İlahiyatçı Nihat Hatioğlu, dışarıda bira içen gençler görünce hayretler içerisinde kaldığını söyledi. Hatipoğlu, "Bir ilimizdeki bir sokaktan hayretler içinde geçtim. Meğer o sokak genç kız ve erkeklerin daha yoğun geldikleri bir yermiş ve dışarıda, içeride doğrusu Avrupa'nın herhangi bir merkezindeki görüntüyü aksettiriyordu. Dışarıda dört genç kızımız bira içiyorlardı" diye yazdı.

TV programcısı ve Sabah yazarı ilahiyatçı Nihat Hatipoğlu, 'belli merkezlerin' gençleri inanç ve tarihten koparmaya çalıştığını öne sürdü. "İnançsızlığa ve inkara sevk edebildikleri gençleri istismar etmek, kullanmak ve amaçlarına hizmet ettirmek çok daha kolay olacaktı" iddiasında bulundu. Hatipoğlu, Sabah Gazetesindeki 'Gençleri kim zehirliyor' başlıklı yazısında şu ifadeleri kullandı:

"Zira gayeleri gençlerin aklında Kuran ve Hz. Peygamber'i (s.a.v.) iki farklı obje gibi sunmak hedefi vardı. Bunda da kısmen başarılı oldular. Bundan sonraki hamle belli. Zaten izlerini okumaya başladık. Kuran'ın tarihsel olduğunu, bazı ayetlerinden vazgeçmemiz gerektiğini söylemeye başladılar. Yani şimdi hedefte ilahi kitabımız var. Hz. Peygamberden (s.a.v.), hadislerden, sahabeden, uygulamadan ilk dönem hukukçularından -mezhep alimlerinden- soyutlanmış bir vahiyle daha rahat uğraşacaklarına inanıyorlar." 

HATİOĞLU'NU HAYRETLER İÇİNDE BIAKAN OLAY: BİRA İÇERKEN GÖRMÜŞ

"Bir ilimizdeki bir sokaktan hayretler içinde geçtim" diyen Hatipoğlu, şöyle devam etti:

"Ve kulağında küpesiyle, farklı giyim tarzıyla, kollarında dövmeleriyle görünen gençlerin yolumu kesip beraber fotoğraf çektirdiklerini, ellerindeki sigarayı edeben -saklamayaçalıştıklarını görüyorum. Biliyorum. Bir ilimizdeki bir sokaktan hayretler içinde geçtim. Meğer o sokak genç kız ve erkeklerin daha yoğun geldikleri bir yermiş ve dışarıda, içeride doğrusu Avrupa'nın herhangi bir merkezindeki görüntüyü aksettiriyordu. Dışarıda dört genç kızımız bira içiyorlardı. Yüzümüzde maske vardı. Beni tanıdılar ve dördü birden biralarını sakladılar.

Mahcup bir gülümseme ile "Hocamız geçiyor çocuklar" dediklerini işittim. Daha var. Edep, saygı elbet var. Ama oradakiler de bu ülkenin evlatları, çocukları. Onları yok saymak yerine var kabul edip, öyle hareket etmek lazım. Ve o gençlerimizi asli karakterine yönlendirecek bir yol takip etmeliyiz. Yoksa gelecekte köprü altlarında vücuduna zehir enjekte eden genç bedenlere şahit oluruz."