HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, tutukluların açlık grevini ölüm orucuna çevirmesine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Oluç, “Türkiye’deki bütün vicdan sahibi insanlara, STK’lara, demokrat insanlara sesleniyoruz; bizleri yalnız bırakmayın. Şimdi eleştiri ve karşılıklı hesap sorma zamanı değil, yaşatma zamanıdır” çağrısı yaptı.

Ayhan Bilgen’in 31 Mart Yerel Seçimlerinde Kars Belediye Eşbaşkanı seçilmesinin ardından Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP)  yeni Meclis Grup Başkanvekili seçilen Saruh Oluç son kez Parti Sözcüsü sıfatı ile açlık grevleri ve başlayan ölüm oruçlarına ilişkin basın açıklaması yaptı.

Oluç, Türkiye kamuoyunu açlık grevleri konusunda çaba sarf etmeye çağırarak, “Açlık grevlerinde vahim bir durum yaşanıyor. Gelin hep birlikte çözüm bulalım” dedi.

HDP Genel Merkez’inde konuşan Oluç, şöyle dedi:

“Açlık grevleri temel konumuzdu şu ana kadarki görüşmeler içinde. Açlık grevinin geldiği son durumu hatırlatmak istiyorum. 8 Kasım’da açlık grevine başlayan Hakkâri milletvekilimiz Leyla Güven 173’üncü gününe girdi bugün. Aralarında geçmiş dönem milletvekillerimiz Sebahat Tuncel ve Selma Irmak’ın da olduğu çok sayıda isim açlık grevinde. Selma Irmak ve Sebahat Tuncel açlık grevinin 104’üncü gününde. Önceki dönem milletvekilimiz Dilek Öcalan açlık grevinin 135’inci gününde.

Milletvekillerimiz Dersim Dağ açlık grevinin 57’nci Tayip Temel ve Murat Sarısaç’ın açlık grevleri 53’üncü gününde. Son derece vahim bir durumdayız. Bugün 15 siyasi tutuklu, Bakırköy, Van, Gebze ve Diyarbakır’daki açlık grevi eylemcileri, eylemlerini ölüm orucuna çevirdiklerini duyurdular. Çok uzun süredir açlık grevini sürdürmekte olan tutukluların ölüm orucuna başlaması vahim bir durumdur. Bu konuyu MYK toplantımızda enine boyuna değerlendirdik, bir kez daha özellikle kamuoyunun ve bu ülkeyi yönetenlerin dikkatini bu konuya çekmek istiyoruz.

‘TALEP VAR OLAN YASALARIN UYGULANMASI’

Bu konudaki talepler çok açık ve nettir. Talep, Türkiye’de var olan infaz yasasının, TCK’nin, Anayasa’nın ve yönetmeliklerin uygulanması talebidir esas itibariyle. Bunlara; bu infaz yasasına, TCK ve Anayasa’ya aykırı uygulamaların sona ermesi talebidir. Yeni bir yasa önerilmemektedir. Sadece var olanların uygulanması önerilmektedir. Türkiye’nin altında imzası olan uluslararası sözleşmelere uyumlu davranmasıdır istenen. Haberleşme özgürlüğü her hükümlü için temel haktır. Kişiye özel hak ihlaline son verilmesi talebidir açlık grevindekilerin talebi. Bir kez daha bunu hatırlatmak istiyoruz ve bu talebin yerine getirilmesi önünde hiçbir hukuku ve siyasi engelin bulunmadığına işaret etmek istiyoruz.

‘BİZ ŞENTOP’UN SÖYLEDİKLERİNİ ÇOK İYİ ANLADIK’

Van Milletvekilimiz Tayip Temel bir röportajında çağrıda bulunmuştu Meclis Başkanı Sayın Şentop’a dönük olarak. Sayın Şentop da bu çağrıya cevap verdi. Biz Sayın Şentop’un söylediklerini çok iyi anladık. Ancak şuna işaret etmek istiyoruz.

Sayın Şentop, Leyla Güven de diğer vekillerimiz de Dersim Dağ, Tayip Temel ve Murat Sarısaç da, evet kendileri için bir şey istemiyorlar. Kendileri için bu açlık grevlerini yapmıyorlar. Doğru tespit ediyorsunuz. Ülkede bir hukuksuzluk var, Anayasa’nın uygulanmadığı özel bir durum var. Bu hukuksuzluğun ortadan kaldırılması için açlık grevi yapıyorlar. Dolayısıyla bir vekil olarak da bu görevlerini yerine getiriyorlar. Buna işaret etmek istiyoruz.

‘BAŞVURULAR MESNETSİZ İDDİALARLA RET EDİLMİŞTİR’

Şentop’un işaret ettiği mahkemeler 809 kez avukatların taleplerini mesnetsizce reddetmiştir. Sayın Şentop diyorsunuz ki, bunların hepsi bir takım hukuki taleplerdir. Leyla Güven ortaya koyduğu kararları savcılar mahkemeler verir diyorsunuz.

Herkesin bu konudaki gelişmeleri beklemesi gerektiğini söylüyorsunuz. Doğru bu konudaki iddialar savcılar ve mahkemelerin ukdesindedir. Bir kez daha şunu hatırlatmak istiyoruz. 809 kez avukatlar görüşme yapabilmek için başvuruda bulunmuşlardır. 809 kez avukatların bu talepleri mesnetsiz iddialarla reddedilmiştir. Şimdi bu bir hukuksuzluktur. Savcılar ve mahkemeler de bu hukuksuzluğu ortadan kaldıracak adımlar atmamışlardır.

‘SAYIN ÖCALAN 35 BİN SAAT BOYUNCA SADECE İKİ DEFA AİLESİ İLE GÖRÜŞEBİLDİ’

5 Nisan 2015’ten bugüne kadar yani 4 yıl 25 gündür ki bu bin 485 gün eder, bu süre boyunca ağırlaştırılmış bir tecrit uygulanmaktadır İmralı’da. Bu süre boyunca ağırlaştırılmış bir tecrit vardır. 35 bin saatten fazla süredir devam etmektedir bu tecrit ve 35 bin saat boyunca iki kez aile ile görüşme yapılabilmiştir.

Bu büyük bir hukuksuzluk değil midir? Var olan durum yasaların, uluslararası demokratik sözleşmelerin çiğnenmesi değil midir? Buna itiraz vardır. Bunların uygulanması için bu talep ortaya konmuştur. Biz de buna bir kez daha işaret ediyoruz.

‘DİYALOG ÖNERİYORUZ’

Dediğiniz gibi Türkiye’nin çok uzun bir parlamenter siyaset ve demokrasi tecrübesi vardır, bu çok önemlidir. Siz de buna işaret ediyorsunuz. Bu açıdan kat edilen mesafeler çok önemlidir. Doğru. Ama biz de bunun devam etmesi, bu sürecin demokratikleşerek devam etmesi doğrultusunda bir çaba içerisindeyiz.

Demokratik siyasetin devam etmesi için çaba içindeyiz. Bir kez daha vurguluyoruz ve diyalog öneriyoruz. Bu konuda adım atılması için, özellikle ölüm orucuna başlanması nedeniyle durumun son derece vahim bir noktaya evirildiğine işaret ediyoruz. Bu diyalog önerimizi, bu çağrımızı elinizin tersiyle itmemenizi bir kez daha talep ediyoruz.

‘TECRİDİN BİTİRİLME ÇAĞRISI HER YERDE YÜKSELMEYE BAŞLADI’

Bütün dünya bu açlık grevlerini duymuş vaziyette. Bakın, geçtiğimiz günlerde Nobel ödülü almış 51 aydın, yazar ve bilim insanının içinde bulunduğu bir topluluk çağrı yaptı. Talepleri çok nettir. Biz Türkiye Hükümeti’ni ve uluslararası kamuoyunu Sayın Öcalan’a yönelik tecride karşı harekete geçmeye çağırıyoruz dediler. Bu çağrı dünyanın her yerinde yükselmeye başladı. Türkiye’de yapılması gereken bizim açımızdan çok nettir. Yasaların, yönetmeliklerin, Anayasa ve uluslararası sözleşmelerin uygulanmasıdır.

‘ŞİMDİ YAŞATMA ZAMANI’

Aileler büyük bir rahatsızlık yaşamaktadır. Düşünün çocukları cezaevinde her gün eriyen aileler çaresiz bir biçimde bu süreci izliyor. Uluslararası alanda tanınırlığı olan birçok STK, inanç kurumları, aydınlar, demokratlar, yazarlar bir araya gelerek çağrıda bulunmuşlardır. Bu çağrılara kulaklarınızı tıkamamanızı bir kez daha öneriyoruz. Tekrar çağrı yapıyoruz.

Türkiye’deki bütün vicdan sahibi insanlara, STK’lara, demokrat insanlara sesleniyoruz; bu konuda HDP’nin çağrılarına, HDP’nin yaptıklarına kulaklarınızı tıkamayın ve bizleri yalnız bırakmayın. Şimdi eleştiri ve karşılıklı hesap sorma zamanı değildir. Açlık grevleri ve yarından itibaren başlayacak ölüm oruçları kimseye zarar gelmeden sonlandırma zamanıdır.

‘HDP İÇİN ASLOLAN YAŞAMDIR’

Bu açlık grevlerini HDP başlatmadı. Bizim irademiz ve kararımızla başlamış açlık grevleri değildir. Ama siyasetin bütün yollarını kullanarak kimsenin hayatına zarar vermeden bunu sona erdirmek elimizdedir. Yaşam aslolandır, HDP için ve seçmenler için. Elbette ki seçmenleri için, 6 milyonun üzerinde seçmeni vardır. HDP için aslolan yaşamdır.

Bu insanlar için yaşamı savunmak ve ölümleri sonlandırmak bugün için en önemli görevlerimizdendir. Bizler bir çözüm bulmak istiyoruz. Demokratik siyaset içinde bir çözüm yaratmak istiyoruz. İnsani ve hukuki taleplerin yerine getirilmesi için çaba gösteriyor. Bu hukuk, vicdan ve hak arayışıdır. Yasa değişikliği önermiyoruz. Bir kez daha vurgulayalım, var olan yasaların uygulanmasını istiyoruz. Çağrımız bu açıdan baktığımızda herkesedir. Sadece ülkeyi yönetenlere değil bütün yurttaşlaradır. Bakın kızgın demiri soğutmak halkın yüreğini dağlayarak olmaz. İnsanların yüreği yanıyor ve bu yangının büyümesini bir an önce durdurmamız gerekiyor.

‘ORTAK PAYDAMIZ DEMOKRATİK CUMHURİYET’

Evet Türkiye ortak paydamızdır, evet demokratik Türkiye ve Demokratik Cumhuriyet ortak paydamız olmalıdır. Milyonlarca insanımızla bu ülkenin bir parçayız ve haklarımızı kullanmaktan imtina etmeyeceğiz.

Hakkımızın yenmesini istemiyoruz, hukuksuzluklar yaşanmasını istemiyoruz. Dolayısıyla hem ülkeyi yönetenlere, hem Meclis Başkanı’na, bütün siyasi partilere ve STK’lara bir kez daha çağrımızı yineliyoruz. HDP MYK olarak adım atılması için bizler elimizden geleni yapacağız. Sizlerin de elinden geleni yapmanızı bekliyoruz.

Bu mübarek Ramazan’da insanların yüreğini yakmayın. Çağrımız bir kez daha bütün İslam alemine ve inananlaradır. Bu mübarek günlerde ailelerin yüreğinin daha fazla yanmasına yol açmayın, gelin bu yangını söndürebilmek için elimizden geleni yapalım.”

Kaynak: Mezopotamya Ajansı