Eş Genel Başkanı ve milletvekilleri tutuklu olan Halkların Demokratik Partisi’nin durumunu HDP’liler ve uzmanlar değerlendirdi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Osman Baydemir, dün Meclis’teki grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Dünyanın neresinde bir siyasi parti, HDP'nin yaşadığı gibi bir saldırıya maruz kalsaydı, dağılırdı. Ama HDP dimdik ayakta” diyordu.

Kürşat Akyol’un DW Türkçe’deki haberine göre, HDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la birlikte 9 milletvekili hapiste. Eski Eş Genel Başkan Figen Yüksekdağ dahil, 5 vekilin ise Meclis üyeliği düşürülmüş durumda. Ağırlıklı olarak Kürt oylarını temsil eden HDP’nin bileşenlerinden Demokratik Bölgeler Partisi’nden (DBP) 80'den fazla belediye eş başkanı, her iki partinin toplam 5 bin civarında parti yöneticisi ve üyesi de cezaevinde.

Meclis'in üçüncü partisi konumundaki HDP’nin hapisteki lideri Demirtaş, hakkında süregiden onlarca davaya karşın, son bir yıla yakın zamandır henüz fiilen herhangi bir mahkeme salonuna çıkarılmadı. Yargılamalar, tutuklandığı Diyarbakır’dan en az 1.500 kilometre uzaklıkta tutulduğu Edirne’deki cezaeviyle mahkeme salonları arasında kurulan elektronik görüntülü ve sesli sistemle (Resmi adıyla Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi-SEGBİS) yapılmak isteniyor.

Demirtaş bu nedenle davalara katılmasa da, geçen yıl 4 Kasım’da tutuklanmasına neden olan davanın görüleceği Ankara’daki mahkeme, 7 Aralık’ta yapılacak ilk duruşmaya da, HDP liderinin SEGBİS aracılığıyla katılmasına karar verdi.

Peki, liderleri, milletvekilleri ve pek çok yöneticisi hapiste olan HDP, Baydemir'in dünkü ifadesiyle "dimdik ayakta” mı gerçekten?

Diyarbakır’daki Dicle Üniversitesi’nden Doçent Vahap Coşkun, aynı görüşte değil. Tutuklamalara ek olarak, çoğunluğu iktidara yakın medyada yer bulamamasının da, HDP’nin etkinliğini, 1 Haziran 2015 seçimlerine göre nispeten azalttığını söylüyor.

"Ancak, tek neden bunlar değil” Coşkun’a göre, PKK’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki savaşı hendek ve barikatlarla şehirlere taşıması ve HDP’nin bu şiddete karşı siyasi alanı gerektiği gibi savunamaması da, etkinlik kaybında önemli rol oynadı.

"Yine de” diye ekliyor Doçent Coşkun, “Etki kaybına rağmen belli bir kitleyi tutuyor HDP. Araştırmalar, partinin bugün yüzde 8-10 bandında bir oy oranını koruduğunu gösteriyor.”

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Saruhan Oluç, Demirtaş’ın hapiste olmasının, hem partide, hem de Türkiye siyasetinde eksikliğini her anlamda hissettirdiğini söylüyor.

Oluç’a göre, “Demirtaş’ın kararlı duruşu çok önemliydi. 16 Nisan referandumu döneminde dışarıda olsaydı, çok daha yüksek oranda hayır çıkardı. İktidar bunu bildiği için onu içeride tutuyor.”

Oluç, her ay yaptırdıkları kamuoyu yoklamalarının, 1 Kasım 2015 seçimlerindeki yüzde 10-11 oy oranını koruduklarını gösterdiğini de belirtiyor.

HDP'NİN GELECEĞİ

Peki, Kürt sorununun önemli aktörlerinden HDP’nin siyasi geleceği ne olacak? Doçent Vahap Coşkun’un bu soruya cevabı şöyle:

“HDP, toplumsal alana sirayet etmesinin güç olduğu bir dönemde kendi tabanını koruyor. Bu muhtemelen devam eder. Tabii ki, diğer partilere de bağlı. Güneydoğu’da oy alan partilerden AKP’nin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ndeki (IKBY) bağımsızlık referandumuna yönelik sert siyaseti bölgede kırgınlık yarattı. Önümüzdeki süreçte buradaki dengelerde radikal bir değişiklik olacağını düşünmüyorum.”

HDP eş genel başkanlarından Adana milletvekili Meral Danış Beştaş’a göre ise "Son kazanan HDP olacak. HDP düşüncesi, ilkeleri olacak.”

Beştaş, "Cumhuriyeti demokratikleştirmeye ve herkesin eşit ve özgür yurttaş olacağı bir Türkiye’nin gerçekleşeceğine inanıyoruz” diyor.

HDP, 7 Haziran 2015 seçimlerinden birkaç ay öncesine kadar, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) temsilcileriyle birlikte, “Çözüm süreci” diye anılan yaklaşık iki buçuk yıllık görüşmelerin önemli aktörlerinden biriydi. PKK’nin İmralı adasında hapiste bulunan lideri Abdullah Öcalan'la, Irak’taki üssü Kandil ve iktidar temsilcileri arasında köprü rolü üstlenmişti.

İktidarın, PKK’nin silah bırakmadığı gerekçesiyle bu süreci iptal etmesi, hemen ardından Güneydoğu'da hızla yükselen şiddet ve 7 Haziran seçimlerinden iki gün önce Diyarbakır’daki mitinge yapılan ve beş kişinin ölümüne, yüzlercesinin yaralanmasına yol açan bombalı intihar saldırısı, HDP’ye yönelik son süreçteki diğer sert darbeler oldu.

7 Haziran'da Meclis'e 80 milletvekiliyle giren parti, beş ay sonra yapılan 1 Kasım seçimlerinde 59 sandalye kazanabildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetin çeşitli bakanları, daha önce köprü rolü biçtikleri HDP lideri Demirtaş ve partisini defalarca "terörist” olmakla suçladı.

*Müzakere masasına dönülebilir mi?

Peki, bu koşullarda Türkiye'deki Kürt meselesinin geleceğine nasıl bakmak lazım? Tekrar masaya dönüş mümkün olur mu? Hem HDP’li yöneticiler Beştaş ve Oluç, hem de Doçent Coşkun'a göre, yakın süreçte bu yönde bir ipucu yok.

Beştaş, “Şu anda bir savaş ortamı var. Ancak, bundan bir sonuç çıkmayacak. Geçmişte yaşanan acılar bunu gösterdi. Bu nedenle, kısa vadede olmasa bile, orta vadede Kürt meselesinde tekrar masaya dönülecek” diyor.

Oluç’a göre iktidar, yalnızca Türkiye’de değil, Irak, Suriye ve İran’da da Kürt halkının kendini yönetme iradesini istemiyor. Türkiye'nin IKBY'ye ve Suriye'deki Kürtler'e yönelik politikalarının bunu gösterdiğini söylüyor. Ancak, “Henüz zamanı ve koşulları belli olmasa da, er ya da geç masaya dönülecek” diyor.

Doçent Coşkun, tekrar masaya oturulması için PKK'yle devletin yeniden yakınlaşması gerektiği görüşünde. "Bunda, Suriye'deki süreç belirleyici olacak. Türkiye’nin Suriye’deki askeri operasyonlarında özel bir gündemi var. Bunu açıkça dile getiriyor: Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) Kürt kantonlarını birleştirmesini engellemek” diye devam ediyor.

Doçent Vahap Coşkun’a göre, “Şu anda masaya yönelik bir işaret olmasa da, bu imkânsız değil.” Coşkun, 2012 yılında başlayan müzakere sürecinde, PYD lideri Salih Müslim’in defalarca Türkiye’ye geldiğini hatırlatıyor.