HDP İstanbul Milletvekilli ve Sözcüsü Saruhan Oluç, Sakarya’da Kürtçe konuştukları için saldırıya uğrayan Sakçı ailesine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Sakarya’daki saldırıda 43 yaşındaki Kadir Sakçı’nın yaşamını yitirdiğini, 16 yaşındaki oğlu Burhan Sakçı’nın ise yaralı olduğunu anımsatan Oluç, saldırının temelinde AKP-MHP koalisyonun politik dili olduğunu söyledi.

Oluç, “Kürtçe’nin kamusal alanda yasaklanması, Meclis’te bile taciz ve saldırı gerekçesi yapılması, Kürtler “ülkeyi bölecek” söyleminin sürdürülmesi, Kürtçe müzik dinleyen ve türkü söyleyenlere saldırılara sessiz kalınması ve birçok benzer örnek sıradan insanları bu tür cinayetlere sevk etmektedir. Aynı aileden bir kişinin yine Sakarya’da ırkçı bir saldırı sonucu iki yıl önce katledilmesi de iktidar politikalarının toplumsal yaşamda yarattığı tehdit ve tehlikenin büyüklüğünü göstermektedir” dedi.

Meclis’teki Kürtçe tartışmalarına değinen Oluç, “Kürtçe konuşmayı ve Kürt olmayı cinayet gerekçesi yapan saldırganın zihniyeti ile Meclis’te Kürtçe bir cümleye dahi tahammülsüzlük gösterenlerinki arasında herhangi bir fark yoktur. Farklı düşünen, farklı bir anadili ile konuşan herkesi “terörist” olarak görenler bu iktidardan cesaret almaktadır. Sakçı’yı katleden ve oğlunu yaralayan katil de sırtını bu iktidar anlayışına dayamıştır” ifadelerini kullandı.

HDP İstanbul Milletvekilli ve Sözcüsü Saruhan Oluç’un açıklaması şöyle:

‘SAKARYA’DAKİ IRKÇI SALDIRI İKTİDAR POLİTİKALARININ SONUCUDUR’

Sakarya’nın Hendek ilçesinde Kürtçe konuştukları ve Kürt oldukları için bir baba ve oğul silahlı saldırıya uğradı. 43 yaşındaki Kadir Sakçı yaşamını yitirirken, 16 yaşındaki oğlu Burhan Sakçı ise ağır yaralandı. Kadir Sakçı’ya rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı, yaralı Burhan Sakçı’ya ise acil şifa diliyoruz.

AKP-MHP ittifakının uyguladığı ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı ve düşmanlaştırıcı politikalar ortak yaşam zeminini dinamitliyor. Siyasal, kültürel ve tarihsel sorunları içeride ve dışarıda savaş ve çatışma yoluyla çözme arayışı, yüzlerce yıllık ortak yaşamı zehirliyor. İktidarın Kürt fobisi ve düşmanlığı üzerinden yükselttiği söylem ülkeyi tehlikeli bir noktaya sürüklüyor.

Kürtçe’nin kamusal alanda yasaklanması, Meclis’te bile taciz ve saldırı gerekçesi yapılması, Kürtler “ülkeyi bölecek” söyleminin sürdürülmesi, Kürtçe müzik dinleyen ve türkü söyleyenlere saldırılara sessiz kalınması ve birçok benzer örnek sıradan insanları bu tür cinayetlere sevk etmektedir. Aynı aileden bir kişinin yine Sakarya’da ırkçı bir saldırı sonucu iki yıl önce katledilmesi de iktidar politikalarının toplumsal yaşamda yarattığı tehdit ve tehlikenin büyüklüğünü göstermektedir.

Kürtçe konuşmayı ve Kürt olmayı cinayet gerekçesi yapan saldırganın zihniyeti ile Meclis’te Kürtçe bir cümleye dahi tahammülsüzlük gösterenlerinki arasında herhangi bir fark yoktur. Farklı düşünen, farklı bir anadili ile konuşan herkesi “terörist” olarak görenler bu iktidardan cesaret almaktadır. Sakçı’yı katleden ve oğlunu yaralayan katil de sırtını bu iktidar anlayışına dayamıştır.

Bu tür ırkçı saldırılar evrensel hukukta ve dünyanın her yerinde nefret suçu kapsamında ve insanlığa karşı suç bağlamında ele alınır. Mevcut iktidar ise cezasızlık politikası uygulayarak adeta saldırganlara cesaret vermekte, bu tür cinayetlerin önünü açmaktadır. Bu gelişme sadece saldırıya maruz kalan Kürtler açısından değil Türkiye’de yaşayan herkes açısından büyük bir tehdit ve tehlikedir. Benzer saldırıların yaygınlaşması, Türkiye’yi gerçek anlamda uçurumun kenarına sürükler. İktidar bütün ülkeyi ateşe atacak bu tehlikeli gidişten, bu ayrıştırıcı nefret dilinden ve politikalarından, bu savaş ve çatışma ısrarından vazgeçmelidir.

Halkımız ve demokratik güçler bu tür provokasyonlara karşı duyarlı olmalıdır. Bu ülkede farklı kültürlere, anadillere, inançlara ve etnik aidiyetlere sahip olan halklarımız eşit ve demokratik bir ortamda bir arada yaşama kararlılığını sürdürecektir. Kimsenin yok sayılmadığı, kimseye üstünlük taslanmadığı eşit ve özgür bir yaşam mücadelesi tüm ırkçı anlayışların panzehiridir.

Demokrat Haber/Ankara