Prof. Dr. Halil Berktay, Gezi Parkı eylemcilerinin “meşru ve demokratik bir siyaset vicdanı olmadığını” savunarak, “Ben bunlara devirmeci muhalefet diyorum. Eski devrimciliğin artık salt devirmeci hali gibi görüyorum” dedi. Berktay, Gezi’ye katılan protestocuları “Polisle çatışmaya çalışalım bu çatışmalar olunca hükümet belki Batı'nın gözünden daha fazla düşer gibi mantıkla hareket eden, içi öfke ve nefret dolu bir gençlik kesimi” şeklinde tanımladı.

“Başbakan Tayyip Erdoğan’ın zaman zaman çok sertleşen siyasal tarzından hoşlanmıyorum” diyen Halil Berktay, "Erdoğan’ın Micro-management yapmasını, yani her şeye karışmaya kalkmasını da yanlış buluyorum” dedi.

Nil Gülsüm’e konuşan Halil Berktay’ın hükümete yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesinde yer alan söyleşisinde ilgili kısım şöyle:

Sürekli bir 'sokak' çağrısı ve AK Parti'ye dönük eylem arzusu var. Bunları nasıl anlamalıyız?

Gezi protestoları bence anlaşılır nedenlerle ve spontane olarak patlak vermişken, ilk üç gününden sonra AKP düşmanlığından başka hiçbir birleştiricisi olmayan grupların eline geçerek, amaçsız ve sınırsız bir çatışmacılık yönünde geliştirildi. Bugünlerde Gezi'nin birinci yıl dönümü münasebetiyle bunu tekrar deniyorlar. Muhtemelen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci ve ikinci turu münasebetiyle tekrar deneyecekler.

Bu eylem stratejisinin özel olarak kurgulanmış olduğu söylenebilir mi?

Yöntemler üzerinde öyle çok düşündükleri kanısında değilim. AK Parti devrilirse, hükümet çökerse ya da Erdoğan uzaklaşmaya zorlanırsa bunun altından ne çıkar, bunun Türkiye'ye bedeli ne olur; onu da zerrece düşündükleri kanısında değilim. Meşru ve demokratik bir siyaset vicdanı olmayan bir kesim var orada; ben bunlara devirmeci muhalefet diyorum. Eski devrimciliğin artık salt devirmeci hali gibi görüyorum.

Başbakan Erdoğan'ın toplumun geniş bir kesimince sevilmesi yanında eleştirilen yönleri de var. Halil Berktay Tayyip Erdoğan'da neleri eleştiriyor?

Eleştirdiğim bir yığın şey var. En başta, zaman zaman çok sertleşen siyasal tarzından hoşlanmıyorum. Micro-management yapmasını, yani her şeye karışmaya kalkmasını da yanlış buluyorum.

Fakat Başbakan'ın bu denli sertleşmesinde, uğradığı yoğun saldırının payı yok mu?

Evet, doğru; ciddi bir kuşatma altında ve şahsen de hedef haline getirilmiş bulunuyor. Ama kendisinin de kutuplaşma ve gerilimi arttırmaya katkı yaptığını düşünüyorum.

Gezi olaylarının gelişimine ilişkin pek çok yorum var. Sizce bu olayların temelinde yatan asıl sâikler neler?

Gezi hareketi, yanlış bir AVM projesine karşı Gezi Parkı'nı gerçekten samimiyetle korumaya çalışmak isteyen içtenlikli ekolojik kaygılar temelinde ve ardından, polisin hakikaten çok aşırı şiddet kullanımına karşı bir protesto olarak başladıktan sonra, âdetâ uçak kaçırır gibi el konup kaçırıldı başka örgüt ve akımlarca. Üçüncü veya dördüncü günden itibaren, Gezi atmosferine onlar hakim oldu ve damgalarını vurdu.

Bir hak mücadelesi bağlamında mı gerçekleşiyor tüm bu devirmeci eylemler?

Bazen, eylem için eylem yapmak ve polisle çatışmak için sokağa çıkmaktan başka bir amaçları yok gibi geliyor. Polisle çatışmaya çalışalım bu çatışmalar olunca hükümet belki Batı'nın gözünden daha fazla düşer gibi mantıkla hareket eden, içi öfke ve nefret dolu bir gençlik kesimi var.

Siz kendi kimliğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Ben bir AK Parti taraftarı değilim. Bir yönüyle kendimi 'anti-anti-AK Parti' olarak tanımlayabilirim. Bugünkü, gözü kararmış anti-AKP'cilikle aynı safta olmak istemiyorum; o tavrın 'anti'siyim; bu yüzden 'anti-anti-AKP'yim' diyorum.

Son bir yıl Türkiye ve AK Parti için zor ve sarsıntılı geçti. Sizin son bir yıla ilişkin değerlendirmenizde nasıl bir tablo çıkıyor ortaya?

Son bir yıl, AK Parti'yi devirmeye yönelik girişimlerle geçti. Gezi, 17 Aralık ve devamı, bütün o bantlar, Soma, Okmeydanı. Bir maden faciası yaşanıyor; bir bakıyorsunuz herkes Taksim'e çıkma yarışı içinde. Ne olursa olsun bir bahane bulalım da sokağa çıkalım, ateşler yakalım, polisle çatışalım diyen bir kesim var.

Ya muhalefetin ruh durumu?

AK Parti muhalifleri için bu 12 yıl felaket yılları, çünkü yenilgiden yenilgiye gidiyorlar. Karamsarlıkları nefrete dönüşüyor. Karamsarlık da böyle bir hınç ve öfke birikimine yol açtı.