Hasan Cemal, TBMM’de dokunulmazlıkların kaldırılmasını “Erdoğan’a diktatörlük kapısını ardına kadar açmak” olarak değerlendirdi.

Cemal, “TBMM çatısı altındaki 20 Mayıs darbesi de bu ‘savaş stratejisi’nin içine oturuyor.Erdoğan bu ‘savaş stratejisi’nde AKP ve MHP ile birlikte CHP’yi de kullandı. Erdoğan bu kirli oyununda yalnız Bahçeli’yi değil, ne yazık ki Kılıçdaroğlu’nu da kullandı” dedi.

"Erdoğan’ın Meclisteki ‘20 Mayıs darbesi’ne destek olanlar, el verenler demokrat olamaz" ifadelerini kullanan Hasan Cemal’in T24’te yayınlanan, "Barışa değil savaşa yatırım!" başlıklı yazısı şöyle:

Dokunulmazlıklar neden kaldırılıyor?

Tek bir nedenle:

HDP’li milletvekillerini hapse atmak ve Erdoğan’a diktatörlük kapısını ardına kadar açmak için...

TBMM çatısı altındaki 20 Mayıs darbesi bunun için yapıldı.

Ve bu oylamayla savaş kazandı.

Barış ölümcül bir darbe daha aldı.

Erdoğan, kendi tek adamlık hedefine ancak şiddet ve savaşla varacağını, oylarında dokuz puanlık bir düşüş yaşadığı 7 Haziran’dan beri çok iyi anlamış durumda.

TBMM çatısı altındaki 20 Mayıs darbesi de bu ‘savaş stratejisi’nin içine oturuyor.

Erdoğan bu ‘savaş stratejisi’nde AKP ve MHP ile birlikte CHP’yi de kullandı.

Erdoğan bu kirli oyununda yalnız Bahçeli’yi değil, ne yazık ki Kılıçdaroğlu’nu da kullandı.

CHP’nin sosyal demokrat bir parti olamayacağını, ama hiç olmazsa demokrat bir çizgi tutturabileceğini düşünmüştüm.

Yanılmışım.

Erdoğan’ın Meclisteki ‘20 Mayıs darbesi’ne destek olanlar, el verenler demokrat olamaz.

Şu iyi bilinsin:

20 Mayıs’taki oylarıyla, Türkiye’de 6 milyon oy almış bir partiyi, HDP’yi dışlayanlar, Kürtleri sistem dışına itenler, bu ülkede bir kez daha barışa değil savaşa yatırım yaptılar.

Farkındalar mı?

Asıl bölücülük budur.

Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de, Silvan’da, Şırnak’ta, Yüksekova’da o acıları yaşatanlardır, asıl bölücülüğü yapanlar...

Türkiye Kürtlerinde zaten varolan bu memlekette biz istenmiyoruz duygusunu, bu memlekette legal yolla siyaset bize yasak duygusuyla şiddetlendirenlerdir, asıl bölücüler...

Diyarbakır’da, sevgili Tahir Elçi’nin toprağa verildiği o acılı günde Osman Baydemir’le yan yana yürüyorduk.

Daha çok o konuşuyor, ben dinliyordum.

Yıllar yılı yaptığı Diyarbakır Büyükşehir Başkanlığı’ndan dolayı ben ona hep Başkan diye hitap ederim. 1990’ların zor yıllarından beri tanışırız.

Bir ara hem içimi acıtan, hem beni tedirgin eden bir cümle çıktı ağzından:

“Bir arada yaşamak her geçen gün güçleşiyor!”

Göz göze gelmiştik.

“Hazin ama gerçek” demişti sevgili Osman, “Kürtlerle Türkler gün geçtikçe kopuyor, yaşanan acılar onları birbirinden kopartıyor. Realite bu...”

Osman Baydemir, HDP Urfa milletvekili olarak, bu görüşünü geçen gün bir kez daha şöyle yineledi:     

Yeni bir rejim inşa etmek istiyorlar.

O rejim saltanat rejimidir.

Tek adam rejimidir.

Bir şahsın kişisel egosu ve onun yakın çevresinin saadeti için asker, polis, gerilla, sivilin katledilmesi meşru görülüyor. Bizim için işin özü milletvekillerinin dokunulup dokunulmaması işi değildir.

Bu yetkiyi halk olak siz verdiniz bize.

İstediğinizde siz bizden alacaksınız.

Bir arada yaşama zemini ortadan kaldırılıyor.

Ne uğruna?

Saray uğruna, tek adam rejimi uğruna.

Güç görecelidir.

Nemrut da güçlüydü.

Saddam ve Kaddafi de güçlüydü. Bugünkü Nemrudiler de güçlü görünebilir ama Nemrud bütün haşmetiyle bir sivrisinekle öldü.

Türkiye gitgide 1990’lardakinden çok daha derin bir cehennem kuyusuna yuvarlanıyor.

Yazıktır, günahtır.

Artık sözün, yazının hükmünün kalmadığı bir döneme girdik.

Çok daha büyük anababa günleri bekliyor Türkiye’yi.Ne acı!

Bir kez daha tekrarlıyorum:

20 Mayıs darbesi Türkiye’ye çok fena bir kötülüktür.

Çünkü, barışa değil savaşa yatırım oldu.

20 Mayıs, ‘Erdoğan krizi’nin derinleşmesinin tarihidir.

Daha beter istikrarsızlıktır.

Bölücülük yangınına benzin dökmektir.

Kürtlerle Türklerin gönül bağlarının biraz daha kopmasıdır 20 Mayıs darbesi...