19 Aralık 2000 tarihinde 2'si asker 30'u tutuklu 32 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin yaralandığı, yaklaşık 10000 güvenlik görevlisi tarafından gerçekleştirilen operasyonların üzerinden 17 yıl geçti.

Operasyonların gerçekleştirildiği dönem Burdur Cezaevi’nde tutuklu olan ve operasyonda kolu koparılan sosyolog Veli Saçılık, operasyonu "Ecevit bir KHK çıkarttı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Ecevit ile gergin olduğu için KHK’yi imzalamadı geri göndermişti. Öyle kaldı ama onun hayalini AKP hayata geçirmiş oldu" dedi.

2000 yılında cezaevlerinde koğuş yerine getirilmek istenen hücre tipi sistem F tipi hapishanelere karşı çıkan siyasi tutuklular, 19 talepte bulunarak süresiz açlık grevine başladı.

20 Ekim’de başlayan açlık grevi, 45. günde ölüm orucuna dönüştürüldü. Cezaevlerinde süren kararlı direnişin üzerine, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün kendi deyimiyle ‘şefkatli eliyle’ devlet otoritesini tesis etmek için 19 Aralık 2000’de ‘Hayata Dönüş Operasyonu’ adıyla 20 cezaevine aynı anda baskın yapıldı.

3 gün süren katliam sonucunda resmi rakamlara göre 30 kişi hayatını kaybetti, 237 kişi yaralandı. 2 asker de sonradan ortaya çıkan adli tıp raporlarında jandarmanın silahlarından çıkan ve ‘arkadan gelen’ kurşunlarla can verdiği tespit edildi.

OPERASYONUN SONUCU AĞIR OLDU

Operasyonun ardından sürdürülen ve senelere yayılan ölüm oruçları sürecinde 90 kişi daha yaşamını yitirdi, 500’den fazla kişi Wernicke-Korsakoff hastalığına yakalandı, hafızalarını kaybetti. F tiplerine geçişin ardından, ‘Hayata Dönüş Operasyonu’nun ‘baskın’ ayağı sona ermiş, hala cezaevlerinde ağır biçimde süren ‘tecrit’ aşaması başladı.

Operasyonun sürdüğü 2000-2001 arasında 19 Aralık öncesi 259 olan ölüm orucuna katılan tutuklu sayısı operasyonun ardından 357 kişiye yükseldi. 1656 kişi açlık grevi yaparken, dışarıda yapılan protestolarda 2145 kişi gözaltına alındı, 58 kişi tutuklandı, 18 kültür merkezi, dernek ve siyasi partiye baskın yapıldı, 2 dernek mühürlendi. Çok sayıda da copla cinsel saldırı iddiası gündeme geldi.

Operasyonların gerçekleştirildiği dönem Burdur Cezaevi’nde tutuklu olan ve operasyonda kolu koparılan Yüksel Direnişçisi ve sosyolog Veli Saçılık yaşadıklarını anlattı.

İleri Haber'den Meryem Yıldırım'a konuşan Saçılık, operasyonun toplumsan muhalefeti bastırmak amacıyla yapıldığını söyledi.

Dönemin hükümet yetkililerinin “Cezaevlerine hakim olamayan sokağa hakim olamaz” ifadelerini kullandıklarını hatırlatan Saçılık, hem içeriden dışarıya gözdağı vermek hem de hücre tipi yaşamı hayata geçirmek için operasyonun yapıldığını ifade etti.

‘KOPARTILAN KOLUMU GAZETEDE BULDUM’

Operasyonu ‘Hayata Dönüş değil hayat yok etme katliamıdır’ şeklinde özetleyen Saçılık, operasyonda kolunun nasıl kopartıldığını anlattı:

“Burdur Cezaevi’nde hiçbir şey yokken bir gerginlik yarattılar. Sabah 08.00’de operasyona başladılar. Önceden hazırladıkları Bolu Komando Tugayı’nı getirmişlerdi. Cezaevine dozerle girdiler, kırıcılar, gaz bombası, ses bombası, kurşun her şey var… Koğuşa girip kolumu koparttılar. Saatlerce koğuşta yaralı bekledim. 8 saatin sonunda beni hastaneye verebildi arkadaşlar. Kolumu da götürüp çöpe atmışlar ve bir köpeğin ağzında bulunuyor. Vatandaş cinayet diye ihbarda bulunuyor gazeteye yansıyor ve benim kolum olduğu ortaya çıktı.”

‘ECEVİT KOLUMU KOPARDI, AKP YARIM KALAN HAYALİ TAMAMLADI’

“Ben içeride bulunma sebebimden beraat ettim ve dışarıya çıktığımda sınava girdim memur oldum. Sonra AKP hükümeti terör suçlamasıyla beni ihraç etti. Ecevit hükümeti kolumu koparttı, onların yarım bıraktığını AKP tamamladı. Ali Suat Ertosun’a ‘devlet üstün hizmet madalyası’ verilerek de onun destekçisi, devamı olduğunu, tamamladığının da kanıtıdır.”

‘BİZE ‘5 YILDIZLI OTEL’ DİYE TASARLAYANLAR ŞİMDİ O F TİPLERİNDE’

“Cezaevinde tecrit edilmiş, dışarıda da örgütsüz birbirinden habersiz insanlar projesiydi” diyen Saçılık şöyle konuştu:

“Bunun temelini Ecevit hükümeti attı, binayı da AKP hükümeti dikti. Trajik yanı da bize “5 yıldızlı otel” diye buraları tasarlayan generaller, şu anda “darbeci” ve “Ergenekoncu” iddiasıyla bu cezaevindeler. Birçoğu intihar seviyesine geldi, intihar edenler de var.”

2000’LER BİR GEÇİŞ DÖNEMİ: GÖZDAĞI VERİLDİ

2000’li yılların Türkiye için bir geçiş yıldı olduğunu dile getiren Saçılık, “IMF ile ilişkiler ve yaklaşan ekonomik krize karşı karşılarında bir muhalefet görmeme anlamında devrimci siyaseti tasfiyeye yönlendiler” dedi.

19 Aralık’ta kullanılan ağır silahlara ilişkin de konuşan Saçılık, “26 Eylül 1999 Ulucanlar Katliamı en hunharca katliamdır, sonra benim kolumun koparıldığı 5 Temmuz 2000 Burdur Cezaevi operasyonu ve 6 ay sonra da 19 Aralık katliamı geldi. Bu kadar kanlı olmasının nedeni topluma verilen bir gözdağıdır. Cezaevlerinde yok olacağına dair bir gözdağıdır. Devrimci merkezlerin de hunharca katledileceğine dönük bir katliamdır” dedi.

‘BUNLARA KARŞI DEMOKRATİK EYLEM YAPILMAZ Kİ, TARARLAR, ÖLDÜRÜRLER…’

“2000’lerden sonra dışarıda çok sayıda infazlar gerçekleşmiştir” diyen Saçılık, döneme ilişkin tanıklıklarını şöyle anlattı: “Bu kanlı görüntüler bugün de AKP’nin kentlere yönelik yıkımında devam ediyor. Toplumu suskunlaştırmaya dönük bir adım. Biz sokağa çıktığımızda insanlar bize yaklaşamıyor. “Neden gelmiyorsunuz?” diye sorduğumuzda “Bunlara karşı demokratik eylem yapılmaz ki, bunlar insanı tararlar öldürürler” cevabını veriyorlar.

Bu “hak istersen devletin seni öldürür” algısını nakşetmekti amaç. 19 Aralık’taki katliamın sebebi de budur. Kana boğmak ve kanla susturmak.”

‘İNSANLAR HAFIZALARINI YİTİRDİ: BELLEKSİZ BİR İNSAN YAŞIYOR SAYILIR MI?’

Operasyonun ardından yüzlerce kişinin katıldığı ölüm oruçları sonucu 122 kişinin hayatını kaybettiğini anlatan Saçılık şöyle devam etti: “Yüzlerce kişi Wernicke-Korsakoff hastalığına yakalandı. İnsanlar hafızalarını yitirdi. Bellek yitirildiğinde bir insana ne kadar yaşıyor denebilir ki? Fiziken yaşıyor ama bellek yok.”

‘TEK TİPİ DEVRİMCİLERİN ÜSTÜNE DİKMESİ LAZIM!’

AKP hükümetinin cezaevlerinde hayata geçirmeyi planladığı tek tip kıyafet uygulaması da gündemdeki yerine koruyor.

“Yeni bir Hayata Dönüşü denenir mi?” sorusunun akıllara geldiği gelişmeleri değerlendiren Saçılık, “AKP bunu ciddi ciddi düşünüyor ama korkuyor” dedi. Saçılık sözlerini şöyle destekledi: “1984 ölüm orucundaki deneyimden dolayı çok korkuyor. 84 ölüm orucunda 4 kişi can vermişti. Devrimciler mahkemelere iç çamaşırlarıyla çıkmıştı ve hiçbir şekilde o elbiseleri giymemişlerdi. Bugün tek tipe geçebileceğini düşünüyor AKP ama bunu yapabilmesi için devrimcilerin üstüne dikmesi lazım o tek tipi.”

‘İÇERİDE TEK TİP KIYAFET, DIŞARIDA DAVUT YILDIZI’

“Tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek dil, tek din, tek parti’. Tek, tek, tek…Tek tip bir toplum yaratmak istiyor. Bunu da AKP’ye oy vermeyenlerin terörist olduğu, hepsinin tek tip elbise giydiği bir toplum istiyor. Dışarıdakilere de, toplama kamplarında Yahudilere takılan Davut Yıldızı benzeri bir şey planlıyordur AKP. Ama korktuğu bir şey var: Sürekli “KHK çıkacak, tek tip elbise gelecek” dediler ama bir türlü buna cesaret edemediler. Herhalde bu alanda dişe diş bir mücadele olacağını ve kaba kuvvetle giydirme şansının olmadığını düşünüyorlar. Yenilgi almaktan korktuğu için de saldırıyı bekletiyor.”

‘ÖNCE FETULLAHÇILARA SONRA ADLİ SUÇLULARA GİYDİRECEKLER’

“Ben eski bir tutsak olarak ve tutsak olmaya aday kişi olarak söylüyorum” diyen Saçılık sözlerini şöyle sürdürdü:

“AKP bize o tek tip elbiseyi giydiremez. Buna gücü yetmez. Bunun için önce toplumun tamamını susturması ve devrimci iradeyi ortadan kaldırması gerekir. Bu da imkansız. Türkiye’de bunun koşulları yoktur. Türkiye’de devrimci bir gelenek var. Bunu başaramayacaklar. Ama şöyle başlayabilirler: Önce Fetullahçılara, sonra adli mahkumlara yayarak başlayabilirler. İlk başlarda hepsi giyeceklerdir ama zamanla devrimcilerin direnişiyle birlikte reddedişin onlarda da başlayacağını düşünüyorum.”

‘TEK TİP KÖLELİKTİR’

“Çünkü tek tip elbise çok onursuz bir şey. Köleci toplumun çağrışımıdır. Hacer Arıkan’ın bir sözü var “Bizi dire diri yaktılar” diye. İnsanları cezaevlerinde diri diri yaktılar ve adını ‘Hayata Dönüş’ koydular. Bunun mimarları Hikmet Sami Türk, Ecevit Hükümeti, Ali Suat Ertosun, Milli Güvenlik Kurulu’dur.”

KHK İLE MEMUR ATMA PROJESİ İLK ECEVİT’İN

“Ecevit hükümetini sol demokrat gibi algılayan insanlar var. O dönem IMF politikalarını o kadar hızla uyguladılar ki, şu anda AKP’nin yükseldiği zemin ANASOL-M hükümetinin icadıdır. Bunu yeni kuşakların bilmesi gerekiyor. Bugün bizim esaretimiz ve AKP’nin egemenliğini oluşturan Derviş politikaları, cezaevi uygulamaları, mahkeme sistemleri AKP’yi doğuran zemindir. İlk memurları KHK ile atma projesi Ecevit’e aittir.

Ecevit, “Kamuda birçok terörist var, biz bunları çalıştırmak zorunda mıyız?” demişti o dönem çok iyi hatırlıyorum. Tayyip Erdoğan’ınkiyle aynı sözcükler bunlar. Benim kolumu koparıp köpeklere atacak kadar zalimleşmiş, insanlıktan çıkmış bir politik zemin oluşturmuşlardır.

Ecevit bir KHK çıkarttı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Ecevit ile gergin olduğu için KHK’yi imzalamadı geri göndermişti. Öyle kaldı ama onun hayalini AKP hayata geçirmiş oldu.”

ESAS AMAÇ: HAFIZASIZ BİR TOPLUM YARATMAK

Sosyolog Veli Saçılık sözlerini şöyle sonlandırdı: “Burada esas olarak bir nesil devrimci geleneği yok etmek, hafızasız bir gençlik yaratarak, şu anki havuz medyasının yalanlarına inanacak bir gençlik kitlesi yaratmayı hedeflediler. Ama devrimcilerin karşı çıkan iradesi karşısında başarılı olamadılar.”

Kaynak: İleri Haber