Halkların Demokratik Partisi (HDP), 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifine muhalefet şerhi düştü. Şerhte, bütçenin halktan ve yoksullardan yana bir bütçe haline getirilmesinin mümkün olduğunu belirten HDP, kaynakların “Saraya, savaşa ve sermayeye” değil, halka ayrılmasıyla gerçekleşebileceğinin altını çizdi. Şerhte, “2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun teklifi kara delikler barındırmaktadır” eleştirisi getirildi.
 
‘ÇÖKÜŞÜN BÜTÇESİ’
 
Ekonomide 2021 yılı itibariyle büyük bir çöküşün eşiğinde olunduğu uyarısı yapılan şerhte, iktidarın sunduğu bütçe teklifinin “çöküşe” önlem alan bir bütçe olmadığı kaydedildi. Şerhte, “Bu teklif çöküşü hızlandırmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. 2021 Bütçe Kanun Teklifi ile ekonomik krizin maliyeti Türkiye halklarına çıkarılmak isteniyor. Bütçe Kanun Teklifinin; kamucu, kadın özgürlükçü, barışçı, katılımcı, adaletli gelir dağılımı ve bölgesel eşitliği gözeten ilkeler etrafında hazırlanması gerektiğini ifade ediyoruz. 2021 Bütçe Kanun Teklifinin doğanın, emeğin, esnafın, çiftçinin, halk sağlığının yanında olmasını talep ediyoruz” ifadelerine yer verildi.
 
PANDEMİ
 
Ekonomide 2008’deki krizin devam ettiği belirtilen şerhte, AKP iktidarında eşitsizliklerin derinleştiği vurgusu yapıldı. 34 Avrupa ülkesi içinde gelir dağılımı eşitsizliği sıralamasında Türkiye’nin ikinci sırada olduğuna değinilen şerhte, pandeminin de bu şartlarda çıktığına işaret edildi. Şerhte, “Tarihin gördüğü en büyük iktisadi krizlerden birine kapı aralayan Kovid-19 pandemisine karşı, ülkelerin oldukça büyük meblağlar üzerinden aldığı tedbirlere karşı, Türkiye’de açıklanan meblağˆ 100 milyar TL ile sınırlı kaldı. Türkiye pandemiye yüksek işsizlik, boşalan kasa ve dağıtılan rantların oluşturduğu bir toplumsal-ekonomik konjonktürde girdi. Dolayısıyla iktidarın önceliğinden ve niyetinden bağımsız olarak karşılaştırmalı veriler açısından bakıldığında, Türkiye’de pandemi tedbirlerinin meblağı ihtiyacı karşılamaktan çok uzaktı” denildi.
 
HAYALİ İSTİHDAMLAR
 
1990’lardaki “hayali ihracat”ın yerini sermaye sınıfını güçlendirmek üzere “hayali istihdamlar”a bıraktığı vurgulanan şerhte, şunlar kaydedildi: “İşsizlik fonu talan edilmek suretiyle son üç yılda 134 milyar TL işveren teşviki verilerek istihdamın arttırılması amaçlanmış, söz konusu tutar alınan vergilerden oluşturularak halkın sırtına yüklenmiştir. AKP-MHP tipi neo-liberalizm uygulamaları sadece ‘hayali istihdam’ teşvikleri ile değil, sermayeyi yandaşlaştıran ve gözeten tarzda da sürdürülmüştür.”
 
KÜRT SORUNU
 
Şerhte, Türkiye’nin mevcut ekonomi-politiğinin sebepleri ve etkilerine de yer verildi. Bu bağlamda Kürt sorunu ve savaş ekonomisine değinilen şerhte, “Otuz altı yıldır iktisadi alt yapıyı tahrip eden, kayıt dışı ekonomiyi besleyen gerek doğrudan gerek dolaylı olarak harcandığı yetkili kişilerce söylenen ve trilyon dolar ile ifade edilen bol sıfırlı meblağ, ülkenin maddi kaynaklarını felç etmiş ve ekonomisinin birçok kez krize girmesine neden olmuştur. Kürt sorunu çözülmediği müddetçe de Türkiye toplumunun savaşın yüksek iktisadi maliyetlerine katlanmak zorunda kalacağı aşikârdır. Bu kapsamda Türkiye’de ekonomik gelişmenin, demokrasinin, özgürlüklerin ve adaletin gerçekleşmesi için vazgeçilmez şart olan Kürt sorununun demokratik ve barışçıl şekilde çözülmesi kaçınılmazdır” diye belirtildi.
 
SAVAŞ GİDERLERİ
 
2021 yılı bütçesinde savunma ve güvenliğe için ayrılan paranın arttırıldığına dikkat çekilen şerhte, “çözüm süreci” dışında AKP iktidarı boyunca savunma ve güvenliğe bütçede ayrılan payın sürekli arttığı vurgulandı. Şerhte, “2020 yılı bütçesinde yüzde 12 olan askeri ve güvenlik harcamaları payı, 2021 yılında yaklaşık 20 milyar lira arttı, bütçe içindeki payı yüzde 13’e çıktı. Bütçe teklifi cetvellerinde çok sayıda ‘gizlenmiş’ savaş ve güvenlik harcama kalemleri söz konusudur. Örneğin 2021 yılı Cumhurbaşkanlığı Bütçe teklifinde 1,5 milyar TL’lik kaynak İçişleri ve Milli Savunma Bakanlığınca harcanılmak üzere ‘Barışı Destekleme ve Koruma Hizmetleri’ne ayrılmaktadır. İçişleri Bakanlığı’na bağlı çalışan ama Suriye-Rojava topraklarında bulunan mülki amirler ve ÖSO’cular ile diğer dış müdahalelerde kullanılan bu kaynak açık şekilde savaş bütçesinin bir parçası olarak kullanılabilmektedir” ifadelerine yer verildi.
 
KADIN SORUNU: CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇE
 
Kadınların yurttaşlık haklarından eşit bir şekilde faydalanmadığı belirtilerek, iktidarın kadın politikasının temelinin ev içi cinsiyetçi emek sömürüsü olduğu ifade edildi. Şerhte, kadınlara yoksulluk ve güvencesizliğin dayatıldığı ifade edilerek, pandeminin kadınları erkeklerden daha fazla etkilediği belirtildi. Şerhte, şu ifadeler yer aldı: “2021 bütçesi kreşlerin açılması için gerekli kaynağı ayırmadığı için cinsiyetçi işgücünü yeniden üretilmesine katkı sunacaktır. 2021 bütçesinde cinsiyetçi işbölümü yeniden üretilmekte ve desteklenmektedir. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeleme yapılmalıdır. 2021 bütçesi ücretli ve güvenceli istihdamı arttıracak tercihleri barındırmadığı gibi ücretliler arasındaki eşitsizliği azaltacak politikalar için de bir taksim öngörmemiştir. Kadın emeği sömürüsünün önlenmesi ve ev içi emeğin hakkının verilebilmesi, bütçe uygulama süreçlerinde eşitsizliğin yeniden üretilmesinin engellemesi gerekir.”
 
EYT SORUNU
 
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) mağdurlarının sayısının yaklaşık 4,6 milyon olduğu kaydedilen şerhte, “Çalışmaya ilişkin en temel haklardan olan kamusal emeklilik hakkının korunması ve EYT sorununun çözülmesi için sosyal güvenlik sistemine yaklaşık 24 milyar TL’lik bir katkı sağlanması yeterlidir. Toplam genel bütçe büyüklüğü (yaklaşık 1,3 trilyon) dikkate alındığında bütçe kalemleri arasında yapılacak bir tercihle bu soruna çözüm bulunabilir” denildi.
 
EMEK ALANI 
 
Şerhte, işsizlik fonunun yağmalandığı, gençlerde işsizlik oranının Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdığının, “kiralık işçiliğin” kalıcı işsizliğe yol açtığı, Türkiye’de çocukların emek sömürüsüne tabi tutulduğu, “KHK zulmünün” devam ettiği belirtildi. HDP, emek alanına dair şu önerilerde bulundu: “Ortalama ve zorunlu haftalık çalışma saatlerinin reel ücret kaybı yaşatılmadan düşürülmesi sağlanmalı ve daha çok kişinin istihdamı için alan açılmalıdır. Başta kıdem tazminatı olmak üzere işçilerin kazanılmış haklarını geriye götürecek herhangi bir düzenleme yapılmamalıdır. Kiralık işçilik uygulamasına son verilmelidir. Taşeron işçiliği özel sektörde de kaldırmalıdır. Ev işçilerinin sosyal güvenlik hakları yasal koruma altına alınmalıdır. KHK ile ihraç edilen kamu emekçileri işlerine derhal döndürmeli ve tüm mağdurların zararları tazmin edilerek resmi özür dilenmelidir. EYT kapsamında emeklilik imkanları kolaylaştırılmalıdır. Sigortalı istihdamda 30 yılını dolduran herkes yaşına bakılmaksızın emekliliğin tüm haklarından yararlanabilmelidir. Kadınlarda bu süre 25 yıl olmalıdır.”
 
VERGİ ADALETSİZLİĞİ
 
2021 bütçesinde de vergi adaletsizliğinin devam ettiği ifade edilen şerhte, “Gelir dağılımında adaleti sağlayacak iktisadi ve vergileme politikaları uygulanmalı, emekçi ve yoksul sınıf üzerinde vergi yükü azaltılmalıdır” talebinde bulunuldu. 
 
LÜKS VE İSRAF EKONOMİSİ
 
İktidarın ve kayyımların “lüks ve israf” harcamalarına yer verilen şerhte, Cumhurbaşkanlığı’nın bir günlük harcamasının 8,6 milyon TL’nin üzerinde olduğuna dikkat çekilerek, bu rakamın 3 bin 715 asgari ücretlinin maaşına denk geldiği ifade edildi. Şerhte, şunlar kaydedildi: “2020 yılında nereye harcandığı belli olmayan ve kanuni güvenceye alınarak sorgulatılamayan örtülü ödeneğe ayrılan pay 5 milyar 410 milyon TL’dir. Bu rakam aynı zamanda 2 milyon 326 bin 881 asgari ücretlinin bir aylık maaşına, Cumhurbaşkanın 7 aylık maaşının 9 bin 524 katına denk gelmektedir. Sadece bu yıl Cumhurbaşkanlığı saraylarının yapım ve onarımı ile araç alımlarına 610 milyon lira yatırım harcaması yapılması beklenmektedir. Mutfak için harcadığı para 5 milyon 311 bin liradır. Sarayın temizlik ekipmanları gideri ise artışla 3 milyon 839 bin lira oldu.”
 
KÜRT İLLERİNDE YOKSULLUK
 
Kürtlerin yoğun yaşadığı kentlerde yoksulluğun fazla olduğunun belirtildiği şerhte, şu ifadelere yer verildi: “Bölgede yoksulluk ve işsizlik gün geçtikçe artmaktadır. Türkiye’deki iktidarların bölgeye yönelik sıkıyönetim, umumi müfettişlik, tenkil, köy boşaltma, olağanüstü hâl, kayyım ve benzeri politikalarını da içeren yaklaşımlarının sonucunda bölge ekonomisi süreç içerisinde çökme noktasına gelmiştir. Türkiye ekonomisi yapısal sorunlar yaşarken, Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı kentlerde ekonomik sorunlar daha derin boyutta yaşanmaktadır.”
 
İKTİDARIN ‘ULUSAL KİMLİK’ ÇABALARI
 
AKP-MHP ittifakının “ulusal kimlik” inşa etme çabaları kapsamında 2021 yılı bütçesinde ayırdığı kaynakla ilgili şunlar aktarıldı: “2021 Merkezi Yönetim Bütçesinde kurumlara ayrılan bütçe meblağlarına yansımıştır. Bu ittifak, Türk-İslamcılığının içerisinde olduğu hegemonik krizi aşmak üzere bir yandan baskı araçlarını arttırarak militarizmi yüceltme diğer yandan ise Sünnilik üzerinden kendine has yorumlar geliştirmektedir. Örnek vermek gerekirse; iç güvenlikten sorumlu olan İçişleri Bakanlığının bağlı kurumlarla birlikte 2021 bütçe teklifi toplamda 87 milyar 956 milyon 680 bin TL’dir. Öte yandan yeni bir ‘ulusal kimlik’ inşasında Diyanet’e biçilen misyon 2021 Merkezi Yönetim Bütçe teklifinde bir kez daha görülmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı için öngörülen 2021 bütçe miktarı 12 milyar 977 milyon TL’dir.”
 
‘UTANÇ DUVARI’
 
Bütçenin, ekolojik yıkım bütçesi olduğu belirtilen şerhte, “Diyarbakır’ı, demiryolu boyunca boydan boya ikiye bölecek 12 kilometre uzunluğunda, bir metre 80 santimetre yüksekliğinde, 50 santimetre genişliğindeki çift taraflı yol yapımına başladı. 180 cm tel çit ve 50 cm jiletli tel olacak şekilde toplamda 2,5 metre aşan bir duvarla kent Diyarbakır bölünüyor. Bu saldırı sadece kent hakkına yönelik bir saldırı olmakla kalmıyor aynı zamanda, kentin demografik yapısını değiştirmeyi de amaçlıyor ki bu yüzden Diyarbakır’da kurulan bu ‘Utanç Duvarı’ Diyarbakırlıların tepkisine ve kaygılarına neden oluyor” diye belirtildi. 
 
DEMOKRATİK CUMHURİYET
 
Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözülmesinin ortak bir geleceğin birlikte inşa edilmesinin yolunu açacağı vurgulanan şerhte, “Demokratik Cumhuriyet kavramsallaştırılması ilk kez İmralı savunmaları sırasında Abdullah Öcalan tarafından Kürt sorununun çözümü bağlamında dile getirilmiştir. Aynı zamanda bir ikiliği de barından ve çatının nasıl çatılması gerektiğini imlemesi açısından tartışılması elzem olan bir kavramsallaştırmadır. Demokratik Cumhuriyet, otokratik ve oligarşik cumhuriyetin yönetim anlayışının karşıtı olarak kurar kendini. Türkiye halklarına dayatılan tekçi, asimilasyonist, cinsiyetçi, milliyetçi, mezhepçi ve şoven teze karşı yeni bir politik kuruluşu imleyen anti-tezdir. Demokratik Cumhuriyet, kurucu bir kavram olarak üniter devletin sınırlarına dokunmaksızın, eşit anayasal vatandaşlık temelinde, âdemi merkeziyetçi yönetim anlayışı çerçevesinde özerk yapılanmaları muhteva eder” ifadelerine yer verildi.
 
ÖNERİLER
 
“Yeni yaşam için, yeni yaşam ekonomisi için meydan okuyoruz” diyen HDP, şu önerilerde bulundu:
 
“* Bütün vatandaşlarımıza gecikmeden, nitelikli ve ücretsiz Kovid-19 aşısının uygulanması,
 
* Şehir Hastaneleri ve özel hastanelerin kamulaştırılması,
 
* Kamu Özel İşbirliği Projeleri kapsamındaki Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, Avrasya Tüneli, Gebze-İzmir Otoyolunun kamulaştırılması,
 
* Yeterli sayıda deprem toplanma alanının kamulaştırılması,
 
* Okulların depreme dayanıklı hale getirilmesi,
 
* Şehirlerimizin depreme dayanıklı hale getirilmesi,
 
* Pandemide işyerini kapatan esnaflara destek sağlanması,
 
* Ataması yapılmayan öğretmenlerin atanması,
 
* EYT’lilerin yaş kriteri aranmaksızın emekli olmalarının sağlanması,
 
* İstihdamda yer alamayan, ev emekçisi kadınların primlerinin bütçeden ödenerek emekli olmalarının sağlanması,
 
* İşyeri sahibi kadınların desteklenmesi,
 
* Her haneye ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz doğalgaz ve elektrik sağlanması,
 
* Amatör spor kulüplerinin desteklenmesi,
 
* Gençlerin KYK borçlarının silinmesi,
 
* Memurlara 3600 ek gösterge hakkının sağlanması,
 
* ‘Diyarbakır Duvarı’ projesinin iptal edilmesi için Ulaştırma Bakanlığı bütçesinin düşürülmesi,
 
* Yeşil Ekonomi-AR-GE çalışmaları için kaynak sağlanması,
 
* Kooperatiflerin örgütlenmesi için kaynak ayrılması,
 
* Çiftçi desteklerinin iki katına çıkarılması.”