Radikal Yazarı Avni Özgürel’in bugünkü (21 Nisan 2011) “Provokasyon Uyarısı” başlıklı yazısı…
 
Provokasyon Uyarısı
 
Hükümette, memleketin güle oynaya seçime gideceği inancının hâkim olduğunu, pek çok konuda artık endişelenmeye gerek kalmadığına inanıldığını düşündüren işaretler var. Son günlerin moda tabiriyle ‘Haydi eller havaya’ havası! Başbakan’ın elinde Ergenekon dediğimiz yapının tereddüde yer bırakmayacak şekilde bütün unsurlarıyla çözüldüğünü, çözülmekle kalmayıp çöktüğünü ve dağıldığını gösteren özel bilgi yoksa topluca hayal dünyasında yaşadığımızı söyleyebiliriz. Bürokratik çarka sızan Ergenekon tarzı örgütlerin uyuşturucu bağımlılığına benzer etkiyle yuvalandığını, darbe yapma cesaretini ve gücünü yitirse dahi reflekslerini uzun süre koruduğunu unutmamak lazım.
 
Üç senedir olağanüstü engellemelere rağmen kesintisiz devam eden, çatı katına ulaşamasa dahi organizasyonun omurgasını kıran soruşturma ve açılan davalarla Ergenekon yapılanması darbe yapma yeteneğini kaybetti hatta imkânsızlığın farkına varıp bu arzuyu büsbütün terk etti. Amenna. Ancak kökleri tahminlerin ötesinde derinlere ulaşan örgütün yaşananlara öfkeli, dolayısıyla “Benden sonra tufan” demekte beis görmeyecek aktif unsurlarının önemli bir kısmı serbest. Ve bunlar eskiden yaptıklarına benzer yöntemlerle pekâlâ Türkiye’yi kundaklama gücüne sahipler. Sanılanın aksine bunun çok zor olmadığını da geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz. Bedri Baykam’ı hedef alan saldırı kanımca bu bakımdan önemli. Hadise gerçek manada bir saldırı mı yoksa olay Bedri Baykam söz konusu olduğu için Cumhuriyet gazetesine atılan bomba veya Danıştay baskını türünden kuyruğu Silivri’de kıvranan ‘iyi saatte olsunlar’ın geçekleştirdiği al gülüm- ver gülüm türünden bir hadise mi bilemem. Ama bildiğim bir şey var ki hükümetin zihninin 12 Haziran gününe kadar bu nitelikte provokatif hadiselere açık olmaması halinde bu nitelikte ve elbette çok daha sıkıntı verecek durumlar yaşama ihtimalimiz hayli yüksek.
 
Hayatla bağını kendisini yönlendiren ‘ağabeyler’ üzerinden kuran, dünyayı onların kendisine açtığı pencereden görmeye koşullandırılan potansiyel suç makinesi gençlerin sonuncusu Ogün Samast’tı diyorsanız hiçbir derdiniz yok, yastığa başınızı koyduğunuzda rahat uyuyabilirsiniz demektir. Ama aksini düşünüyorsanız tetikte olmanız gerekir. Türkiye’nin, gerek ekonomide ülkenin geleceği açısından ümit veren tablo sayesinde gerekse uluslararası siyasetin sunduğu olanakların doğru değerlendirilmiş olması dolayısıyla daha bir özgüvenle hareket etmeye başladığnı, bunun fertler ölçeğinde olumlu yansıması bulunduğunu görmemek mümkün değil. Ancak bu pembe tablonun sıcak karnının şiddet olduğunu, yaygın iyimserliğin birkaç kirli fırça darbesiyle yerini çarçabuk karamsarlığa terk edebileceğini, toplumun olayların çağrıştırdıklarıyla hareket etmeye eğilimli olduğunu da bilmek lazım.