Gazeteci Hasan Cemal, AKP’li Ayhan Oğan’ın "Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz, bu yeni devletin kurucu lideri Erdoğan’dır" ifadelerini köşesine taşıdı.

Hükümet kanadından yapılan açıklamalarda her ne kadar Oğan’ın açıklamasının kişisel görüşü olduğu ifade edilsede Hasan Cemal, AKP’nin ‘yeni devlet’ kurduğu görüşünde.

AKP’nin kurduğu ‘yeni devlet’i demokrasi, hukuk ve basın özgürlüğünün olmadığı ifadeleriyle tanımlayan Cemal, “Erdoğan'ın deyişiyle, "Kim Allah'a daha yakınsa o üstündür!" anlayışının esas alındığı, 'Müftülük nikâhı'nın resmileştirildiği, eğitimin İslamize edildiği, Ensar'ların, İlim Yayma Cemiyetleri'nin, Birlik Vakıf'larının Milli Eğitim Bakanlığı eliyle eğitime katıldığı, eğitimin hızla imam- hatipleştirildiği, din derslerine, "Allah yolunda mücadele: Cihat"ın sokulduğu” değerlendirmesinde bulundu.

Hasan Cemal’in T24’te yayınlanan, “Erdoğan'ın yeni devleti!” başlıklı yazısı şöyle:

Erdoğan'ın yeni devleti ne midir?

Demokrasinin olmadığı...

Hukukun olmadığı...

Laikliğin çiğnendiği...

Toplum hayatında 'İslamizasyon'un hızlandığı...

'Sünni hayat tarzı'nın dayatıldığı...

Erdoğan'ın deyişiyle, "Kim Allah'a daha yakınsa o üstündür!" anlayışının esas alındığı...

'Müftülük nikâhı'nın resmileştirildiği...

Eğitimin İslamize edildiği...

Eğitimin hem açıkça, hem sinsi biçimde tarikatlara, cemaatlere açıldığı...

Ensar'ların, İlim Yayma Cemiyetleri'nin, Birlik Vakıf'larının Milli Eğitim Bakanlığı eliyle eğitime katıldığı...

Eğitimin hızla imam- hatipleştirildiği...

Din derslerine, "Allah yolunda mücadele: Cihat"ın sokulduğu...

Lisedeki evrim dersinin müfredattan çıkarıldığı...

Bu konuda Türkiye'nin dünyada Suudi Arabistan'la başbaşa bırakıldığı...

Kadın-erkek eşitliğinin ölümcül darbeler yediği...

Bağımsız yargının olmadığı...

Güçler ayrılığının olmadığı...

Yargının, yasamanın, yürütmenin tek elde, Saray'da toplandığı...

Demokrasileri demokrasi yapan 'farklı güç odakları'nın 'tek adam'a biat ettiği...

Yaratılan 'korku iklimi'nde farklı seslerin sustuğu, susturulduğu...

Başıma birşey gelir duygusuyla, insanların yalanda yaşamaya başladıkları...

İnsanların inanmadıkları şeyleri söylemeye başladıkları...

İç dünyalarına sığındıkları...

Kendi gerçeklerini gizledikleri...

Açıkça kunuşmaktan çekindikleri, korktukları...

İş dünyasının doğruları söylemekten kaçındığı...

Gelenekleri, teamülleri çiğnenen 'asker'in sustuğu...

Medyanın 'tek adam'a biat ettiği...

Türkiye'nin dünyada en büyük gazeteci hapishanesi haline geldiği...

İfade özgürlüğünün hayal olmaya başladığı...

Farklı hayat tarzlarının gitgide bastırıldığı...

İnsanların giyim kuşamına, etek boyuna karışıldığı...

Örtünmenin özendirildiği...

İnsanların içkisine sigarasına müdahale edildiği...

Ailelerin çocuk sayısına dair neredeyse 'fetva'ların çıkarıldığı...

Türkiye'nin yüzünü 'Batı'dan 'Doğu'ya çevirdiği... 

Batı'dan gelen demokrasi ve hukukun üstünlüğünü, özgürlük ve insan haklarını küfür düzeni sayan İslamcı anlayışın devlet ve toplum düzeninde tam olarak hakim kılınması için açık ve kapalı çabaların sistemleştirildiği, uygulandığı...

Ve bu yolda büyük mesafe alındığı...

Osmanlı döneminde başlayan, Cumhuriyet'in 1923'de kurulmasıyla atılım yapan modernleşme-Batılılaşma sürecinin tersine çevrildiği...

Yazının tamamı burada.