Eski Özel Harekatçı Çarkın, Yaman, Efeoğlu ve Gül'ün 1992'de öldürüldüğünü söyledi; Yaman'ın ağabeyi, savcının artık harekete geçmesi gerektiğini, kardeşinin cenazesini istediklerini açıkladı.

 

Ayça SÖYLEMEZ / BİA

 

"Çarkın öldürüldüklerini itiraf etti, gömüldükleri yeri gösteririm dedi. Savcı artık harekete geçmeli. Kardeşimin kemiklerini istiyoruz"

 

İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisi Hüsamettin Yaman, 4 Mayıs 1992'de bir Cumartesi akşamı "okul yakınında bir ev bakmak için" evden ayrıldı. Kendisinden bir daha haber alınmadı. Arkadaşları, gözaltına alındığını gördü, yetkililer kabul etmedi. Soner Gül’le birlikte gözaltında kaybedildiler.

 

Eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın, dün (19 Aralık) Taraf gazetesine yaptığı açıklamada, Ayhan Efeoğlu, Hüsamettin Yaman ve Mehmet Soner Gül isimli öğrencilerin 1992'de öldürüldüğünü, infaz yerleri gösterebileceğini ileri sürdü ve "Efeoğlu'nu ben elimle gömdüm. Üçünün de infaz yerini gösterebilirim" dedi.

 

Hüsamettin'in ağabeyi Feyyaz Yaman, bianet'e yaptığı açıklamada, eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın'ın ilk itiraflarının ardından, savcılığa bir buçuk ay önce suç duyurusunda bulunduklarını, dünkü itiraf sonrası tekrar savcılığa başvuracaklarını söyledi.

 

AĞABEY ANLATIYOR

 

* Bir döneme ait ve su yüzüne çıkmış itirafların son aşaması bu. Açık ve net bir itiraf varken, gömülü oldukları yerler bile Çarkın'ın söylediğine göre belliyse, savcının bir an önce harekete geçmesi gerekiyor. Tekrar savcılığa başvuracağız, savcılığın da devletin de adım atmaya ne derece kararlı olduğunu hep birlikte göreceğiz.

 

* Hüsamettin o yıl Paşabahçe'de stajını tamamlamıştı. Daha önce üzerinde pankart bulunduğu için Bayrampaşa Cezaevi'nde bir hafta tutuklu kaldı. Devrimci Halk Kurtuluş Partisi/Cephesi'ndendi (DHKP-C) ama radikal bir kimliği yoktu.

 

ALTAY: "KÖPRÜNÜN ALTINA ATAR, SÖYLERDİK"

 

* Mayıs 1992'de bir Cumartesi akşamı ayrıldı evden, okula yakın bir ev bakacağını söyledi. Ev eşyasına da ihtiyacı olduğunu söylemişti. Son görüşmemiz oldu. Pazartesi hala dönmeyince araştırmaya başladık. O akşam bir arkadaşı aradı ve Fındıklı'da otobüs durağında Soner Gül'le birlikte gözaltına alınıp polis aracına bindirildiklerini söyledi.

 

* Halkın Hukuk Bürosu'na başvurdum, Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne (DGM), Gayrettepe Terörle Mücadele Şubesi'ne gittim. Bizi dışarı attılar, ertesi gün tekrar gittim. Kabul etmediler, "Burada yok" dediler.

 

* Eski Emniyet Amiri Reşat Altay'la görüştüm. Kendisinin bu konuda saklayacağı bir şey olmadığını, "Biz yapsak, köprünün altına bırakırız, haber de veririz, ama bizimle ilgisi yok" dedi.

 

* Avukat Ergin Cinmen, Temmuz 1992'de bizim adımıza Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuruda bulundu. Davanın açılmasından bir yıl sonra Terörle Mücadele Şubesi, "Örgüt evinde izini bulduk. Ev sahibinin ifadesine göre, evi boşaltıp Doğu illerinden birine gitmişler" şeklinde bir açıklama yolladı. Mahkeme bu açıklamanın ardından takipsizlik kararı aldı.

 

* O zamandan beri de bireysel olarak, İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve Cumartesi Anneleri/İnsanları'yla birlikte sürecin takipçisiyiz. Taleplerimiz tüm kayıp yakınlarıyla aynı, kardeşimin hiç değilse kemiklerini istiyorum ve hukuki bir yüzleşme talep ediyoruz.