HDP MYK, 12 Eylül askeri darbenin yıldönümüne dair, “Cunta generallerinin hayalini kurduğu ama hayata geçiremediği bütün hukuk dışı, demokrasi dışı uygulamalar bugün daha katmerli bir şekilde AKP-MHP eliyle hayata geçirilmektedir. ” açıklaması yaptı.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), 12 Eylül askeri darbesinin 40’ıncı yıl dönümüne dair yazılı açıklama yayımladı. Darbenin üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen etkilerinin hissedildiği belirtilen açıklamada, “Halk iradesinin gasp edildiği, demokrasi ve insan hakları normlarının rafa kaldırıldığı, ülke yönetiminin cebir yoluyla ele geçirildiği bu darbe, 40 yıl geçmesine rağmen etkisi ve sonuçları bugün de hissedilen büyük bir yıkım ortaya çıkardı” diye belirtildi. 

12 Eylül askeri darbeden sonra yaşanan hak ihlallerine yer verilen açıklamada, “12 Eylül askeri darbesinden sonra kamuda çalışan 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, DGM tarafından açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi. Yöneticilerin ‘emri’ ile haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı. 388 bin yurttaşa pasaport verilmedi, 30 bin kişi çalıştığı kurumlardan ihraç edildi, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi mülteci olarak yurt dışına gitmek zorunda kaldı, 300 kişi kuşkulu bir şekilde, 171 kişinin ise işkenceden öldüğü belgelendi. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu, 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi” hatırlatması yapıldı. 

‘TEK ADAM’

Açıklamanın devamında şunlara yer verildi: “12 Eylül askeri darbesi sonucunda ortaya çıkan bu tablo ve oluşan büyük insani maliyet, bugün de hakim kılınmaya çalışılan siyasi ve toplumsal atmosferi anlamak açısından elzemdir. Temel hak ve özgürlüklerin gasp edilerek, otoriter ve hukuk tanımaz bir yönetimin hakim kılınması ve bütün yetkilerin ‘tek adam’da toplanması açısından, 12 Eylül darbesinin bugün daha katmerli bir şekilde devam ettirildiğini göstermektedir. Sadece yüzbinlerce gözaltı, işkence, tutuklama, sürgün, idam, faili meçhul ve yargısız infazlardan ibaret olmayan bu darbe, aynı zamanda Kürt halkının, Alevilerin, kadınların, emekçilerin maruz kaldığı adaletsizliğin, hukuk dışı uygulamaların devamlılığı; işçi haklarının gaspı, sendikasızlaştırma, sömürü, örgütlenme, toplantı ve gösteri hakkının gaspı, düşünce, ifade, haber alma ve iletişim özgürlüklerinin çiğnenmesinin yarattığı tahribatı göstermesi açısından da bugünkü AKP-MHP yönetiminin aynasıdır.

AKP-MHP RUHU DEVAM ETTİRİYOR

Anayasa’nın hiçe sayılarak cunta yasalarının hakim kılındığı 12 Eylül zihniyetini 40’ıncı yılında tekrar irdelemek, hem Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne kadar kendini tekrarlayan darbe mekaniğini hem de AKP-MHP iktidarının nasıl 12 Eylül aklının sürdürücüsü, uygulayıcısı ve bakiyesi olduğunu anlamak açısından önemlidir. Cunta generallerinin hayalini kurduğu ama hayata geçiremediği bütün hukuk dışı, demokrasi dışı uygulamalar bugün daha katmerli bir şekilde AKP-MHP eliyle hayata geçirilmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, askeri darbenin, faşizm ve diktatöryal heveslerin rejimine dönüşerek, Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye toplumuna, Alevilere, ötekilere kadınlara ve emekçilere dayatılmaktadır. Bu açıdan AKP-MHP iktidarı 12 Eylül’ün ruhunu ve aklını devam ettirmektedir.

DARBECİ ZİHNİYETLE ORTAKLIK

2002 yılında iktidara geldikten sonra 12 Eylül darbesini gerçekleştiren generaller ve darbeye iştirak etmiş herkesten hesap soracağını iddia eden AKP iktidarı, bunu yapmadığı gibi, 1980 darbe Anayasasını ve kurumlarını kendi siyasi ajandası ve amaçları doğrultusunda değiştirdi. Kendi iktidarını darbe Anayasasından ve kurumlarından aldığı güçle sürdüren AKP iktidarı, bugün devletin dehlizlerindeki karanlık yapılarla ittifak yaparak, bu darbeci zihniyeti derinleştirmektedir. Belediyelerimizin kayyım eliyle gasp edilmesi, milletvekillerimizin haksız bir şekilde cezaevlerinde rehin tutulması, hukukun, demokrasinin ve insan haklarının rafa kaldırılması, yasama, yürütme ve yargı yetkisinin tek kişide toplanması, darbeci anlayışın devamlılığı ve darbeci zihniyetle kurulan ortaklığın bariz göstergesidir. 12 Eylül sadece bir darbenin adı değil, aynı zamanda dün ve bugünkü otoriter yönetim anlayışının da adıdır.