Mehmet Öner, 2019 yılının aralık ayında hakimlik ve savcılık sınavına girdi.

 Sınav sonucu açıklandığında ilk 100'e girdiğini görünce, yapmak istediği mesleğe dair umutları da arttı.

Ancak, 18 bin 887 aday arasından 96'ncı olan Öner'in mülakat sonucu 'başarısız' olarak açıklandı.

Öner, yaşadığı sürece ilişkin hayal kırıklığını "Bu kadar insafsız olamazlar. Ben eğer gidip orada 18 bin 887 kişi arasında ilk yüze girebilirsem, 96'ıncı olabilirsem, bana bu kadar gaddarca davranamazlar diye düşünmüştüm” şeklinde dile getirdi.

MÜLAKATTA AİHM'NİN VERDİĞİ HAK İHLALLERİ SORULDU

Hakim ve savcı sınavlarında mülakat süreci ise şöyle işledi; Sonuçlar açıklandıktan sonra e-devlet üzerinden sınavı geçenlere güvenlik formu gönderildi. Mehmet Öner bu formu doldurarak Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'ne gönderdi. Ancak mülakat tarihleri iki ay sonraya ertelendi. Güvenlik soruşturmasından sonra tekrar Ankara'ya giden Öner, mülakata girdi.

Duvar'dan Ferhat Yaşar'ın haberine göre, Öner kendisine sorulan soruyu ve verdiği cevabı şöyle anlattı:

"Mülakattaki durum şöyle: İçeride 9 kişilik mülakat kurulu üyeleri var. Adalet Bakanı Yardımcısı da bulunuyor. Kendini tanıtma süreci bitince, mülakat kurulu üyelerinden biri size bir soru yöneltiyor. Tek soru tek cevap. Bana şu soruyu sordular; 'Yapılan bir soruşturmanın sonunda cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığını belirtmiş. Ancak mağdur bu kararı beğenmemiş ve iç hukuk yollarını tükettikten sonra davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürmüş. AİHM de ihlal kararı vererek ülkemizi mahkum etmiş. Bu durumda cumhuriyet savcısının nasıl hareket etmesini söylersiniz?'

Bende şu cevabı verdim; 'Burada ilk önce AİHM'nin ihlal kararını vermesinin sebebine değinecek olursak, etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmeden, deliller toplanmadan cumhuriyet savcısı tarafından baştan savma bir soruşturma yürütülüp karar verildiğinden dolayı ihlal kararı vermiştir. Bu durumda savcıya düşen şudur; Olayı başından sonuna kadar bütün delilleriyle beraber suçun failleriyle ilgili detaylı bir soruşturma yürütmesidir. Soruşturmanın sonunda da eğer yeterli delile ulaşırsa, bu durumda iddianameyi düzenleyip mahkemeye sunmalı ve mahkemede yargılamayı yapmalıdır. İhlalin sonuçları ancak bu şekilde ortadan kalkar.'

Bunun üzerine 'çıkabilirsiniz' dediler. Daha sonra sonuçlar duyuruldu. Baktım sonuçlarıma, 'başarısız' olarak açıklanmış.”

'HAYATIMI KİTAPLARA ADADIM'

 Mehmet Öner'in bugüne kadar yolu ne bir karakola ne de adliyeye düşmemiş. Hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra adliyelere gitmeye başladığını söyleyen Öner, yaşamını şöyle özetliyor:

“Çünkü benim avukatlık stajım vardı. 28 yaşında hukuk fakültesini bitirmiş ve mezun olmuştum. O günden sonra adliyelerde dava açıp, savunma hazırladım. Avukatlığımı ve stajımı yapmam gerekiyordu. Polis karakollarına da keza aynı şekilde. Daha önce hiç bir zaman bir polis karakoluna ya da mahkemelere gitmişliğim yoktu. Ben sınava girmeden önce sınavları geçeceğimi çok iyi biliyordum. Bana üç ay süre verin, hiç okumadığım bir alana ilişkin olsa bile o sınavı en iyi dereceyle geçerim. Bütün hayatımı okumaya ve kitaplarla geçirmeye adadım. 28 yaşındayım. Okuduğum kitapların sayısı 2 bin 500'ün üzerinde. Kendimi bildim bileli kalemimle kitabımla gelişmiş, dünyanın sayılı filozoflarının kitaplarını okumuş, insanlara verdikleri mesajları almış ve hayatıma uygulamış bir insanım”

 'BU KADAR İNSAFSIZ OLAMAZLAR'

 Daha iyi bir hayatı hak ettiğini düşünerek sınava giren ve 'en azından ilk yüze gireni elemezler' diye içinden geçirdiğini belirten Öner, “Bir insan hakları savunucusuyum. Bir avukatım. Ancak hakim olmak istemiştim. Çünkü şu anki durumda bir avukatın kendisine iş sağlayacak bir tanıdığı yoksa alacağı maksimum ücret 3 bin liradır. Bende hiç bir zaman böyle bir ücrete layık olmadığımı, çok daha iyisini hak ettiğimi düşünerek hakimliğe gitmek istedim. Hiç olmazsa orada hayatımı kazanmanın daha mantıklı olacağını düşünmüştüm" diyor  ve ekliyor: "Ancak bunu yapamadım. Sınava girmeden önce dahi günün birinde bu mülakat sonuçları açıklandığında 'başarısız' sonucunu yüzde 99 görüyordum. Ancak bu ihtimali bilmeme rağmen sınava girecek, bu sınavda en yüksek dereceyi alacak, vazgeçmeyecektim. Bu kadar insafsız olamazlar. Ben eğer gidip orada 18 bin 887 kişi arasında ilk yüze girebilirsem -ki sadece bir ay çalıştım sınavlara- 96'ıncı olabilirsem bana bu kadar gaddarca davranamazlar diye düşünmüştüm. En azından ilk yüzü elemeyeceklerini kanısındaydım.”

 'BUNA DUR DEMENİN VAKTİ GELDİ VE GEÇİYOR'

 Kendisinin ne ilk ne de son olacağının altını çizen Öner, şu çağrıda bulundu: “Bugün benim hakkım yenildi. Dün başka Mehmetlerin hakkı yenilmişti ve yarın nice Mehmetlerin hakları yenecek. Ben ne ilkim ne de son olacağım. Benim hakkım bugün yenilmişse eğer yarın bütün ana babaların, bütün gençlerin hakları yenilecektir. Onlar sınavda birinci dahi olsalar, eğer AK Parti'nin herhangi bir mensubundan destek bulamamışlarsa atanamayacaklar. Emeklerinin karşılıklarını alamayacaklar. Benim için değil, kendi çocukları için bu ülkenin genç, aydın, birikimli insanlarının hak ettiği ünvanlara ulaştırılabilmesi için herkesin elinden geleni yapması gerekir. Buna dur demenin vakti geldi ve geçiyor.”