların, cezaların genelde siyasi iktidara eleştirel yaklaşanlara uygulandığı görülüyor. Ana akıma yakın duranlarsa bu yaptırımlardan payına düşeni almıyor” diye sözlerini sürdürdü.

Kaynak: DW Türkçe