HDP Diyarbakır il örgütü, parti binasında son siyasi süreçle ilgili değerlendirme yaptı. HDP Milletvekili Semra Güzel, Musa Farisoğulları, Dersim Dağ ve İl başkanları Hülya Alökmen ile Zeyyad Ceylan’ın katıldığı basın toplantısında hükumetin savaş politikası eleştirildi ve Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin kaldırılması talep edildi.

HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in yaptığı açıklamada, “Her geçen gün dünyada, Türkiye’de ve Kürdistan’da dengelerin değiştiği, kapitalist sistemin bir kriz halinde kendisine çıkış yolları aradığı ve bu çıkış yollarını savaş taşları ile döşediği bir süreçten geçmekteyiz” denildi.

Açıklamada, bu krizli sürecin, Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirildiği tarih olan 1999 yılından bu yana devam ettiği, aynı şekilde devletlerin yanlış ve çıkarlara dayalı politikalarına rağmen dünyanın birçok yerinde halkların eşit, özgür bir yaşam için mücadele etmeye devam ettiği vurgulandı. Kriz sürecinin göbeğinde bulunan Orta Doğu coğrafyasında da devletlerin toplumsal barış ve adalet kavramına değil, savaş ve hukuksuzluk politikalarına sığındığı belirtildi.

‘İMRALI’NIN YARATICILARI STATÜKOCU ULUS DEVLETLERDİR’

Güzel, şunları söyledi: “1999’da uluslararası bir komplo ile Sayın Abdullah Öcalan’ı rehin alan ve halkların barış umudunu yok etmeye çalışan bu zihniyet bugün de savaş ve hukuksuzluk durumu ile kendini var etmeye çalışmaktadır. Sayın Öcalan ortaya koyduğu tespitler ve duruşu ile sadece Kürt halkına değil, başta Orta Doğu halklarına olmak üzere bütün dünyaya bir çözüm perspektifi ortaya koymuş ve her koşulda bunun savunucusu olmuştur. Bu çözüm perspektifi savaşlara değil barışa, hukuksuzluğa değil toplumsal yaşam ilkelerine dayanan bir demokratik ulus perspektifidir.”

“İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra devletlerin sığındığı ve kendini var ettiği tekçiliğe dayanan ulus-devlet zihniyeti yüz yıl dayanamamıştır” diyen Güzel,  “Krizleri ile beraber bugün halklara yeni acılar yaşatmaya devam etmektedir. Demokratik ulus-perspektifi ‘öteki’ olarak kodlanan kimliklerin, dillerin, inançların, kültürlerin üst kimlikler tarafından yok sayılmasına karşın bir alternatif model olarak başta coğrafyamız olmak üzere bütün dünya halklarına bir çözüm, bir çıkış yoludur ve bugün çözümsüzlükte ısrar eden devletlerin bu çıkış yolunun önünü kapatabilmek amacı ile ağır bir tecrit süreci işlettiğini ve tam bir hukuksuzluk durumu sergilediğini İmralı örneğinde çok net bir şekilde görmekteyiz. İmralı sisteminin yaratıcıları, yüzyıllardır her türlü suça bulaşmış küresel egemenler ve gelişen bütün demokratik ve eşitlikçi mücadeleleri boğmaya çalışan statükocu ulus devletlerdir” şeklinde konuştu.

‘2015’TE SAVAŞ KONSEPTİ DEVREYE KONDU, TECRİT AĞIRLAŞTIRILDI’

Öcalan’a uygulanan tecridin, Öcalan şahsında toplumlara, kadınlara, kültürlere uygulanmak istenen bir tecridin boyutlandırılmış hali olduğunu söyleyen Güzel, “Bizler çok iyi gördük ki Öcalan’ın sesinin dışarıya ulaştığı zamanlarda bir barış ve toplumsal huzur durumu hakimken, 2015 yılında yeniden devreye konulan savaş konsepti ile tecrit ağırlaştırılmış ve yeniden her türlü baskı ortamı toplumun sırtına bindirilmeye çalışılmıştır. Ekonomiden kültüre, toplumsal huzurdan sağlığa kadar bugün halklar iktidarların çok boyutlu saldırısı ile karşı karşıyadır. Bizler bu tekçi ve saldırgan politikaların İmralı tecridi ile olan doğrudan bağını çok net bir şekilde görüyor ve tekrarlıyoruz: Konuşan bir Öcalan çözümün ve barışın yolunu açan bir Öcalan’dır! Susturulmak istenen bir Öcalan, derinleşen bir çözümsüzlüktür, savaş, eşitsizlik ve yükselen faşizmdir” dedi.

Güzel, Türkiye’nin suç işlediğini söyledi: Hiçbir hukuki dayanağı olmadan, avukatları ile dahi görüşmesine izin verilmeyen, aile görüşlerini engelleyen keyfiyetçi ve kendini dayatan faşist bir zihniyet söz konusudur. Uluslararası anlaşmalara ve kendi anayasasına göre Türkiye şu anda suç işlemekte ve bu suçta ısrar etmektedir. İnsan haklarını ayaklar altına alan, kendi anayasasını askıya çeken ve kendi meşruluğunu hukuksuzluk üzerinden var eden bir hükümet politikası ile karşı karşıyayız.”

TECRİTE KARŞI 7 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ

Tecridin kaldırılması bugün sadece Kürt halkının meşru talepleri için değil Türkiye’nin demokratikleşmesi için de vazgeçilmez ilk adımdır diyen Güzel, tecridin kaldırılması için Leyla Güven’in başlattığı açlık grevinin ses getirdiğine dikkat çekti ve bu süreçte 7 kişinin yaşamına son verdiğini hatırlattı. Güzel, açlık grevi eyleminden sonra, “İmralı’nın sesi kısa bir süreliğine de olsa dışarıya ulaşmış ve halklar da yeniden bir barış ve beraber yaşama umudu yeşermiştir” dedi. Güzel, “Fakat mevcut iktidar sayın Öcalan’ın sesini dahi kendisine bir tehlike olarak görmekte ve barışa 2015 sürecinde olduğu gibi samimi değil taktiksel yaklaşma gibi son derece yanlış bir politika izlemektedir” ifadesini kullandı.

DIŞ POLİTİKA GELECEK VAAT ETMİYOR

Çözümsüz devlet aklının savaş politikalarında da ısrar ettiğini belirten Güzel, “Barıştan, toplumsal yaşamdan her gün kopan AKP politikası, hiçbir hukuki ve insani dayanağı olmadan Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırmış, halkların bir arada yaşama iradesine darbe vurmak istemiştir. 9 Ekim’de başlatılan bu savaşta 18’i çocuk 128 sivil hayatını kaybetti” dedi.

“Türkiye’nin Libya’daki çatışmalara dair tek pozisyonu halklara barış getirecek ve çatışmaların durmasının sağlayacak politikalara destek vermesi olmalıdır” diyen Güzel, şunları söyledi: “Fakat hükümet Doğu ve Kuzey Suriye savaşı esnasında olduğu gibi bu maceracı ve müdahaleci dış politikalar ile Türkiye’yi içine soktuğu risklerin karşılığında iç siyaseti dizayn etmenin ne kadar kolay olduğunun da farkına varmış ve bu politikalar ile dış siyaseti kullanarak iç siyasetteki tükenmiş pozisyonunu gündemden çıkarmak istemektedir.İç siyasette uyguladığı savaş ve hukuksuzluk konsepti artık AKP hükümetine bir gelecek vadetmiyor. Bu savaş yanlısı dış politikalar ile mülteci sorununu dahi paraya indirgeyen, insan haklarını askıya alan, toplum mühendisliği yapan, hukuku yerle bir eden hükümet kendi tükenmişliğini bugün ‘barışta ve halkların beraber yaşama iradesinde’ ısrar eden HDP’ye saldırarak görünmez kılmaya çalışmaktadır.”

32 BELEDİYEYE KAYYIM ATANDI

HDP’ye yönelik baskılara da değinen Güzel, HDP’nin halkların ve barışın teminatı olduğunu söyledi. Güzel, “Bu teminat bugün gözaltılar, tutuklamalar, kayyım politikaları ile sindirilmeye, yok edilmeye çalışılmaktadır. Yerel seçimlerin üzerinden sadece beş ay geçtikten sonra hiçbir dayanağı olmayan ve mahkemelerin dahi gerekçe bulamadığı safsata iddianameler ile belediyelerimize kayyumlar atanmakta, eşbaşkanlarımız tutuklanmaktadır. Şu ana kadar HDP’nin kazandığı 32 belediyeye kayyım atanmış, 26 eşbaşkanımız tutuklanmıştır. 2.618.890 seçmenin iradesi bizzat devlet tarafından gasp edilmiştir. Hükümet tarafından uygulanan bu politikalar halkların iradesini tanımıyoruz söyleminin bir pratiği olarak önümüzde durmaktadır.

Ve bu iradeyi yok sayma politikası bugün partimize yönelik gözaltı ve tutuklama furyası ile doruğa ulaşmış durumdadır. Son bir yılda 4567 HDP’li arkadaşımız gözaltına alınmış, 797 arkadaşımız tutuklanmıştır. Cezaevlerini muhalefeti yok etmenin bir çözüm yolu olarak gören hükümet artık hiçbir hukuki dayanak aramadan, toplumdaki her iki kişiden birini neredeyse suç zanlısı ilan ederek tutuklamaktadır. Ve rehin alınan arkadaşlarımız sürgün politikaları ile, çıplak arama işkencesi ile ve fiziksel şiddet de dahil her türlü şiddet politikası ile sindirilmeye çalışılmakta insanlık dışı muameleler ile karşı karşıya kalmaktadır” şeklinde konuştu.

Bu saldırı konseptinin bütünlüklü bir devlet aklı olduğunun bilincinde olarak hiçbir zaman geri adım atmadıklarını ifade eden Güzel, “Bundan sonra da atmayacağız. 3. Yolun temsilcileri olarak, ne statükocu ulus-devlet aklının ne de emperyalist küresel güçlerin halklara savaş ve zulüm getiren politikalarını kabul etmiyoruz” dedi.

SAVAŞ VE TECRİT POLİTİKALARINDAN VAZGEÇİLMELİ

Güzel, açıklamanın devamında şunları söyledi: “ Savaş politikaları, hukuksuzluklar, Şark ıslahattan beri devreye konulan ve güncel hali kayyım atamaları olan işgal politikaları, gözaltı ve tutuklamalar Türkiye’nin bir demokrasi sorunudur ve bu sorunun çözüm anahtarı İmralı’dadır. İmralı tecridi kırılmadan ülkenin nefes alması mümkün değildir. 9 Ekim 1998 yılında başlatılan komplo Sayın Öcalan’ın öngörüleri ve geliştirdiği Barış ve Demokrasi Projesi ile boşa çıkarıldı. Ve halkların bir arada kalma iradesi, devletlerin çıkara dayalı kirli ilişkilerine karşı direnmeye devam ediyor. Savaşın kazananı olmaz fakat barış herkese kazandırır. Halklarımız açısından geç olmadan savaş politikalarından vazgeçilmeli tecrit politikaları derhal son bulmalıdır.”