Ezgi Neval Buzludağ

Bu maceranın da sonuna geldik. Hoşça kal barışa inancım. Geçen gün sevgili ülkemin farklı bir merkezinde tekrar öldük. Yıllarca barışı bu ülkeye getiremedikleri ve bizi şu manasız kaosa mecbur ettikleri için eleştirdiğimiz 60lı, 70li, 80li yılların nesillerine buradan selam olsun. Eleştirilerimiz meğer çok sertmiş. Özür dileriz! Yaşıtım apolitik neslin bile üst kuşaklarına ettiği isyanlar boşaymış. İç savaş ve benzeri ortamlar sandığımız gibi değilmiş. Bunu yaşayarak öğrendiğimize mi üzülelim yoksa bunu yaşamak zorunda olduğumuza mı? Aynı süreçleri tekrar tekrar yaşayan nesilleri de eklersek kısır döngümüz tam gaz devam ediyor.

Tepki göstermek, haykırmak, sokağa çıkmak(yürümek-dostlarımızla kahve içmek) artık hepimiz için bir hayal halini aldı. Neden çünkü iliklerimize kadar kendi doğduğumuz topraklarda yaşamaktan korkuyoruz ve haklıyız.

Milliyetimiz ne olursa olsun, nerede olursak olalım güvende değiliz. Bizi güvende tutacak olan ne? Devlet mi, siyasal gruplar mı, inançlarımız mı?

Eğer bu ülkeye barışın geleceği umudunu kaybetmeyen bir grup insan varsa hepsini tek tek tebrik ediyorum. Ben kaybettim o umudumu.

Geçen gün bir hesap yaptım. Nerede yaralanacağım yada öleceğim hakkında hiç bir fikrim yok fakat yüzdelerim var elimde. Evimde mi? Evim doğudaysa henüz gidecek yer bulamadıysam %80 yok batıdaysa %50. Okula yada işe gidip gelirken mi? Yolum merkezden geçiyorsa %80 geçmiyorsa %50. Sokakta yürüyorken yada alışveriş yapıyorken ölme ihtimalim daha çok. AVM’ler, meydanlar, merkezler daha kalabalık ve birileri ses getirmek için sürekli bu noktaları hedef alıyor. Bir de bombalı saldırılardan kurtulursam kaza kurşunlarından, sinir krizi geçirip cinnet getirenlerden, trafik kazalarından, taciz ve tecavüzlerden de yırtmam gerek. Kabul edelim bizim ki yaşamak değil.

Üstelik tüm bunların çözümü için ne yapmamız gerektiği hakkında da hiç bir fikrim yok. Eskiden eğitim cevabını verebiliyorduk. O da son süreçte yalan olmuş durumda. Doğudaki okul ve öğretmeni aynı anda bulursa ancak; kalan bölgelerdekiler de tecavüzden yakasını kurtarırsa elde edebiliyor eğitim hakkını.

Ne yapalım yani ne istiyorsunuz!? Hepimiz ruhen ya da fiziken öldükten sonra ne anlamı kalacak bu çitli kara parçasının? 80 darbesi benzeri bir darbe bekleyen-isteyen insan sayısı şuan hızla artıyor bi tane daha mı ya da bu sefer iç savaş mı?

Kimse ama hiç kimse bu ülkede işlenen insanlık suçlarının hesabını hiç bir zaman vermiyor. Yaşadığımız acılarla kalıyoruz. Hukuk öğrencileri bile adaleti sağlayabileceklerini düşünmüyor. Sahi 10 sene sonra kime adalet dağıtacaklar, Sırbistan’da olduğu gibi ölenlere mi? Gerçi benim ülkemde ölenlere de işkence ediliyor. Bunun yapılmasından mutluluk duyan insanlarla aynı havayı teneffüs ediyoruz şu psikolojiyi bir Avrupalı insana anlatamazsınız işte.

Bizim Avrupa’da yaşayanlardan ne farkımız var.

İNSANCA YAŞAMAK HEPİMİZİN HAKKI!