Şarkıcı Haluk Levent, dini inancı nedeniyle vegan olamayacağını söyledi. Levent, “İnancım gereği vegan olamam, Allah'ım bana kurban eti vermiş” dedi.

Kurduğu AHBAP (Anadolu Halk ve Barış Platfomu) hareketinden de bahseden Levent, politik bir amaçları olmadığını belirterek, “Bizler kutuplaşmayı çözüyoruz. Ankara İl Başkanı tesettürlü bir kızımız, imam üyemiz de var. Sosyalistler de var, veganlar da” diye konuştu.

Şarkıcı Mazhar Alanson, Bülent Ortaçgil ve Yavuz Bingöl’ün son dönemde verdikleri ve sosyal medyada gündem olan röportajlara da değinen Levent, “Onlar iktidarı sevme ya da birlikte hareket etme hakkına sahip. Ama onları linç etme hakkına kimse sahip değil. Eleştirin varsa yap geç. (...) Bu ülkenin sanatçılarının iktidarı sevme hakkı da vardır. Her iktidarı seven sanatçıya yalaka diyemezsiniz” yorumunda bulundu.

Posta gazetesinden Alev Gürsoy Cimin’in Haluk Levent’le yaptığı röportajın ilgili bölümleri şöyle:

Bir iyilik hareketinin öncüsü oldunuz: AHBAP (Anadolu Halk ve Barış Platfomu) Nasıl başladı hikayesi?

Böyle bir iyilik hareketi hayalimdi, gerçeğe dönüştü. Daha önce sosyal medyada yardım organizasyonlarına katılıyordum. Altı arkadaşla başlayan bu hareket büyüdü ve insanların hayatına dokunmaya başladı. Her geçen gün büyüyoruz. Ama benim işim sanat, şarkılarımı söylüyor ve para kazanıyorum. AHBAP’taki faaliyetlerimi huzur ve iyilik için yapıyorum.

Geniş kapsamlı bir yardım hareketiyiz. Politik amacımız yok. Zaten AHBAP’ın bünyesinde her partiden insan var ama AHBAP çatısı altında politika yasak.

Bu kadar kutuplaşma varken isabetli bir karar almışsınız...

Toplumda kutuplaşma var ama bu kutuplaşmayı AHBAP’a yansıtmadık. Aksine bizler kutuplaşmayı çözüyoruz. Ankara İl Başkanı tesettürlü bir kızımız, imam üyemiz de var. Sosyalistler de var, veganlar da...

Son günlerde Yavuz Bingöl, Mazhar Alanson, Bülent Ortaçgil gibi isimlerin yaptıkları açıklamalar çok tartışıldı. Meslektaşlarınızın bu politik açıklamalarını nasıl yorumluyorsunuz?

Ortalık linçlerle dolu. Ben linç edilmekten çekinmeyen bir adamım. Umrumda değil, fikirlerimi söylerim. Ama Yavuz Bingöl’ün üzerine çok gittiklerini düşünüyorum. Onunla aynı fikirleri taşımıyorum. Mesela “Sol bitti” dedi. Hayır, sol her zaman var olacaktır. Bir alternatiftir, arayıştır. Ben de sola yatkın bir adamım. Mazhar abi de bizim pirimizdir şarkı konusunda. Ama Atatürk’le Peygamberi karşılaştırmak olmamış elbette. Biri dini lider, diğeri ülkenin kurucu lideri. Benim eleştirebileceğim tek şey bu olabilir, örnek yanlış. Ama onlar iktidarı sevme ya da birlikte hareket etme hakkına sahip. Ama onları linç etme hakkına kimse sahip değil. Eleştirin varsa yap geç.

Siz de kimi zaman sosyal medyada linç ediliyorsunuz...

Ne olacak? Bak yine söylüyorum: Hayır hayır hayır! Benim kimseden korkum yok. Zaten devletin kademelerinden sponsorluk hiç gelmedi, gelmez ki. Ben de bunun peşinde değilim. Olduğum gibi görünmeye çalışan bir adamım. İyiye iyi kötüye kötü derim.

Mesela?

Mesela referandum sürecinde Arda Turan ile Rıdvan Dilmen’in başlattığı ‘Evet’ kampanyasında linç edilmelerine tavır gösterdim. Siz korkmadan “Hayır” diyebiliyor musunuz, ona bakın. Tekrar Yavuz’a geliyorum. Katılmıyorum söylediklerine ama niye ana avrat küfür edip onu linç ediyorsunuz? Bu ülkenin sanatçılarının iktidarı sevme hakkı da vardır. Her iktidarı seven sanatçıya yalaka diyemezsiniz. Gerçekten de sevebilir; dünya kadar parası var, ihtiyacı yok ama, “Ben Erdoğan’ı çok seviyorum” diyor. Sevebilir. Yani adamın parası var, sanat kariyeri var; kendini buna niye mecbur hissetsin ki?

Birçoğu samimiyetsiz bulunuyor...

Ben iktidarla beraber hareket eden, yemek yiyen bazı sanatçıları samimi buluyorum. Adam seviyor kardeşim, niye kabullenemiyorsunuz? Ama açık söyleyeyim bazılarını da bulmuyorum elbette. Yine de benim iktidar karşıtı, muhalif bir adam olmam, diğer sanatçı meslektaşlarımı linç etme hakkı sağlamıyor bana.

Çağrılsanız gider misiniz?

Ben resepsiyonlara bir şartla giderim, kendi fikirlerimi söyleyebileceğim bir ortam varsa... Muhalif duruşu olan sanatçılara fikirlerini özgürce söyleme olanağı verilmeli. Haluk Levent olarak ülkeyle ilgili bir söz söyleme hakkı verilecekse giderim. Niye gitmeyeyim? Çok güzel yemekler var, yer içeriz yani (Gülüyor).

“Muhalif bir insanım” diye tanımlıyorsunuz kendinizi, sempati duyduğunuz hiçbir nokta yok mu?

Neden olmasın? Ama bazı şartlarım var. İktidarı sevmem için yavaş yavaş bir şeyler oluşmalı ki seveyim. Mesela Atatürkçülük yok edilmesin. Eğitim baştan tasarlansın, o zaman sevmeye başlarım. Kanun hükmündeki kararnameler atılsın, insanlar rahat rahat işine dönsün, sevmeye başlarım. OHAL tam anlamıyla kaldırılsın, sevmeye başlarım. Adalet tam anlamıyla işlemeye başlasın, hukuk tam anlamıyla herkes için var olsun, ifade özgürlüğü en üst seviyeye gelsin. Benim türbanlıyla muhafazakarla sorunum yok ki. Çalışma arkadaşlarım zaten türbanlı.

Sizin de muhafazakâr yanınız var mı?

İnançlı bir adamım diyeyim. Ama bana kimse ibadetimi soramaz. Çünkü bu benim özelim. Bu konuları konuşmayı da anlatmayı da doğru bulmam. İbadetin gizlisi makbuldür. Ama bana “Vegan mısın?” diye sorarsan cevabını veririm.

Aa, yoksa vegan mısınız?

Hayır, vegan değilim çünkü inançlı bir adamım. İnançlı bir adam olmasaydım vegan olabilirdim. İnançlarımda Allah’ım bana kurban eti vermiş, Kurban Bayramı vermiş. Bunu yok sayamam.

Aman veganlar duymasın!

Hiç fark etmez, duysunlar. Doğru gelmeyebilir kimilerine. Kurban etinin benim var oluşumla beraber geldiğini düşünüyorum. Ben inançlıyım ama hayvanların kesilme biçimi, mesela canlı canlı ıstakozun kaynatılması... Ben bunları yapmam. Ben inancıma göre kesilen kurban etini yerim. Büyük de konuşmayayım, ileride proteini başka türlü alabilirsek vegan da olabilirim, gelecekte et yemeyebilirim ama şimdi yiyorum.