Cemaate yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesinin yazarı Ahmet Kurucan, hükümet ile süren dershane kavgası sırasında Fettullah Gülen'in hep yanında olduğunu, sürekli ağladığını ve 10 kez tansiyonunun ölçüldüğünü yazdı.

Kurucan köşe yazısında, Gülen'in nasıl ağladığını, neden üzüntü duyduğunu özetle şöyle yazdı:

"Mağmum Hocaefendi. Mükedder. Üzgün. Üzgün kelimesine farklı bir mana veya o manada ayrı derinlikler kazandıracak kadar üzgün hem de. Necip Fazıl’ın “Bıçak saplasan gölgeme; sımsıcak kanım damlar” dediği halet-i ruhiye içinde. Gece-gündüz sırtından hançerleniyormuş gibi sanki. Bir his değil bu, kendi ifadesi. “Birisi Karun diyor, birisi dış dünyanın oyuncağı. Hançer yiyorum gece-gündüz.”

Maddî bir delil isterseniz şunu söyleyebilirim; bu yazıyı kaleme aldığım gecenin gündüzünde gün boyu oradaydım. Saymadım ama sanırım 10 defa tansiyonuna bakılmıştır doktorlar tarafından. Keşke birisi çaktırmadan yüzüne zoom ederek fotoğrafını çekse ve görseniz üzüntünün yüze yansıyan şeklini. Gözlerinin altında ağlamaktan kaynaklanan ve adeta torba olmuş aşağıya doğru sarkan şişkinlikleri. Bir yazıma başlık yapmıştım bir zamanlar Sezai Karakoç’tan ilham alarak: “Ne kadar ağladığı gözyaşlarından değil, gözlerinden belli.”

 Rahatlamıştım ama Hocaefendi’nin düşünceli hali devam ediyor. Gözleri derinlere daldıkça dalıyor. Yetmiyor, bu derinliklerin daha da derinine ve derununa inmeye çalışıyor. Uzun Ramazan günlerinde şeker rahatsızlığının etkisiyle herkesi buğulu görmesi gibi, şimdi de herkesi buğulu gördüğüne adım gibi eminim. Ne düşündüğünü tahmin etmek zor değil. Ülkemizin bin bir tane dış ve iç gaile ile çevrili siyasî, iktisadî, sosyal ve kültürel yapısına ilave edilen bu sorun nasıl çözülür diye düşünüyor sanırım.

Yaklaşık iki yıldır sohbetlerin hülasasına bakın; sanki hizmete karşı böylesi bir tavır bekliyormuş da etrafına “aman ha dikkat” mesajları veriyordu Hocaefendi. Daha doğrusu ben bugün yaşananları görünce böyle yorumluyorum o iki yıllık sohbetlerdeki üslup vurgusunu, hased-rekabet-düşmanlık çizgisindeki uyarılarını. “Hazmedilememeyi hazmetmek.” diyordu mesela."